English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yon

Yon traduction Anglais

3,210 traduction parallèle
Çeviren : Yon Sama ( TBYJ )
SRT softsub created by Ahoxan on :
Her gece öter, nar ağacında, şuradaki inan bana aşkım, o bülbülün sesiydi.
Nightly she sings on yon pomegranate tree. Believe me, love, it was the nightingale.
Oradaki grilik sabahın gözü değil derim.
I'll say that yon grey is not the morning eye.
Nabıyon la
You doin'?
Nabıyon la sen
You doin? !
Havada ucuyoruz, sadece yon degiştirdik Hepsi bu kadar...
The air we're flying through just changed directions, that's all.
Nabıyon sen küçük kertenkelecik?
What are you doing, little croc?
Atık kendine yeni bir yön bulunca ki biz buna lizozom deriz bir damar kendine hücrede çok güçlü bozulmaya karşı ev sahipliği yapabilir.
That's when the junk gets re-routed to what's called the lysosome, a vessel that houses the most powerful degradation machinery in the cell.
Çoğu zaman kadınların, iş hayatına insani bir yön kattıklarını söyleriz.
We often say women lend an air of humanity to the corporate world.
Hiç Max'te farklı bir yön hissettin mi?
Have you ever noticed anything... Different about Max?
"Benim odamda da bu lambadan vardı." gibi bir tanıdık yön mü, yoksa, "Rüyamda devlet tarafından idam edildiğimiz gördüm." tarzı bir tanıdıklık mı?
Like, "I had that lamp in my dorm room" familiar? Or, um, "I dreamt I was going to be executed by the federal government" familiar?
Yön duygumu geliştirmem lazım.
I really have to get my bearings.
Bütün galaksi kümeleri nerede olurlarsa olsunlar evrenin tek bir tarafına doğru yön değiştiriyorlardı.
All the galaxy clusters, no matter where they were in the sky, were all veering off to one side of the Universe.
Daha da ürkütücü bir şekilde, bütün sayılar galaksilerin hareket hızı ve gittikleri yön bile bizim tahminlerimize astronomik olarak mükemmel şekilde uyuyordu.
But what made it spookier was that even the numbers, the speed at which those galaxies were moving and the direction into which they were moving were in absolute perfect agreement astronomically with our predictions.
Gün boyunca anlık kararlar vererek insanların hayatlarına yön veriyoruz.
It's a matter of split-second decisions all day long.
İkimizde biliyoruz ki rüzgâr yön değiştirir, bu sefer itirazım kabul edilecek.
And you and I both know the injunction will get overturned on appeal.
Aslında anlamı var bunların. Etkili bir müttefik demek sen bir ilişkiye yön verip, maliyeti azaltıp ürünü çıkarman demek.
Synergistic alliances mean you form relationships to get the cost down and your product out.
Yanlış yön.
Nope.
Bu sırada, bir hayli gerilerde, Kaptan yön bulucu, nihayet Lucca'dan bir çıkış yolu bulmuş.
Meanwhile, very far behind, Captain Sense Of Direction had finally found a way out of Lucca.
Yön ve hedef birliğini temsil ediyordu.
He represented the union of path and goal, if I recall.
Ben yalnızca olacak şeylere yön veririm ve onlar da olur.
I just have to will things and they happen.
Özür dilerim, ben... yön konusunda çok kötüyümdür.
Uh, I'm sorry, I'm--I'm- - I'm really terrible with direction.
Kehanetler kitabını bulmanın tek yolunun kılıcının göstereceği yön olduğunu mu söylüyorsunuz?
Are you telling me our only chance of finding the Book of Omens... Is if his sword gives him directions?
Muhtemelen yön bulmayla alakalı bir şey.
I bet they're navigational coordinates.
Peki, eğer bunun yön bulma olduğu konusunda haklıysan o zaman bu şifreyi kırmak zor olmayacaktır.
Okay, well, if you're right about these being coordinates, then the cipher should be easy to crack.
Artık bir yön belirlediğimize göre, belki birkaç ipucu bulabilirim.
Now that we have some direction, I can get us some leads.
