Bitkiler traduction Espagnol
1,029 traduction parallèle
Körlük, adam yiyen bitkiler... Sarhoş değilim değil mi?
Ceguera, plantas come-hombre...
Tüm bitkiler hareket eder.
Todas las plantas se mueven.
Şimdi bitkiler ve çiçeklerle canlandı.
Ahora es una jungla con plantas y flores.
Hepsinde aynı ; bitkiler, hayvanlar.
Así que ya ve. Plantas y animales.
Ağaçlar ve bitkiler için, para zamanı geri getiremez.
¡ Por los árboles y las plantas! El dinero nunca reemplazará a los años.
Hayvanlar ve bitkiler için bilimin gelişimi, en iyi hayvanların seçildiği ve bitkilerin en iyi sonucu elde etmek için ideal koşullara koyulduğu yeni bir yaklaşıma sebep oldu.
Con los animales, con las plantas... la evolución de la ciencia... hace considerar las cosas de forma diferente. Cogiendo los mejores animales... las plantas en condiciones más adecuadas... para obtener los mejores resultados.
Bu bitkiler çok sevgi görüyor.
Se ve que todas estas plantas reciben mucho amor.
- Bitkiler nasıl böylesine büyümüş olabilir?
- ¿ Cómo pueden crecer las plantas así?
Bitkiler, hayvanlar, insanlar.
Las plantas, los animales, las personas :
Bu tür bitkiler burada mı kökleniyor?
¿ En esto crecen las epifitas?
Tropikal bitkiler hakkında konuşuyorlar.
Discuten sobre plantas tropicales...
Dikkat edin, efendim - bunlar yeni bitkiler.
- Con cuidado, son plantas nuevas. - Perdone.
Hiçbir şey yok. Böcek bile. Yine de bitkiler büyüdü, siz de berthold ışınlarında ayakta kaldınız.
Nada, ni siquiera insectos, pero las plantas crecen y habéis sobrevivido a los rayos berthold.
Kabuklu bitkiler, vantilasyon sistemi sayesinde gemiye poleni yaydı.
Las plantas han propagado las esporas por toda la nave por el sistema de ventilación.
Bu bitkiler, yerleşecek bir insan vücudu bulana kadar binlerce mikroskobik poleni bünyelerinde taşıyor.
Las plantas actúan de depósito para miles de esporas microscópicas hasta que encuentran un cuerpo que habitar.
Bones, zehirler, bitkiler. Bunları kullanabilir misin?
Huesos, el veneno, las plantas, ¿ eso le sirve?
bir yıl kadar sonra bitkiler gibi büzüşüp öldüler.
Después de un año, se secan como plantas y mueren.
Tüm bitkiler asit dolu.
La vegetación está llena de ácido.
Bitkiler ve mercanlar.
- Las plantas y los berberechos.
Bazı fosil yakıtları yada yağmur ormanlarında yok olan bitkiler veya hayvanlar.
Algunos combustibles fósiles o alguna especie de planta o vida animal en la amazonia.
"İlginç egzotik bitkiler şunlardır :"
"El azúcar de caña es una hierba extranjera..."
Vadiler vardı ve uzun yeşil çimli bitkiler vardı... yere uzanabilirdiniz, gidip uyuyabilirdiniz.
Había valles, y llanuras con hierba verde y alta en la que podías echarte y quedarte dormido.
İhtiyacım olan şeyler yok, Cole. Şifalı bitkiler yok.
Necesitaría algunas cosas como... raíces para la fiebre, cenizas de una serpiente...
Yukarılarda yaranı tedavi edecek bitkiler var.
Buscaré hierbas cicatrizantes.
Merkezdeki biri, Çavuş Kiester, Alman, hobisi bahçıvanlık. Bilirsiniz, bitkiler.
Kiester, un alemán tiene como pasatiempo la horticultura, ya sabe, plantas.
Hayvanlar, bitkiler ve insanlar alemi arasında bağlar var.
Hay coincidencias Entre el mundo animal, vegetal Y humano.
yabani bitkiler yaratılış anında oldukları gibi kaldılar.
Las plantas silvestres permanecieron como eran durante la creación.
Burası bir zamanlar verimli bir otlaktı, ancak Pre-Namib 10bin yıldır yavaşça, öylece kuraklaşmakta, ve burada yaşayan hayvan ve bitkiler yağış miktarının yıllar geçtikçe gitgide azaldığı bir iklime uyum sağlamak zorunda kalmaktadır.
