Bilirsin traduction Espagnol
38,912 traduction parallèle
- Yani bilirsin işte, başka sebeplerden.
Ya sabes, a causa de la... ustedes saben...
Babam işte. Yani bilirsin, her şeye sinirlenir.
Se enoja por cualquier cosa.
Odanı tekrar düzenlemeyi düşündüm, yeni bir jakuzi koymayı, disko topu bilirsin işte klas eşyalar.
Pensé en redecorar tu habitación, ya sabes, un jacuzzi, una bola de discoteca... darle clase a ese antro.
Öyleyse evliliği bilirsin.
Entonces sabes lo que es. El matrimonio.
Ama bilirsin. Lekeler temizlenebilir.
Pero, ya sabes, oye, las manchas se pueden limpiar.
- Şu şeyler olmadan zar zor tanıdım seni bilirsin işte, yüzündeki Marilyn Manson şeyleri olmadan.
Apenas te reconocí sin todo el, uh, la, Sabes, las cosas de Marilyn Manson en tu cara.
Ne söylediklerini bilirsin, her şeyin gözünde flaş gibi patladığını.
Ya sabes lo que dicen Que todo parpadea ante tus ojos?
Robert Durst sırf görmek için transfer ediliyormuş gibi bir duyum aldım nazar değdirmek istemiyorum bilirsin.
Se habla de Robert Durst transferencia en tan sólo para verlo, Y no quiero traer mala suerte, ya sabes.
Yanlış suçlanmaya katlanamam, bilirsin beni.
Me conoce. No soporto una acusación falsa.
Ne derler bilirsin, insan sınanılana kadar ne yapacağını bilemezsin.
Ya sabe lo que dicen, nunca sabes de lo que eres capaz hasta que lo compruebas.
Evet, bilirsin.
Si puedes. Es por eso...
Ama Roger'i nasil takilir bilirsin.
Pero ya sabes cómo es Roger.
Her sabah kendim hazirliyorum bunu. Bilirsin.
Me los preparo yo mismo cada mañana, ¿ sabes?
Bilirsin, Sadece baskidan.
Es solo la presión.
Sen bilirsin tabii.
Como bien sabes.
Şey, birisi vardı. Bilirsin çok iyi çalıyordu.
Bueno, estaba este chico que toca muy bien.
Sonra da, bilirsin işte kanamaya başlardı.
La sangre salía.
Çocukların derslerini organize etmek için, bilirsin. Onları ikna etmek için. Sende çocuksu dokunuş var.
Organizar las lecciones de los niños, conseguir los niños.
Sen bilirsin. Canın... Canın nasıl isterse öyle yap.
No sé, lo que quieras, o...
Bu tür adamların nasıl olduğunu bilirsin.
Puedes ver qué clase de hombre es.
Bilirsin işte.
Bueno, ya sabes.
Beni bilirsin işte.
- Me va bien, ya me conoces.
Söylenmesine alışık olduğumuz istihbarata inanırsan, bunun ölüme açılan bir anahtar olduğunu bilirsin.
Antes decíamos que creer en ella... era clave para acabar muerto.
Bilirsin, adamları buluruz ve onlarla söyleşi yaparız.
Tú sabes, encontrar e interrogar personas.
Bilirsin, bu iş bize dönebilir.
Esto podría salimos caro.
Sen bilirsin. Ne istersen onu yap ama seni parmağında oynatıyor.
Bien, haz lo que quieras, pero está jugando contigo.
Bunu nasıl bilirsin amına koyayım?
- ¿ Cómo diablos lo sabes?
- Ne diyeceğini hep bilirsin sen.
que siempre sabe qué decir.
Peki birine bir şans daha vermen gerektiğini nasıl bilirsin?
Y ¿ cómo sabes cuándo dar a alguien otra oportunidad?
- Benim merdiven çıkmadığımı bilirsin!
¡ Tú sabes que no subo!
Ne derler bilirsin hayatın sadece haftalar ve sonra ölürsün.
Ya sabes lo que dicen... Su vida es sólo semanas y luego se muere.
Bilirsin, ortak çok noktamız var.
Usted sabe, tenemos mucho en común.
Robbins, sen hastane dedikodularını iyi bilirsin.
Robbins, tienes un rumor del hospital.
Wilson CSR için estetik cerrahiden konsültasyon istedi. Sen içerideyken bunu yapamam. Kendi yasaklama emrinin kurallarını ihlal etmek istersen sen bilirsin.
Wilson llamó a plástica para una consulta sobre tu resección quirúrgica completa, que obviamente no puedo hacer si estás aquí parada, a menos que quieras violar los términos de tu orden de alejamiento.
Sen bilirsin.
Como guste.
Ampütasyon kanaması nasıldır bilirsin.
Bueno, ya sabes cómo sangran las amputaciones.
Kadınları bilirsin işte.
Oh. Oh, bueno, ya sabes las mujeres.
Bilirsin işte, bir şeyler hakkında konuşma fırsatı olur.
Una mancha que resulta que tiene tu ADN en ella.
Ama bilirsin benim ne düşündüğüm kimin umurunda? Ve editörün söyledikleri kimin umurunda?
Por favor, por favor, por favor hazlo Inglés.
Beni bilirsin.
Ya me conoces.
Bilirsin, beni öz kardeşimle savaşmaya ikna edecek olan teşvik edici eski konuşma.
- Ya sabes, el viejo y emocionante discurso que me va a convencer de enfrentarme a mi propia hermana.
Ama bilirsin, yeniden hayata karışmaya çalışıyorum işte. Nasıl desem, oyuna yeniden dahil olmaya çalışıyorum.
Pero, yo, ya sabes, trato de volver a motivarme de volver a tomar las riendas, como dicen.
Bilirsin, şehrin yukarısına çıktıkça... yer şekilleri korkunç bir hal alır.
Mientras más al norte vas, peor es la topografía.
- Suh mühendisliği sever bilirsin. - Biliyorum evet.
A Suh le encanta la ingeniería.
Spencer, bilirsin finans müdürü olarak oyun oynuyor sadece.
Spencer... Ya sabes, se hace pasar por asesor financiero.
O tipleri bilirsin. Ne zaman vazgeçeceğini hiç bilmez.
Ya sabes cómo es, nunca se rinden.
Gider gitmez, Bende alıp sakladım, bilirsin, ödül gibi işte.
Así que cuando se quitó, lo guardé, como, ya sabes, un trofeo.
Bilirsin onunla... talihsiz durumunu tartışma.
No hables de su... ya sabes, desafortunada situación.
Bilirsin, ara sıra kırılan burun, çıkan omuz, ama altılı paket biranın ve birkaç aspirinin düzeltemeyeceği bişey değil.
Ya sabes, con la ocasional nariz rota, hombro dislocado, pero nada que un par de aspirinas y una litrona no pudiera arreglar.
Ama sen de bilirsin bizim gibi memurlar meteliksiz olur.
Pero como bien sabes... los funcionarios como nosotros no tenemos dinero.
İşleyişi bilirsin, müşteri gizliliği falan.
- Vamos, Kurt...
bilirsin işte 407
bilirsiniz 1045
bilirsiniz ya 19
bilirsin ya 42
bilirsiniz işte 75
bilirim 164
bilir misin 110
bilir misiniz 24
bilirsiniz 1045
bilirsiniz ya 19
bilirsin ya 42
bilirsiniz işte 75
bilirim 164
bilir misin 110
bilir misiniz 24