Yere traduction Anglais
102,711 traduction parallèle
Kimsenin bulamayacağı gizli yere.
The secret place where no one else would ever find it.
Nedensiz yere dövülüyoruz.
We get beat for no reason.
Nedensiz yere vücut boşluğu aramasına maruz kalıyoruz.
We get cavity searched for no reason.
Ve nedensiz yere kafeteryada öldürülüyoruz.
And we get killed in the cafeteria for no reason.
Piscatella zaten yok yere cezama beş yıl daha ekledi, tamam mı?
Piscatella already put five more years on my sentence for no fucking reason, all right?
Yani boş yere şey yapmaz...
I mean, he's got no reason to, uh...
- Boş yere bizi öldürmez mi?
He has... He has no reason to kill... to kill us?
Eminim boş yere endişeleniyorum.
I'm sure I'm worrying over nothing.
Seni başka bir yere oturabilir miyim lütfen, sadece bu gece için?
Can I sit you somewhere else, please, just for tonight?
Eğer para kazanana kadar kalacak yere ihtiyacınız varsa size bir şey ayarlayabilirim.
Well, if you guys need a place to stay until you make it big, I can set you up with something.
Kalacak bir yere ihtiyacımız var.
We need a place to crash.
Bunları her yere dağıt...
Scatter them all over this...
Hiçbir yere gitmiyorsun.
You ain't going nowhere.
Bay Hyde fotoğrafların böyle bir yere uygun olmadığını söyleyip yırtıp attı.
Mrs. Hyde said it had no place in a house of worship and tore it up.
Bir yere mi gidiyorsun tatlım?
Going somewhere, sweetheart?
Fakat karnımız açken hiçbir yere ulaşamayız değil mi?
Not gonna get anywhere on an empty stomach, are we?
Sana karnımız açken hiçbir yere ulaşamayız demiştim.
I told you we'd never get anywhere on an empty stomach.
Gitmemem gereken bir yere gittim.
I went somewhere I shouldn't have gone.
Saçma sapan bir yere götürdüler,... uyuşturucu verip, beni soydular, Sonra benden yapmadığım bir şey için para istediler.
Brought me to the middle of nowhere, drugged me, ripped me off, and he charged me for shit that I didn't even do.
Yere oturmak var mı?
Do I have to sit somewhere?
Hala gitmek istediğiniz yere arasına işaret... Eğer olması gereken yere seni nereye götürdüğünü.. ve, bu.
The still point between where you want to go..... and where you need to be, that's where she takes you.
20 ışık yılı uzağa yolculuk yapacaksan, istediğiniz gidiyoruz bunun sonunda uyumaya yere var emin olmak için, değil mi?
If you're going to travel 20 light years, you're going to want to make sure you've got somewhere to sleep at the end of it, aren't you?
Bu şeyi istediğin yere süremiyor musun?
Can't you steer this thing?
İyi madem, tehlikeli bir yere giderken yanına ne alırsın?
OK, when you go somewhere dangerous, what do you take?
Çünkü evet yeni bir arkadaşı olabilir ve evet biraz dalgın olabilir ama demedi deme, ben hala buradayım! Ve ben burada olduğum sürece sen hiçbir yere gitmiyorsun!
Because, yeah, he may have a little friend now and, yeah, he may be a little bit distracted but I tell you something, I'm still here and as long as I'm still here, you are going nowhere!
Asilik seni hiçbir yere getirmez.
Rebellion will get you nowhere in life.
Hiçbir yere gitmiyoruz, Elsa.
We're not going anywhere, Elsa.
- Seni bir yere gönderiyorum.
I'm sending you somewhere.
Sensiz hiçbir yere gidemem.
I won't go on without you.
Tamam, dondurmanız yere düştü ve yenisini alacak paranız yok.
Okay, you just dropped your ice cream and you don't have money to buy a new one.
Six Flags muhteşem bir yere benziyor.
Six Flags seems pretty awesome.
Şimdi her şeyi yapabilirsin, herhangi biri olabilirsin, her yere gidebilirsin.
Now you can do anything, be anybody, go anywhere.
İçtiği su midesine, bedeninin atıkları işlediği yere gönderilir.
That water is then transported into his stomach, where his body processes it into waste.
Aynı yere geldi ya!
Oh! The same spot!
Yere at.
Drop it.
Başka avukatlarla da görüştüm ama bir yere varamadım.
I've talked to other lawyers and got nowhere.
Onu yere yıktın, peki sonra?
You knocked her down, and then?
Onu yere yıktın, peki sonra?
You knocked her down and then...?
Linda Simms'in dosyasını görene kadar bir yere gitmiyorum.
Er, I'm not going anywhere until I see Linda Simms'file.
Tam da bir yere varmaya başlamışken mi?
Just when I'm getting somewhere?
Önce hava üslerinden birine sonra da çıkarıp başka bir yere çalıştığı yerin 20 metre yakınına gömmüş.
First near one of these airfields, then he dug her up and buried her again, 20 yards away from where he works.
Onu ait olduğu yere geri koyacaklar.
They'll put him back where he belongs.
Aramayacaklarını bildiği bir yere getirip gömmüş.
He moved her back to a place he knew had been searched.
Seni güvenli bir yere nakledeceğim.
I'm moving you now somewhere safe.'
Russell ait olduğu yere geri dönecek sen de hayatına devam edeceksin.
Russell will be back where he belongs and you can get on with your life.
Hemen yere yatın!
Armed police! Armed police!
Hemen yere yatın!
Police! Get down on the floor!
Yere yat!
Down, on the floor!
Hemen yere yatın!
Armed police!
Polis! Hemen yere yatın!
Armed police, get on the floor!
Yere yatın!
Get down on the floor!