English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ A ] / Ayrılın

Ayrılın traduction Espagnol

6,910 traduction parallèle
Ayrılın.
¡ Oigan, sepárense!
Ayrılın ve ayarlamaları yapın!
Sepárense y consigan más.
Ayrılın ama dikkatli olun.
División, pero id con cuidado.
Ayrıca, insanların sana yardım etmesi için yardım ederseniz bu nasıl bir dünya olurdu?
Además, si solo ayudas a las personas para ayudarte a ti mismo, ¿ qué clase de mundo sería este?
Konumuzdan ayrı olarak Bayan Gutierrez, Bakıcı Schwartzbaum'ın genişletilmiş bakıcılığının bebek duşu açısından iptal olduğunu hatırlatmak için okuldan aradı.
Fue muy guay. Por desgracia, una tal Srta. Gutierrez del colegio llamó para recordarte que han suspendido las horas extras de guardería por culpa de la fiesta para el bebé de la enfermera Schwartzbaum.
Bunun biraz korkutucu olduğunu biliyorum, ama Angela'nın yuvadan ayrılıp kendi kanatlarını çırpma vakti geldi.
Sé que da miedo, pero Angela tiene que abandonar el nido y abrir sus alas.
John Bachar'a gelince, diğer Taşın Efendileri üyeleri gibi ayrıldıktan sonra vadinin dışında yaşadı ve serbest solo tarzında sınırlarını bir 20 yıl daha zorlamaya devam etti.
John Bachar tras su ruptura con los Stone Masters vivió fuera del valle subiendo el listón del solo libre otros 20 años.
Şöyleki Clara, yüz milyon yıldır yanınızda takılan gece ışık ve yüzecek sular veren küçük planetoit Ay, parçalarına ayrılıyor.
Significa, Clara, que la Luna, este pequeño planetoide que ha estado pegado a ustedes por 100 millones de años que les da luz por la noche y mares por los que navegar está en proceso de hacerse pedazos.
Tatlım, iki genç lezbiyen kızın ayrılığı gerçekten acımasız olabiliyor.
Cariño, las rupturas entre adolescentes lesbianas pueden ser especialmente brutales.
Malcolm Miller davasının yaklaşmasıyla bilgeler fikir ayrılığı yaşamaya başladı.
Los expertos parece que están divididos en el juicio de Malcolm Miller que está a punto de terminar.
Ayrıca Aaron Rawley ve Ahmed Hasan adına yapılan bazı detaylı ödeme çizelgeleri de var. Bir yılı aşkın süredir devam ediyormuş.
También tiene horarios detallados de desembolso de pagos a Aaron Rawley y fondos operacionales para Ahmed Hassan.
Bu fikir ayrılığı yüzyıldan çok. süredir fizikçilerin kafasını karıştırır.
Es un desacuerdo que ha atormentado a los físicos durante más de un siglo.
Shep ışığın kaynaktan ayrılırken bıraktığı izi ayrıştırmayı deniyor.
Shep está intentando reconstruir la forma de la luz a medida que deja su origen.
Görüş ayrılığına düştüğümüzden beri planının bu olduğundan emindim.
Ese será su plan, pero no sé si será posible ahora que el equilibrio se desmorona.
Ivan yarın sabah ayrılıyor.
Ivan se va por la mañana.
Şu anda Penrose varsayımını çözmeye çalışıyorum. Ayrıca Penrose varsayımını çözdükten sonraki Nobel kabul konuşmamı tasarlıyorum. Bir de deniz kızlarının nasıl çocuk sahibi olduğunu düşünüyorum.
Sabes, ahora estoy tratando de resolver la conjetura de Penrose elaborando mi discurso de aceptación del Nobel para cuando haya resuelto la conjetura de Penrose y me estoy preguntando cómo tienen bebés las sirenas.
Oldukça ayrıntılı bir plan yapmışsın Kate.
Muy elaborado el plan que tienes aquí, Kate.
Aramızda kalsın ama bence kendisi pozitif ayrımcılık avukatı.
Entre nosotros, creo que su contrato fue una discriminación positiva.
Kızgın şekilde ayrılıyorlar, hepsi asık suratlı.
Te viniste zapateando, toda enojada.
Belki eski, yeni Sara ve bu pislikten nasıl ayrıldığın hakkındaki büyük konuşmalarından önce iki kez düşünmelisin.
Quizás deberías pensarlo mejor antes de ponerte a dar esos discursos en público sobre la vieja Sarah y la nueva Sarah y cómo dejaste toda esta basura. Porque, ¿ sabes qué?
Başkanlıktan ayrılıyorum, bundan sonra kendi başınızasınız.
así que se quedan solos.
- Yarın ayrılıyorum ve sizi de yanımda götürüyorum.
Me voy mañana y la llevaré conmigo.
Onlara S.P.K. denetiminden nasıl kaçacaklarını söylemem tabii ki ama Pearson Specter'dan ayrılmanın moda olması benim suçum değil.
Bueno, ciertamente no les diría que así es como se evade el escrutinio de la Comisión de Valores y Cambios, pero no es mi culpa si el abandonar Pearson Specter empieza a ponerse de moda.
Bay Malone odamı tanıklık için kullanmanızı tasvip etmiyorum ve onun kanıtı olmayabilir ama eğer bir tane bile müşterisi ayrılır ve suçlamaları birdenbire düşerse sadece müeyyide ile değil hapis ile karşı karşıyasın demektir.
Sr. Malone, no aprecio que usted esté usando mi despacho para testificar, y puede que él no tenga pruebas, pero si un cliente deja su firma y sus cargos desparecen milagrosamente, se está enfrentando a más que sanciones. Estamos hablando de tiempo en prisión.
