Yapamayacağım traduction Anglais
4,319 traduction parallèle
Bunu yapamayacağımı söyledim, çünkü neler olduğunu ben de bilmiyordum.
I told him I couldn't,'cause I don't know what was going on with me.
Jay, yapamayacağım.
Jay, I can't.
Eğer bir mini barı tamamen tüketip, sonra tekrar doldurtup bunu bir sonraki gece tekrar yapamayacağımı düşünüyorsanız düşündüğümden daha da aptalsınız demektir.
I mean, if you don't think I can drain a mini bar, have it restocked and do it all again the next night, then you're a bigger fool than I thought you were.
Ama asla seni üzecek bir şey yapamayacağımı biliyorsun, değil mi?
But you do know I would never do anything to hurt you, don't you?
Yapamayacağım galiba.
I don't think I can do this.
Üzgünüm ama yapamayacağım.
I'm sorry, but I can't do this.
Onunla yapamayacağım.
I - I can't do this with him.
- Bunu yapamayacağım.
- I CAN'T DO THIS.
Stuckey'de, "Tag'le Her Pazar" ı artık yapamayacağım.
I can't do any more "Sundays with Tag" at Stuckey's.
Max, bunu yapamayacağım.
Max, I can't do this.
Birkaç gün iş yapamayacağım.
I won't be selling my face for the next few days then.
Tamam, bunu yapamayacağım.
Okay, I can't do this.
Ama asla yapamayacağım tek şey onu benden daha çok seven birinin yoluna çıkmaktır.
But the one thing that I could never do is stand in the way of somebody else who may love her more.
Yapamayacağım.
Mm. I can't do this.
Ben bunu yapamayacağım.
I don't think I can go through with this.
Yapamayacağım.
Can't.
Ve ben yapamayacağım.
And I- - and I can't do it.
Yapamayacağım!
I'm not gonna make it.
Yapamayacağım!
I'm not gonna make it!
Ama beynin tüm o zerafetine ve verimine rağmen zihin gücüyle yapamayacağımız bazı şeyler vardır.
But despite the brain's elegance and efficiency... There are some things the power of the mind just cannot do.
Strong, CIA'deki adamlarınla konuşup, bunu yapamayacağımı anlamalarını sağlamalısın.
Strong, you need to talk to your people at the CIA, make them understand I can't do this.
Çok üzgünüm ama burs teklifi yapamayacağım.
But I'm sorry to say I can not offer you a scholarship.
Bunu yapamayacağım.
I don't think I can do this.
Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
SONYA : You know I can't do that.
Onu bulabileceğimizi söyleyemem, ama sen de bunu yapamayacağımızı söyleyemezsin.
SONYA : I can't say we'll find him, but you can't say we won't.
Bana yaptıklarından sonra buraya gelip yapabileceğim ve yapamayacağım şeyleri emrediyorsun?
To walk in here, after what you've done to me, and dictate what I can and can't do?
Zander bana kadın olduğum için... -... ne yapıp ne yapamayacağımı söylüyor.
Zander is telling me what I can and can't do because I'm a woman.
Gerçek bir dövme yaptıracaktım ama sonra seni düşündüm ve yapamayacağımı farkettim.
I was gonna get a real one, but then I thought of you and I realized I couldn't go through with it.
Akıllarımızı birleştirirsek, yapamayacağımız hiçbir şey yoktur.
We put our minds together, there's nothing we can't do.
Sanki hayat, elimde olan her şeyi alıyor bu doktorlar da avukatlarım, bana hiçbir şey yapamayacağımı söylüyorlar.
It's like I can feel the life being drained out of me, and I've got these counsellors telling me that I should just accept it. Mm. Fuck them.
Üzgünüm. Korkarım ki yapamayacağım.
I'm sorry I'm afraid I can't do that.
Hele senin gibi bana ne yapıp ne yapamayacağımı söyleyen birine hiç izin veremem.
And I'm certainly not gonna let the likes of you tell me who I can and cannot blow.
Yapamayacağımı mı sanıyorsun?
You think I wouldn't do it?
Daha önceki gibi iş yapamayacağımıza hiç şüphem yok.
I am certain we cannot do business like before.
Bunu yapamayacağımızı söyledik zaten.
We already said that's not possible. Really?
- Ben yapamayacağım.
- Oh, no. I'm not.
Yapamayacağım.
I can't do this.
Sorun daha azını yapıp yapamayacağım.
The problem is it'll either be all or nothing.
Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
Aw, you know I can't do that.
Benim asla yapamayacağım bir şey bu.
Something I can never do.
Şimdi yapmalıyız yoksa asla yapamayacağımdan korkuyorum.
- No. We should do it now, or... I'm afraid I'll never do it.
# Başka türlü yapamayacağım #
♪ I won't make it any other way ♪
Ve yapıp yapamayacağımı bilmiyorum.
And I don't know if I couId do it.
Sonunda Signe benim yapamayacağım bir şeyi yapmıştı.
Finally she could do something I couldn't.
Biliyor musun? Yapamayacağım...
You know what, I don't think I can, um- -
Şu an yapamayacağım hiçbir şey yokmuş gibi geliyor.
It's like there's nothing I can't do right now.
Beraber yapamayacağımız hiçbir şey yok Ingrid.
Together, Ingrid, there's nothing we can't do.
Biliyorum başka hiç bir doktor bunu yapamayacağı için bana geldin. Ama elektrik şirketinde kuyrukta takılıp kaldım.
Yes, I know I'm the doctor you come to when no one else can do it, but I'm stuck in line at the power company.
Üzgünüm ama yapamayacağız.
I'm sorry it didn't work out.
Beyaz adamın yapamayacağı bir şeyi.. .. yapabilmesi için kutsamana ihtiyacım var.
I need your blessing to do something a white man is not supposed to do.
Üzgünüm, Ted. Bunu yapamayacağım.
I'm sorry, Ted.
yapamayacağımı biliyorsun 17
yapamam 3103
yapamıyorum 389
yapamaz 108
yapamadım 122
yapamazsın 482
yapamazsınız 119
yapamayız 200
yapamazdım 44
yapamazlar 48
yapamam 3103
yapamıyorum 389
yapamaz 108
yapamadım 122
yapamazsın 482
yapamazsınız 119
yapamayız 200
yapamazdım 44
yapamazlar 48