Yün traduction Anglais
702 traduction parallèle
Sen, dağdaki yün iplik
You, spinning your wool in the mountains
Yün
The wool
Hepsi yün.
They're all wool.
Yün kumaş giyme mevsimi geldi.
It's the season for woollen clothing.
Bu akşam aramızda en cesur kuşatma yarıcısı bulunuyor Yanki topları arasından sıyrılıp geçerek gelen ve bizlere bu akşam giymekte olduğumuz yün ve dantel kumaşları getiren kişi.
We have with us tonight, that most daring of all blockade runners... whose fleet schooners, slipping past the Yankee guns... have brought us here the very woolens and laces we wear tonight.
Saf yün, dostum.
Pure wool, old boy.
Size ısıtmalı bir taksi çağırır, yün çorap ve sıcak terlik veririz.
We'll call you a heated taxi and furnish you with woolen socks and warm slippers.
Yün kumaştan bir ceketi ve papyonu var.
He has a tweed jacket and a bow tie.
Yatağa dört sıcak su şişesi ve bir kadeh brendiyle girer. Kırmızı yün külahını da takar.
He goes to bed with four hot water bottles... a quart of brandy, and a red woolen cap over his head.
Marshall'a uğrayıp bana biraz yeşil yün alabilir miydin?
Could you stop at Marshall's and get me more of this green wool?
Yün topumu geri ver!
Give me back my ball of wool!
Gizlilik diye bir şey yoktu Bir paçavra, bir k emik, bir yün çilesi
There was no mystery A rag, a bone, a hank of hair
- Yün çok zor bulunuyor.
- Wool is very scarce.
Muhtemelen kolunu da, çünkü birkaç yün lifi bulduk.
He tore his coat, probably his sleeve, as he lifted it over, because we picked up a couple of shreds of woolen fiber.
Yün için bana bir beşlik ver.
Give me a fiver for wool.
Ona bir şişe, biraz pamuk yün ve kaşıklarımızdan birini verdim.
I gave her a bottle to take, some of our cotton wool and one of our spoons.
Peki ya kazağı ve yün çorapları?
What about the sweater and woolen socks?
- Bıçaklar, pamuk bez, yün... - Ucuz, kalitesiz çöpler.
- Knives, calico, wool...
Şehirdeki müşterilere yün, elbise gibi tekstil ürünleri bulmalarına yardım ederim.
I, uh, help out-of-town buyers get woolens, dress skirts - anything in the textile line.
Benim kendi yün yatağım var. Rahat olmayı severim.
I have my wool mattress, I like to be comfortable.
Ben yün bir ceket istiyorum ki Dan'ın iğrenç havasını koklamayayım.
A wool tunic for me to keep out the foul air of Dan.
Sen de yün ceketini Targil!
You'll get your shirt of wool.
Mavi yün takımlı sen!
Say, you in the blue serge suit!
Koyunla birlikte, iki pazarımız olur, yün ve koyun eti.
With sheep, we'd have two markets, wool and mutton.
Çeyrek kilo yün kadar.
It costs as much as half a pound of wool.
Yün, pamuk, ketenin yerini alacak ara ürünleri çeşitlendirmemiz gerekecek.
We shall only need to vary the intermediates to make a substitute for... Wool, cotton, linen - Whatever you please.
Bunun için de yumurtadan yün kırpıyor.
She comes up with hundreds of things.
Yüzde 50 yün. Küflü gibi kokuyorlar.
They also smell of mothballs.
Bu mu yün?
That supposed to be wool?
Yün hırkalarını giyip şehitmişcesine davranırlar.
They put on hair shirts and act like martyrs.
Ama biz onu kızarmış kuzu varsayalım, hala yün örmeye devam edecek misin?
But suppose we had a roasted lamb, would you still keep seeing the wool?
Şato kapısı, Ravenburg Şatosu, çarmıhta yün örenler...
The castle door, the village entrance.
- Yün çoraplarını almayı unutma.
DON'T FORGET YOUR HEAVY SOCKS. HMM?
Yün eğirmeye hazırlanın kızlar.
Set up my spinning wheel, girls.
Şato kapısı, Ravenburg Şatosu, çarmıhta yün örenler...
The castle gate, the Castle of Laxenburg, the weavers at the cross...
Hayır, yün.
No, it's wool.
Harrington Yün Fabrikası üniforma kumaşı ihalesi kazanmış diye duydum.
I hear that Harrington Woolen Mills got some big government contracts... for military uniforms cloth.
Kalite yün kumaşta iyi ama randevuda kupkuru.
Quality is a good thing on woolen cloth, but very dull on a big date.
Hâlâ orada giydiğin yün askıları mı kullanıyorsun?
Do you still wear the wool suspenders you were wearing over there?
Evet. Harris Yün Fabrikaları genel müdürü, Newark, New Jersey.
Yeah, "General Manager of the Harris Woolen Mills, Newark, New Jersey."
Yün fabrikası olan bir baba seçmekle akıllılık etmişsin.
That's pretty smart of you to pick an old man who owns a textile mill.
- Ayrıca Thiebaut-Leroy yün ailesiyle de.
- And the Thiebaut-Leroy wool family.
Terliklerim, pijamalarım, birkaç gömlek ve yün atkım.
My slippers, my pajamas, some shirts and my wool scarf.
O yün fanilaydı.
That was a wollen shirt.
Altı çile beyaz yün.
Six skeins of white wool.
Biz evde yün çorap üstüne külotlu çorap giyeriz.
Back home we put panties on lamb chops.
Bu kelime işte bu şey demek, yün.
And the word means this thing, wool.
Böyle gecelerde devriyeye çıktığımda, iki çift yün çorap giyerdim.
When I walked the beat on a night like this, I wore two pairs of socks.
Demek istediğim keten mi, yün mü ya da gabardin kumaş mı diye.
You know, what I mean by that is summer or serge or gabardine.
Garanti veriyorum. Saf yün, çok dayanıklı!
Guaranteed.
Sadece birkaç çift yün çorap.
Just some pairs of wool socks.