Yapamıyorum traduction Anglais
4,577 traduction parallèle
Ve hiçbir şey yapamıyorum bu konuda.
And I could do nothing about that.
Ne demek yapamıyorum?
I can't do this.
Ama yapamıyorum.
But I can't.
İşimin yoğunluğu yüzünden kızımla istediğim bir sürü şeyi yapamıyorum.
This job keeps me too busy to do all the things
- Tanrım, yapamıyorum.
- God, I can't...
Bu gürültüyle hesap yapamıyorum.
I can't do math with this kind of noise.
Evde yapamıyorum.
I don't keep it at home.
Evet ama polis işleri konusunda pek bir şey yapamıyorum.
Yes, but that gives me very little pull with the police nationale.
Vampirlerle yapamıyorum, insanlarla da yapamadığım kesin.
Not with the vampires, and for sure, not with the humans. I don't belong.
İstiyorum ama yapamıyorum...
I want to help, and I can't...
Bunu yapamıyorum.
I can't do it.
Yani demek istediğin, bu dünyada bir yerde, ama bu dünyanın dışında beş yaşındaki kardeşim intihar etmeye çalışıyor, ve ben hiçbir şey yapamıyorum mu?
So, somewhere in this world, but not in this world, my five year old brother is trying to kill himself, and I can't do anything?
Yapamıyorum.
I can't.
Bunu yapamıyorum.
I can't do this.
Yapamıyorum.
I don't fit in. But I don't seem to have a look.
Wade, lütfen, artık yapamıyorum, tamam mı?
Wade, please, I can't do this anymore, all right?
Yapamıyorum tamam mı?
I can't, all right?
Yapamıyorum, tamam mı?
I can't do this, okay?
Ben yapamıyorum, en azından tek başıma.
Well, I can't, not by myself.
- Görmek istemeyi istiyorum ama yapamıyorum.
I want to want it but I don't.
Aslında çok fazla dışarı çıkıp öyle şeyler yapamıyorum.
The trouble is that I'm not really out and all that.
Çünkü yapamıyorum... Bana dokunmasına dayanamıyorum.
Because I can't..... I can't let him touch me.
Tam yapamıyorum, fakat çok büyük bir şeydi bütün başı şişiyordu.
I'm not doing it any justice, but it was a big... her whole head would blow up.
Çünkü ne zaman hayatımda yeni bir şeyler olsa, ona tutunamıyorum.Yapamıyorum. Buna ihtiyacım var.
Every time I try to do something new, can not be given to it.
Ben üç haftadır hiçbir kısmını yapamıyorum.
It's been three weeks since I have.
- Yapamıyorum.
Up, up, up, up, up, up. I can't.
"Tamara olmadan hiçbir şey yapamıyorum."
I can't do anything without Tamara. "
Yemek yapamıyorum!
I can't cook!
Wookie çağrısı yapamıyorum.
I can't do wookiee.
Yapamıyorum zaten, dışarıdan söyledim.
Oh, I, uh... I can't, this is take-out.
Ama istediğim kadar yapamıyorum. "
Not as much as I'd like. "
- Yapamıyorum.
Just can't do it.
- Onarmaya çalıştım, ama yapamıyorum.
- I've tried fix it, and I can't.
- Onarmaya çalıştım, ama yapamıyorum.
- I'm trying to fix this and I can't.
- Onu yapamıyorum.
- I can't do him.
- Yok ben yapamıyorum.
No, I... I can't do this.
Seninle evlenmek istiyorum....... fakat Pelant beş masum insanı öldüreceği için yapamıyorum. "
I want to marry you, but I can't because Plant will kill innocent people. "
Yapamıyorum, çok acı verici. Küçücük bir hayvan gibiyim.
I can't, it's too painful, I'm like a small animal.
Ben yapamıyorum... bu...
I don't... is this... is everything all right here?
Bir şey yapamıyorum.
I can't help it.
Üzgünüm Michael. Bir şey yapamıyorum.
Sorry, Michael.
Defalarca uyuttum ama bu sefer yapamıyorum.
I've done it plenty of times, but this time I can't.
Benim yapmam gerekiyor. Ve yapamıyorum.
And that doesn't work.
Yapamıyorum!
I can't.
Mecaz yapamıyorum.
I can't make the metaphor work.
Yapamıyorum!
I can't!
Hiçbir şey yapamıyorum.
I can't do anything.
Ama açıkça görülüyor ki, yapamıyorum.
I tried... but obviously, I can't.
Bunu yapamıyorum.
!
Yapamıyorum.
That's your problem?
Çünkü ben yapamıyorum.
'Cause I can't.
yapamam 3103
yapamaz 108
yapamadım 122
yapamazsın 482
yapamazsınız 119
yapamayız 200
yapamayacağım 77
yapamazdım 44
yapamazlar 48
yapamam işte 17
yapamaz 108
yapamadım 122
yapamazsın 482
yapamazsınız 119
yapamayız 200
yapamayacağım 77
yapamazdım 44
yapamazlar 48
yapamam işte 17