Esto era una pradera, pero durante los últimos 10000 años el Pre-Namib se ha secado lentamente, y quienes viven aquí se adaptan a las lluvias cada vez más escasas con los años.
Bazı bitkiler değişen iklimin zorluklarına olağanüstü bir şekilde uyum sağlamışlardır.
Algunas plantas se adaptaron al desafío del clima cambiante.
Burada, ağaçlar ve bitkiler her damak tadına uygun meyveler ve çekirdekler verir.
Aquí, los árboles y plantas tienen frutos y semillas para todos.
Bir mağara var, kurbanlarla dolu, bir çeşit yaşayan mezar, bilinçlerini bilime feda etmiş bitkiler.
Hay una cueva, un cementerio viviente, con las víctimas, hortalizas que han perdido sus mentes a la ciencia.
Piri gezegeninde artık hayat, su, bitkiler, yani her şey var!
El planeta Piri ahora tiene vida agua, vegetación, de todo.
Benim için doğa, örümcekler ve böcekler, ve sonra küçük balıkları yiyen küçük balıklar ve bitki yiyen bitkiler ve hayvan yiyen hayvanlar.
Para mí, la naturaleza es... No sé, arañas y bichos, y peces grandes comiéndose a los chicos. Plantas que comen plantas y animales que comen...
Hareket edebilen bazı bitkiler olduğunu biliyor muydun delikanlı?
¿ Sabias que existen algunas plantas que se mueven?
- Bitkiler. Ağaçlar. - Fidanlık mı?
- Plantas, árboles...
Ama ağaçlardan ancak 3 yıl sonra ürün alırsın. O zamana kadar bitkiler idare eder. Toptan alan yerler var.
Sí, pero los árboles producen a los tres años, hasta entonces, cultivaría plantas.
Şifalı bitkiler üstüne çalıştım.
Estudié botánica y medicina.
Bitkiler orada iyiydi!
Deja las plantas.
Kökleri sıkışık bitkiler dikerken kendi toprağından koymak iyidir.
Cuando se coge la plantita, es mejor dejarle un poco de... su tierra entorno a la raíz.
"Gerçekten, bu bitkiler harabe yerlerde bile büyüyebiliyor."
"De hecho, algunas de estas plantas pueden florecer en tierra devastada."
Bitkiler ölünce de insanlar ölür!
¡ Matar las plantas mata a la gente!
Koloni, bitkiler, kökler, çimen... hepsi yerin dibine gömüldü.
Conejeras, hierbas, raíces, pasto. Todo se fue para el fondo de la tierra.
Biri yardımcı olursa genç bitkiler daha kolay büyür.
Las plantas pequeñas crecen mucho mejor si una persona les ayuda.
Evet, bazı bitkiler... güneşte büyür... bazılarıysa gölgede daha iyi büyür.
Sí, algunas plantas crecen bien en el sol y otras crecen mejor en la sombra.
Elbette hayvanlar veya bitkiler için değil.
No para los animales y las plantas.
Bütün bu hayvanlar ve bitkiler karmaşık bir mozaik oluşturur.
Todas estas criaturas y plantas forman un mosaico complejo.
Bunlar, bütün bitkiler gibi, oksijen verir ve bu oksijen mercan poliplerince çekilir.
Como toda planta, liberan oxígeno, que ayuda a respirar a los pólipos coralinos.
Yapay seleksiyon ve genetik mühendisliği ile Mars'ın ağır koşullarına dayanabilecek koyu renkli bitkiler evrimleştirmemiz gerekirdi.
Con la ingeniería genética y la selección artificial, llegaríamos a plantas oscuras capaces de vivir en el severo medio marciano.
Bu bitkiler, Mars'ın kutup buzullarında büyük alanlara ekilir kök salar, yayılır, oksijen salar yer kabuğunu koyultur, buzları eritir ve geçmişteki Mars atmosferini, uzun esaretinden kurtarırdı.
Podrían ser sembradas en los extensos casquetes polares. Echarían raíces, crecerían, liberarían oxígeno oscurecerían la superficie, fundirían el hielo y liberarían a la antigua atmósfera de su largo cautiverio.
Yaban hayvanlar, bitkiler üzerinde yaptığımız değişiklikler ve evrimle asırlarca gelişen türlerin izlerini kayalarda görebiliriz.
Se ve la evolución de la vida al observar los cambios en animales y vegetales pero también los archivos en las rocas.
Daha sonra bitkiler evrimleşerek güneş ışığını kullanarak, kendi yapılarını oluşturdular.
Las plantas ya podían usar la luz solar para construir sus ladrillos.