Fakat sen traduction Espagnol
2,436 traduction parallèle
Fakat sen onun bir kadını kaçırdığını söyledin?
¿ Pero dices que raptó a una mujer?
Fakat sen bunu dışarıda buldun.
Pero ustedes averiguaron eso aquí.
- Fakat sen...
- Pero tú eres su...
Fakat sen, içi dışı bir nadir insanlardan birisindir.
Quizás eres una de esas raras personas que no tiene nada debajo de su superficie.
Fakat sen onun için mutlu değilsin.
Pero no te alegras por él.
Fakat sen doğru olanı yaptın.
Pero hiciste lo correcto.
Fakat sen o üniformayı çıkarırsan kimse senin Nazi olduğunu anlamaz.
Si se lo saca, nadie sabrá que es nazi.
Trent, sen çok iyi bir insansın fakat senin için öyle duygular beslemiyorum.
Trent, eres una persona muy agradable Pero yo simplemente no tengo esos sentimientos para ti.
O konuşmaz fakat sen konuşmalısın.
Ella no habla, pero tú tienes que empezar.
- Fakat sen papanın görüşünü kilise yasasında bir yumuşama olarak gördün.
¡ Era un sacrilegio! Pero usted vio la posición del Papa...
Seni uyandırmaya çalıştım, fakat sen... Yapmam gereken bir kaç getir götür işi var.
Traté de despertarte, pero estabas, bueno, tuve que ir a hacer diligencias.
Fakat sen bunu istemiyorsun galiba.
Pero Ud. no quiere dar marcha atrás.
Fakat sen sınava bile gitmedin.
Pero ni siquiera fuiste a tomarlo.
Beni algıladığın şekil, geçmiş benliğimin tam anlamıyla gölgesi fakat sen sen benim irademle bin farklı ölümü tadabilirsin.
Lo que percibes de mí, es una sombra literal de mi antiguo yo. Pero tu... puedes morir mil muertes por mi voluntad.
Fakat sen de benim gibi oldun, oğlum.
Pero te has convertido en mí, hijo.
Babanın yaptıklarını öğrendin, fakat sen kendini kaybetmedin.
Aprendiste los caminos de tu padre, pero no estás perdido.
Fakat sen hariç. Gördün mü, sen kutsanmışsın. Başardın.
pero no es tu caso tu arrasaste, lo lograste, tu sueño se hizo realidad
Fakat sen evlisin.
- Pero estás casado.
Fakat sen gerçekten de iyi bir evlatsın, değil mi?
Pero realmente eres un buen hijo, ¿ no es así?
Fakat sen ustalaşamadın ve tekniğinde 4 hata var. Bugün bir türlü ustalaşamadığın... Ustalaşmadığın 4 kılıç hamlesi var.
pero no pudiste dominarlo y hay cuatro errores en tu técnica hoy te enseñaré de nuevo hay cuatro toques de espada que no dominaste
Fakat sen ona karşı koyamadın, değil mi?
Pero tú no pudiste resistirte, ¿ eh?
Doğunun Elvis'ini tanıyorum fakat sen kimsin?
Yo conozco al Elvis de Oriente, pero ¿ quién eres tú?
Bir katili öldürdüğüm için bunla yaşamak zorunda olan benim fakat sen röportajlar verip terfi ederken kural yok ha?
¿ Hay reglas sobre dar entrevistas en televisión y recibir ascensos por no disparar a un asesino cuando soy yo quien debe vivir con haberlo hecho?
- Peki. Fakat sen saatli bomba değilsin.
Pero no tienes una bomba de tiempo.
Konratı senin elinden almak isterdim, yani sonuçta bunu hakettin, fakat sen C-Bucs'ın benim için önemli olmadığını düşünüyorsun ama önemliler.
Me encantaría quitarte ese contrato, porque despues de todo, te lo merecerías, pero parece ser que piensas que los Bucaneros son un medio para un fin mío y... no lo son.
Evet, tanıştığımızda sen yukarılarda, bense aşağılardaydım, fakat şimdi...
Sí, bueno, cuando recién nos conocimos, como que tú estabas aquí arriba y yo acá abajo, y ahora...
Fakat, sen benim eşimsin.
Pero, tú eres mi esposa.
Fakat, sen benim kim olduğumu biliyordun.
Pero tu sabías, quién era yo.
Sen de, durup nefes alıp almayacağımı düşünürsün. Fakat durmam çünkü lisede yüzerdim. Sadece konuşup, konuşup- -
Y te preguntarás si alguna vez necesitaré respirar, pero no lo haré, porque en el instituto nadaba y podría hablar y hablar...
