Yaşlanıyorum traduction Anglais
455 traduction parallèle
Hiç şüphe yok ki gittikçe yaşlanıyorum.
There's no getting away from it, I'm growing old.
O genç ve güzel. Bense yaşlanıyorum.
She's young and pretty, you see, and I'm getting older.
Ben yaşlanıyorum.
I'm getting old.
Artık yaşlanıyorum.
I'm getting old.
Clara haklıydı, yaşlanıyorum.
Clara's right, I'm getting old.
- Sanırım yaşlanıyorum.
- Getting old, I suppose.
Yaşlanıyorum.
I'm getting too old.
Belki yaşlanıyorum, belki de dedikleri gibi şimşek çarpmasıdır.
I'm getting old, or else lightning struck.
Çünkü yaşlanıyorum ve yaşlı insanlar ölür.
Because I'm getting old, and old people die.
- Gittikçe yaşlanıyorum.
- Getting older.
Yaşlanıyorum.
I'm getting along in years.
Yaşlanıyorum galiba.
Must be getting old.
Yaşlanıyorum.
I'm getting senile.
Yaşlanıyorum galiba.
Oh, I must be getting old.
Korkarım yaşlanıyorum.
Getting old, I'm afraid.
Sevgilim, gittikçe yaşlanıyorum.
? DARLING, I AM GROWING OLD?
Yaşlanıyorum.
I'm getting old.
Yaşlanıyorum. 8 kasımda 35 olacağım. 35!
I'm gonna be 35 years old November 8th. 35!
- Yaşlanıyorum.
- Getting old.
Fakat, görüyorsun, yaşlanıyorum.
But, you see, I'm getting on in years.
Biliyorum, ben de yaşlanıyorum, Bayan Grimes.
I know, I'm getting along myself, Mrs. Grimes.
Yaşlanıyorum Anna.
I'm gettin'old, Anna.
Böyle olsun dedim, Çünkü yaşlanıyorum. Gece sesleri iyi duyamıyorum....... hatırım için bu gece onunla ilgilenirmisin? Hmm?
Let's just say because I'm getting old and hearing noises in the night would you mind tying him up for my sake?
Artık yaşlanıyorum.
I must be losing my touch.
Artık yaşlanıyorum.
I'm getting kinda old now.
Yaşlanıyorum artık.
I am getting old.
Şişesi 59 sent. Yaşlanıyorum galiba.
A bargain, 59 cents a bottle.
Velhasıl yaşlanıyorum.
Αfter aΙΙ, Ι'm getting on.
Her geçen gün o daha çok köylüleşiyor ve ben yaşlanıyorum.
She gets more countrified... and I get older every day.
Ben hâlâ yaşlanıyorum.
I still age alone.
Ama ben yaşlanıyorum, saçlarım ağarıyor ve artık koşturmaktan yoruldum.
But I'm getting old, my hair is turning grey, and I'm tired of running.
Yaşlanıyorum, duyuyor musun?
I'm growing old, you hear, old!
Belki de yaşlanıyorum.
Maybe I'm getting too old.
Belki de yaşlanıyorum.
Perhaps I'm getting old
Korkarım bu tür oyunlar için yaşlanıyorum efendim.
I'm afraid I'm getting a little too old for such games, my lord.
- Yaşlanıyorum.
- I'm gettin'old.
Yaşlanıyorum.
Getting old.
Yaşlanıyorum sanırım.
I guess I'm getting old.
Yaşlanıyorum... ve bugün pusuya düşürüldüm.
I am becoming old... and today I am ambushed.
Yaşlanıyorum.
Look, I'm gettin'old.
Bu ülke yaşlanıyor, ben de onunla birlikte yaşlanıyorum.
This country's getting old, I aim to get old with it.
- Evet, ben de yaşlanıyorum.
I'm getting old myself.
Kapının tokmağı dönüyor, silahımı çekiyorum... duvara yaslanıyorum ve şöyle diyorum :
I sees the door handle turn, so I pulls out my gun braces myself against the wall and I says :
Tamam, devam et, yaslanıyorum.
All right. Go ahead, I'm leaning.
Ve sonra yaslanıyorum arkama, gülümsüyorum
And then I sit back and smile
Bir hava filosunun başındayken erkeksi şeyler yapıyorum. Ama karaya çıkınca bir kadına yaslanıyorum.
Bossing a squadron around, I do all that manly stuff here on shore, I have to lean on a woman.
Bir zamanlar "benim yaşamım bu" diye düşünürdüm ama artık bundan pek hoşlanmıyorum, belki de yaşlanıyor olduğum içindir.
I used to think it was a life of Riley, but I don't enjoy it any more, maybe because I'm getting old.
Hiçbir şeyi tek başıma göğüsleyemedim. Hastalandım, ameliyat oldum ve şimdi de yaşlanıyor olmam gerçeğini bile kaldıramıyorum.
I've never been able to face anything alone... being ill, having operations and all that, and... now I can't even facejust...
Sanırım yaşlanıyorum.
Well, I must be getting old.
Sen yaşlanıyorsun, ben şişmanlıyorum ve saçlarımız beyazlıyor.
You're getting old and grey, and I'm getting fat and grey.
Yaşlanıyorum. Tek başıma gideceğim.
I'm going by myself!