Önce seni mutfaktan attırmaya çalıştım sonra ayrılığımın hıncını senden çıkardım, şimdi bu.
Ya sabes, primero traté de echarte fuera de la cocina, entonces me eché a llorar sobre mi ex, y ahora esto.
Evet ve işte o yüzden hep ayrılırsak seninle en yakın şeker ayıcığın orada buluşurum diyorum ya.
Lo sé, por eso siempre he dicho que si alguna vez nos separábamos, te encontraría en el sitio más cercano a un cubo de ositos de gominola.
İşte buradayız, ayrılığın her iki tarafına ellerimizi koyuyoruz.
Por ende, allí estamos, con las manos sobre uno y otro extremo de la división.
Onun dürüst rehberliği ve Onaltı kutsal fermanın sözlerinin aracılığı ile ayrık Song Hanedanlığı'nı iç içe geçirsin.
Que su rectitud guíe las prolíficas multitudes de la dinastía Song con suma reverencia y en conformidad con las 16 Máximas del Edicto Sagrado.
- Belki de bu yüzden ayrılıp bunu yaptın.
Por eso quizá se fue e hizo lo que hizo.
Teori şöyledir senin gerçek, ilk hayatın değişmeden, olduğu gibi devam eder ama karar verme anında yeni hayatın başka bir bölüme ayrılıp paralel evrene gider.
Así, la teoría continúa diciendo que tu verdadera vida, la primera vida, continúa como es, sin cambiar, pero en el momento de la decisión una nueva vida se separa en una tangente hacia un universo paralelo.
Yarın ayrılıyorum ve sizi de yanımda götürüyorum.
Me voy mañana y la llevaré conmigo.
Herkesi kurtarabilir miyim diye bakmak için gizlice Tapınağa girmeyi denedim ve o anda hava gemisinin ayrılışını gördüm.
Intenté regresar al templo para ver si podía rescatar a todos y vi a la aeronave partiendo.
Bana ayrıntılı bir şekilde baktığınızı söyle.
Dime que lo comprobaste. Completamente.
- Şirketin C.E.O.'sunun oğlu kaçırılmıştı,... yaklaşık olarak 6 yıl önce, ama ayrıntılarını öğrenmedim hiç.
- Bueno, el hijo del presidente fue secuestrado hace unos seis años, pero no me enteré bien de los detalles.
Gezegenler, toz bulutları, galaksiler - Tümü parçalarına ayrılır. Kabarcıkların sınırı onlara ulaştığında.
planetas, nebulosas, galaxias - todos están destrozados como el límite de la burbuja les alcanza.
Evden ayrılıyordum, ve aşağı sokakta park halinde bir araba vardı, ve koltukta birisinin olduğunu görebiliyordum, ve Hannah'ın evine bakıyorlardı.
Me marchaba de su casa, y había un coche aparcado en la calle... y pude ver a alguien en el asiento del conductor... y miraban fijamente a la casa de Hannah.
Buradan ayrılıyorum. Beni durdurmaya çalışmayın.
No intenten detenerme.
Daha ayrıntılı olmalısın.
Tienes que ser más específica.
İnternetten ayrılıkla nasıl başa çıkılacağını araştırdım.
Busqué en Google "Cómo superar una ruptura"...
Ondan ayrılmasılısın... intikam alarak.
Hay que romper con él... grande.
Olgu insanların ayrılığına benziyordu.
Esto fue como una ruptura madura.
Bayan Gross, Diane Lockhart'ın Lockhart / Gardner'dan ayrılıp bize geldiğini biliyor mu?
¿ La Sra. Gross sabe que Diane Lockhart... deja Lockhart y Gardner y viene con nosotros?
Bu şirketi kurduktan 13 yıl sonra,... küçük tüzel bir hiçlikten Chicago'nun en iyi iki hukuk firmasından biri haline geldiğini gördükten sonra,... benim için artık ayrılmanın zamanının geldiğine karar verdim.
Luego de fundar este bufete hace 13 años... y verlo transformarse de ser una compañía mediocre... a ser uno de los dos mejores bufetes de Chicago... Creo que es momento de... es momento de que yo dimita.
Senin asıl hayatın olduğu gibi devam eder. Ama karar anında, yeni hayatın başka bir bölüme ayrılıp paralel evrene gider.
Tu auténtica vida continúa tal cual, sin cambios, pero en el momento de una decisión, una nueva vida se separa en un universo paralelo.
Bu yıl Redwood Otobanı boyunca her turist tuzağını ziyaret edeceğiz, ve her birine ayrı bir muziplik yapacağım.
Este año visitaremos cada trampa turística en la autopista Readwood y me desquitaré de cada uno de ellos.
Ayrıca Ed'e telefona telesekreter mesajının nasıl bırakılacağını öğrettik.
Y encima, le enseñamos a Ed cómo grabar un mensaje en su celular.
Ortaklık anlaşması ayrılırken müşteri almasını yasaklıyor.
Bueno, el convenio de la empresa le prohíbe llevarse clientes.
Tek umursadığım şey ayrılırken ne alacağın.
Solo me importa lo que conllevará.
Karısından ayrılıp seninle birlikte olmasını istiyorsun, kabul et.
Estás enamorada de un hombre casado. Quieres que deje a su mujer y esté contigo, admítelo.
Ayrıca üç yıl önce bu adamı bulmaya ne kadar yakınsak... -... şu an da o kadar yakınız.
Solo que no estamos más cerca de atraparle ahora de lo que estábamos hace tres años.
Peki nasıl ayrılacaksınız?
¿ Entonces cómo vais a dejarlo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]