Fakat bunu sen emretmezsen, ben kendim emredeceğim.
Pero si tú no lo ordenas, lo haré yo mismo.
- Yavaş. Fakat nasıl gittiğini sen de biliyorsun.
Lenta, pero ya sabes cómo es esto.
Fakat Kyle'ı göndermezsen, sen asla olmayacaksın ve Skynet savaşı kazanacak.
Pero si no envías a Kyle, tú nunca podrás existir y Skynet ganará la guerra.
Fakat, merak etme, sen ve Edie aylıklarınızı almaya devam edeceksiniz.
No te preocupes, Eddie y tú Continuarán recibiendo una asignación mensual.
- Fakat o dedi ki sen...
- Pero ella dijo que estaban...
Ting Tang'i bularak davanın çözümünde sana yardımcı olabileceğimi düşünmüştüm. Fakat bana kimse inanmıyor, sen bile.
Creí que podía encontrar a Ting Tang y ayudarte a resolver el caso, pero nadie me cree, ni siquiera tú.
Herhangi bir pislik uçabilir fakat siz kayalar arasında uçtuğunuz domatese sahip olursunuz, sen söylersin?
Cualquier pendejo puede volar, pero se necesitan unos buenos cojones para pasar las rocas. ¿ Tú qué dices?
bunu söyleyeceğim, çünkü senin en iyi arkadaşınım, fakat.. fakat, sen Megan'nın babası değilsin.
No solo digo esto porque soy tu mejor amigo, pero... pero no eres el padre de Megan.
Bunca zaman, önemsemediğini sandım, fakat şimdi sen işinin başına döndün.
¡ Y yo todo este tiempo pensando que no le importaba! Pero ahora habéis vuelto a abrir.
sen pis bir salaksın. - fakat..
- Eres un maldito idiota.
fakat... sen zavallısın.
- Vete! - OK!
Sen çavuşsun, ben de müfrezende bir erim fakat beni evime, lise sevgilime götüreceğine söz verdin.
Tú eres un sargento y yo un soldado más en tu pelotón pero me prometiste enviarme a casa con mi novia de la secundaria.
Sen kullanmalısın fakat gitmeliyiz.
Necesito que conduzcas, nos tenemos que ir.
Belki elmaslarim olmayacak fakat emeklerimin karsiliginda sen kaybedeceksin.
Usted no puede encontrar los diamantes pero usted es premiar a mi esfuerzo.
Fakat sen yapmadın.
Pero tú no.
bunu mu söylememi sen istiyorsun... fakat dogru degil.
Eso es lo que tú quieres que diga... pero no es verdad.
Sen hala bir suçlusun 8 yıl boyunca beyin fırtınası geçiren bir suçlu fakat zirveye geri gelebilmek için ihtiyacım olan tek bir iyi fikir
Sigue siendo un criminal, ¿ no? Un criminal que tuvo ocho años para pensar.
- Hayır, çünkü benim tüm ineklerle aram iyiydi, sporcular ve haydutlarla aram iyiydi. - Neden sen... Fakat kızlar bana biraz duygusal davranırlardı çünkü erkekler etraflarında olmamdan sürekli hoşlanırlardı.
Sabes, yo tenia mi swing cuando era enermera, tu sabes, pero... me metia en algunos dramas porque... los tipos siempre querian tenerme cerca
Fakat Domuzlar yarın satılacak, Ve sen diyorsinki gitmeden önce onlari biraz daha Kaşımalıyım.
Pero van a vender a los cerditos mañana, y dijiste que podía rascarlos antes de que se los llevaran.
Fakat Proctor uzman olduğu ve sen henüz olmadığın için yönetim senden önce onu düşünebilir.
Pero porque Proctor está asistiendo el nivel y tú no lo estás aún, la administración podría asignarlo a él sobre ti.
Sen bir doktor konumundasın, fakat yukarıda! İyi bir insansın.
Eres un médico, pero ante todo, eres un hombre de bien.
Orada duranın sen- - sen olduğunu düşünmüştüm, fakat birşey söyelemeyecek kadar utangaçım.
Yo... pensé que estabas ahí, pero soy demasiado tímida como para haber dicho algo.
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
senpai 28
seni 1182
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senpai 28
seni 1182
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
seninle olmak istiyorum 35
seni gördüğüme sevindim 550
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
seninle olmak istiyorum 35
seni gördüğüme sevindim 550