Işin doğrusu traduction Espagnol
913 traduction parallèle
Bak, işin doğrusu buradaki manzara beni hayal kırıklığına uğrattı.
Mira, la verdad es, me desilusioné con todo el panorama aquí.
Hayır efendim, işin doğrusu, bulamadım.
No, señor, no lo he conseguido.
Bana söz verdirtti, işin doğrusu bu.
Me hizo prometerlo, es la verdad.
- Şey, işin doğrusu...
- Pues verá...
Napoli, nedir işin doğrusu?
Napoli, ¿ qué historia es esa?
Dave, işin doğrusu onunla beraber olmanın faturası kabarınca ondan ayrıldım ama onu kolay unutamıyorum.
Ya sé que es muy cara y yo estoy en la ruina. Pero no puedo olvidarla.
# Büyük insanlar da azdır mizah duygusu Küçük insanlarda hiç yok işin doğrusu #
Estrellas tienen poco humor Los artistas, ninguno
İşin doğrusu ölü bir dostun adı ile Almanya'da savaş esiriydim.
Pero estaba preso en Alemania. Bajo el nombre de un compañero al que robé la cartilla.
- İşin doğrusu hayır demem.
Si no le importa...
İşin doğrusu, bundan şüphelerim var.
En realidad, lo dudo.
İşin doğrusu, onunla hiç karşılaşmadım bile.
Verás, de hecho, aún no la he conocido.
İşin doğrusu, film avına çıkıyorum.
Hicieron uno como máximo.
- İşin doğrusu...
- Bueno...
- İşin doğrusu bunu dört gözle bekliyordum.
- De hecho lo deseaba.
İşin doğrusu, ben de fazla kaçırdım.
Yo también me pasé un poco.
İşin doğrusu...
¿ Sabes?
- İşin doğrusu bugün.
- En realidad hoy mismo.
İşin doğrusu kadın sarışın.
De hecho, Frederick, es rubia.
İşin doğrusu, tam olarak bir muhabir değilim ama ağzınızdan laf almaya çalışıyordum. Kuşlar hakkında da konuşmak istemiyordum.
En realidad, no soy reportero pero sí que quería hacerlo hablar.
İşin doğrusu, bir şansım olacağını düşünmüyordum.
Pensé que no tenía ninguna posibilidad.
İşin doğrusu, babam ziyadesiyle memnun olacak.
Creo sinceramente que estará encantado.
İşin doğrusu, benim evim.
De hecho, es mi hogar.
İşin doğrusu, eski dost onu bunu yarım saat önce telefonda önerdim.
De hecho, viejo amigo yo se lo sugerí por teléfono hace media hora.
İşin doğrusu birbirimiz hakkında bilmediğimiz birçok şey olabilir.
De hecho quizás haya mucho que no sepamos el uno del otro.
İşin doğrusu, Rahibe Bessie, onları yedik.
Bueno, la verdad, hermana Bessie, es que nos los comimos.
- İşin doğrusu -... Ozzie ve Hitchie var, bu ve bu da.
Están Ozzie y Hitchie y él y él.
İşin doğrusu, bu kadar kıra süreli tanıdığım kadınlar içinde en çok ondan etkilendim.
De hecho, Maude, siento una gran atracción por esta jovencita... más de la que he sentido por ninguna que haya conocido el mismo tiempo.
- İşin doğrusu çok üzgünüm.
- Estoy muy triste, en realidad.
- İşin doğrusu...
- Bueno, verás...
- İşin doğrusu, hiçbir şey ve sonsuza dek mutlu yaşadılar. Tam olarak umduğum şey olmasa da bu havalimanı da dişe dokunur bir plan.
El aeropuerto es algo, aunque no exactamente lo que esperaba.
- İşin doğrusu, hiçbir şey...
- Bueno, nada... - Bueno, nada...
İşin doğrusu, ben yenilmekten hoşlanmam.
Francamente, me molesta perder.
İşin doğrusu, hayatımda hiç bu kadar mutlu olduğum bir an hatırlamıyorum.
De hecho, nunca he sido más feliz en toda mi vida.
İşin doğrusu bu halin hoşuma gidiyor.
De hecho, me gusta.
İşin doğrusu, etrafında ne kadar az kişi olursa, o da o kadar iyi olur.
De hecho, cuanta menos gente a su alrededor, mejor estará.
İşin doğrusu onu şu üst katın kapısından uzağa çekmeyi planladım böylece yalnız kalabilecektik.
A propósito, me ha costado Dios y ayuda que abandonase la puerta de arriba para que pudiéramos estar solos.
İşin doğrusu o gece ben de bir takım olaylar yaşadım.
Yo también tuve emociones aquella noche.
İşin doğrusu, her şeyi ben başlattım.
Yo lo empecé todo.
İşin doğrusu üzerindeki ile miralay gibi.
De hecho es de coronel.
İşin doğrusu Bu eski filipinli numaralarını zor yoldan öğrendim.. Yüzbaşıdan.
Conozco un truco filipino que me enseñó el abuelo... del Cap.
İşin doğrusu, annem New Mexico'yu pek sevmiyor.
La verdad es que a mamá no le gusta Nuevo México.
İşin doğrusu, ben...
Verá, yo... mi..
İşin doğrusu, kıstırılmış durumdayım.
Lo cierto es que estoy en un lío.
İşin doğrusu, önceden benim doğum günümde onunla bir bardak içmişliğimiz var.
Una vez nos tomamos juntos una copa en mi cumpleaños.
İşin doğrusu, eklemem gerekir ki bu hususla bağlantılı bir dolu ilkeden hiçbir bilim adamı mutluluk duymaz.
De hecho, iría más lejos... - y diría que ningún científico... - " PREGUNTE SI VIERON...
- Hayır efendim işin doğrusu...
- No.
- İşin doğrusu, hiç bilmiyorum.
- Bueno, no sé.
İşin doğrusu iyi para kazandırdığıda söylenemez.
La verdad es que no merece la pena. Mírame.
İşin doğrusu... Bu çok uzun bir hikaye.
La cuestión es que yo es una larga historia.
İşin doğrusu biraz kalpkırıcı buluyorum.
De hecho, lo veo descorazonador.
- İşin doğrusu, fazla iyi.
- De hecho, demasiado buenos.