Anlarsınız ya traduction Espagnol
709 traduction parallèle
Güzel sanatlar, anlarsınız ya.
Bellas artes, ¿ sabe?
28 yıldır evliyim, anlarsınız ya.
Llevo 28 años casado, ¿ sabe?
Anlarsınız ya, böyle bir adam için çalışmak pek kolay değil.
No es nada fácil trabajar para un tipo así...
Lütfen... Ben tarafsızım, anlarsınız ya.
Yo soy neutral.
Polis baskınına karşı, anlarsınız ya?
Por si hay una redada policial.
Ruth biraz kıskançtır, Teğmen. Anlarsınız ya.
Ruth es un poco celosa, sabe usted...
Gerçek şu ki, karım o tarz yerlerden hiç hazzetmez. Ve ben de oralara hiç gitmem, anlarsınız ya?
El caso es que, mi mujer tiene mala opinión de esos lugares... así que nunca voy a ellos, ¿ me entiende?
Anlarsınız ya, ikiside harika kızlardı ve bana çok düşkündüler bu yüzden ikisininde bundan mahrum kalmasını istemedim.
Eran 2 chicas muy agradables y se sentían tan atraídas por mí que no podía soportar decepcionarlas.
- İnce bir işçilik, anlarsınız ya. - Bay Pendlebury...
Es un poquito delicada, ¿ sabe?
- Anlarsınız ya.
- Me entenderá.
Anlarsınız ya, aile bağlarımız pek sıkı değildi.
Verá, no somos precisamente una familia unida.
Bence yaşlı kadınlar için harika ama anlarsınız ya, benim için pek değil.
Creo que son divinos para mujeres de más edad pero no para mí, ya me entiende. - Desde luego.
Kesinlikle çok güzel ama... Anlarsınız ya.
Creo que es bonito, pero, bueno, ya me entiendes.
Gerçekten karanlık ve önemsiz bir isim... anlarsınız ya Profesör.
En realidad es un nombre oscuro, normal y corriente, ¿ entiende, profesor?
Müfrezeyi gitmeye hazırlamakla çok meşguldük, anlarsınız ya.
Verá, hemos trabajado muy duro para preparar el destacamento.
"çok meşguldük, anlarsınız ya..." Seni adi...
"para preparar el destacamento..." tú, sucio...
Anlarsınız ya, ben...
Y luego... sucedió.
Anlarsınız ya, her şeyimizle buzlara battık.
Fuera hace más frío que en el Polo.
Anlarsınız ya, eşimin bundan haberi olmasını istemiyorum.
No quiero que se entere mi mujer.
Bu işlerden uzak duruyorum, anlarsınız ya.
Me mantengo alejado de estas cosas.
Gelip gelip, gidiyor işte, anlarsınız ya?
Usted ya sabe. Viene y se va.
Anlarsınız ya, bu civarda bulunan yerlerin sıkıntısı çok, insanlar olur olmaz şeylerini kayıklardan atıp duruyorlar. Bildiğiniz gibi, şişeler, konserve kutuları.
El problema con los lugares cercanos es que la gente arroja todo tipo de cosas de los botes :
Asılmalardan hoşlanmıyor değilim. Şöyle işte, anlarsınız ya!
¡ Tal vez el doctor!
Eeee.. anlarsınız ya, Amerikalı dostlar.
Bueno... ya saben, somos compatriotas.
İlişki yaşayamayacağımızı biliyorum ama ânı yaşamaya çalışıyorum işte, anlarsınız ya?
No hay posibilidad de que nos liemos... pero intento grabar estos momentos.
Anlarsınız ya.
Y qué tal la última frase, eh?
Aslında yemek sonrası konuşmacısı olarak ünlüyümdür, anlarsınız ya.
Al contrario! Aunque tengo cierta reputación de hablador de sobremesa...
Anlarsınız ya, biraz eğlence isteyen kadınlar.
Tú sabes, se aburren. Buscan un poco de diversión.
Anlarsınız ya.
¿ Eh? ¿ Sabe a qué me refiero?
Karınız, gidici mi? Anlarsınız ya. Gidecek mi?
Su esposa ¿ va?
Fazla söze gerek yok. Anlarsınız ya.
No diga más. ¿ Sabe a qué me refiero?
Anlarsınız ya.
¿ Sabe a qué me refiero?
Korede hastahanedeyken birisi onu "kurtardı", anlarsınız ya?
Cuando estaba en el hospital en Corea, alguien lo sustrajo.
Anlarsınız ya, bu benim ilk köpeğim, henüz tam öğrenemedim.
Es buena idea. Es que se trata de mi primer perro y aún no sé cómo atenderlo.
Anlarsınız ya, artistler çok, çok narindirler.
Los artistas son muy frágiles.
Beklenmedik şeyler, anlarsınız.
Imprevistos, ya sabe.
Yakında anlarsınız.
Ya lo verá.
Hiçbir şey ya da hiç kimse için işe yaramadığınızı anlarsınız.
Al final no sirves para nada, ni para nadie.
Anlarsın, bizim büroda ihtiyacımız olan nakdi almak ve yerine bir not ya da kişisel bir IOU bırakmak yaygın işlerdendi. Bir ya da iki gün içinde alınan paranın karşılığı hep yerine konurdu.
Era costumbre en la oficina coger dinero cuando hacía falta... y dejar un pagaré que abonábamos en un día o dos.
Onu küçükken yanıma almıştım. Çocukların nasıl sevildiğini belki anlarsınız. Benim gibi birisi bile olsa.
Ya sabéis cuánto se quiere a los niños, incluso un hombre como yo.
- Siz anlarsınız.
- Ya sabe a qué me refiero.
Ne demek istediğimi anlarsınız.
Ya me entiende.
Yapacağımız şey bir tür küçük şaka, anlarsın ya.
Verás lo que vamos a hacer. será una buena pasada.
Anlarsın ya, değil mi? Bunun için kızma bana, kızıyor musun?
¿ Me entiendes?
Kullandığı kelimenin "lanet" olmaması dışında, ne demek istediğimi anlarsınız.
Aunque "maldito" no era la palabra, ya me entiende.
Anlarsın ya buzları biraz kırarız.
Hay que romper el hielo.
Eski borular işte, anlarsınız.
Es tubería vieja. Ya sabe.
Ben beş yıldır bakanlarla çıkıyorum. Anlarsınız, bence harikalar. Evet.
Ya hace cinco años que salgo con ministros... y son extraordinarios.
Anlarsınız, sevgi küçük hastalarım üzerinde... en kötü tahribatı yapıyor.
Ya sabe, el amor infringe las mas terribles heridas... en mis pequeños pacientes.
- Anlarsınız ya.
- ¿ Sabe a qué me refiero?
Aramız iyiydi. Anlarsın ya.
Estamos bien, ¿ sabe?