Hangi yön?
Which way?
Zombilerin yön duygusu yoktur.
Zombies don't have a sense of direction.
Tarihe yön veren aslandır.
All of history is driven by the lion.
Kendine karsi dürüst oldun, ayaklarinin üstünde durdun ve kendi hayatina yön verdin.
You were honest with yourself, and you stood up and claimed a stake in your own life.
Size yön soran birilerini ya da telefonunuzu kullanan birilerini?
Ask you for directions, use your phone?
Bacaklarının arasında ona yön gösteren bir pusula var.
He has a compass between his legs, showing him direction. It's not his fault.
Bu göl ve nehir karışımı sistem yılda iki kez yön değiştirerek akar, ve gölü oluşturan bölüm mevsimler boyunca dramatik bir biçimde genişleyip küçülüyor.
This combined lake and river system has a flow that changes direction twice a year, and the portion that forms the lake expands and shrinks dramatically with the seasons.
Bir asırdan fazladır, en büyük dinozor keşifleri Kuzey Amerika ve Avrupa'dan gelmekteydi. Ama yaklaşık son 10 yıl ve civarında ilgi yön değiştirdi.
For over a century, the great dinosaur discoveries came from North America and Europe, but in the last decade or so, the focus shifted.
Sağdaki ekran Dünya'da yaşamak için nasıl sağlıklı sürdürülebilir bir yön planlayabileceğimizi kaydediyor.
The right screen tracks how to chart a healthy sustainable course for living on planet Earth.
Avrupadaki komünizm ve faşizmin yıkıcı etkilerine şahit olmasından hareketle, hayatını adil bir yön bulmak için adadı.
Motivated by having witnessed the ravages of communism and fascism in Europe, he commited his life to finding a just way.
Paraziti kesmeyi öğrendikçe ve içsel sinyali artırmayı, doğal olarak bilen ve bilge yön öneren sesi daha iyi duyabiliriz.
As we learn to quiet the noise and amplify the inner signal we can better hear the voice, that naturally knows and offers wise direction.
Yön bulma konusunda algınız yok.
You have no sense of direction at all.
Bakın, bunu öğrenmek istememenizde sağlıksız bir yön olduğunu anlayacak kadar lisanslı terapist numarası yaptım ben.
Look, I have pretended to be a licensed therapist enough times to know there is something unhealthy about your not wanting to find out.
Yaşayanlarla aralarındaki tek ortak yön acı çekmeleridir.
About the only thing they have in common with the living is their suffering.
Yanlış yön.
Whoa, wrong turn.
Bunun gittiği yön hoşuma gitti.
I love where this is going.
Bunun olası nedenlerinden biri oralarda bir yerlerde, görünmeyen bir maddenin yerçekimsel düzensizliğinin bu asimetriğe yön vermesidir.
And one possible explanation for that is that that skew is being directed by the gravitational perturbations from an unseen object that is out there.
Bu sahnede siyasi bir yön yoktur, ama zaten modernizm bireyin kendini kaybetmesi, muallaklık, hayatın beyhudeliği demektir biraz da. Bu, sinemadaki en muhteşem sekanslardan biridir.
There was nothing political about this scene but if modernism was also about self-loss, ambiguity, the emptiness of lives, this sequence seemed to be its greatest movie moment.
Entelektüel bir yön mü var? " deriz.
An intellectual side?
Ben yön bulmaya aliskinim, biliyor musun?
I used to be a navigator, you know?
- Mükemmel yön tarifi, Spencer.
- Thank you. - Great directions, Spencer.
Yön bulmada ustayımdır ben.
I have an excellent sense of direction.
Jeomanyetik bilmem ne yüzünden yön duygumu kaybettim.
The geomagnetic, whatever it's messing with my sense of direction.
Süt sektörü çalışanları yön değiştirmek istedi.
The dairy people want a change of direction.
Beyefendi, tekrar soruyorum müvekkilinizle olan ilişkinizde cinsel bir yön olduğunu söyleyebilir misiniz?
Sir, I ask you again, would you characterise your relationship with your client as being one of a sexual nature?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]