English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ K ] / Kâse

Kâse traduction Espagnol

460 traduction parallèle
Size bir kâse sıcacık çorba ikram edeyim.
Os prepararé un plato de sopa caliente.
Bir kâse meyve mi?
¿ Un tazón de fruta?
Bana birkaç kâse ver.
Pon unas tazas.
- Yarın iki kâse içerim.
Mañana tomaré dos platos.
Bir kâse erişte ver.
Tráigame un plato de pasta
Bir kâse erişte bununla boy ölçüşemez!
¡ Los fideos no pueden contra eso!
Kahvaltıda 2 çiğ yumurta ve bir kâse baldan başka bir şey yoktu.
Sólo tenía dos huevos crudos y una taza de miel para el desayuno.
Benimki iki katı yumurta, bir dilim kızarmış ekmek ve bir kâse yoğurttur.
Yo suelo tomar dos huevos hervidos, tostada de gluten y un vaso de yogur.
Bu ufacık kâse de ne?
No, nada de esta mierda pequeña.
Büyük kâse ver bana.
Quiero una copa grande.
Öyle anlayacağın. Her ne kadar serseri gibi yaşasam da başıma ne gelirse gelsin, biliyorum ki bir yerlerde bir kâse çorbayı benden esirgemeyecek bir kardeşim var.
Hasta un vagabundo como yo, pase lo que pase, sé que tengo un hermano que nunca me negará un plato de sopa.
Ufak bir şehirdenim. Derler ki şehri bir kâse fasulyeyle bıçak karşılığı satın almışlar.
Yo vengo de Taunton y allí dicen que los de por allí...
Bir kâse buhar.
Un tazón de vapor.
Bir kâse de yoğurt lütfen.
Y un yogur, por favor.
Saat 11'de işimiz bittiğinde bizi yemek odasına götürüp bir kâse çorba verirlerdi.
Y en 1 una cuando terminemos nuestro trabajo, nos llevarían a un comedor y que nos darían un plato de sopa.
- Kâse iyi. O şekilde severim. Şekilli ve sıkı.
Me encantan los culos duritos.
Bir kâse dolusu güzel bir çorba iyi gelir, ha?
¿ Qué te parece un buen tazón de sopa caliente, eh?
Bir kâse biber yemeğine ne dağınıklık.
Un plato de chile y mira qué follón.
O'nun adıyla Kutsal Kâse'yi takip edip hakiki zafere erişin!
¡ Síganlo en Su nombre hacia el santo grial de la victoria justa!
Kırdığın her kâse için... bir saat daha dedi, seni adi herif!
¡ Dice que por cada tazón que rompas te quedarás otra hora, cabrón!
Bir kâse köpek balığı yüzgeci çorbasıyla başlayalım.
Empezaremos con un plato de aleta de tiburón.
Çok iyi bir sörf yeri. Üstelik her iki tarafından da kayabilirsin Kâse şeklinde bir çukur var ki inanılmaz
Tiene largos resbaladeros tanto a la derecha como a la izquierda... con una concavidad que es increíble.
Bu küçük, ufak Budist, onunla ilk tanıştığım zamanlarda bir kâse süt içerdi, pirinç ve sıcak süt şimdi ise biftek yiyordu.
El budista que antes comía un tazón de arroz con leche, estaba comiendo unos bistecs gigantescos.
Bir kâse uzat bana.
Oye, Goro. Dame un cuenco.
Vulkanlı metabolizması bir kâse termitle bile başa çıkabilir.
Con su metabolismo Vulcano podría comer una fuente de termitas.
2 kâse, komutanım.
perfecto, señor.
Birkaç fincan bir tane de kâse arakladım. Özür dilerim, tamam mı?
Solo tomé un par de objetos y, lo siento, está bien.
Altı üstü bir kâse işte.
Es sólo un caldero.
Evet, ters duran bir kâse!
¡ Sí, un caldero boca abajo!
- Neden hiç kâse yok?
- Por que no hay tasones?
"KÂSE"
EL GRIAL
Ya da daha yaygın olan adıyla Kutsal Kâse.
O por su nombre más común el santo Grial.
Kutsal Kâse mi?
¿ El santo grial?
Yani Kral Arthur ve son yemekteki kâse mi?
¿ Cómo en el Rey Arturo? ¿ La última Cena?
Dünya'da, Kâse bir efsaneden ibarettir. Çocuklara anlatılan bir masaldır.
En la Tierra, el Grial no es más que un mito que se cuenta a los niños.
Üzülerek belirtmek isterim ki Kâse, Minbarilerin elinde değil. Ziyaretinizden önce varlığından haberdar bile değildik.
Lamento decirle que el Grial no está en posesión de los Minbari ni hemos escuchado de él, previamente a su visita.
Kâse hakkında bir bilgi edinirsek onu bulacak ve size ulaştıracağız.
Si hay alguna noticia sobre este Grial nuestra gente lo encontrará y se lo traerán.
Kutsal Kâse adında bir nesneyi arıyor.
Él busca un objeto en forma de copa llamado el Santo Grial.
Kâse neye benziyor?
¿ Cómo es el Grial?
Kâse.
¡ El Grial!
- Kutsal Kâse.
- La Biblia.
Biraz meyve ye, bir kâse yulaf ezmesi ye ne zıkkım yersen ye ama rahatla, tamam mı? Pekâlâ.
Toma una fruta, un tazón de cereal, lo que diablos comas, y relájate, ¿ quieres?
Büyük bir kâse, hardal olduğunu düşünün Gulden Hardalı bir de manken, güzel bir manken.
Imagínate un tazón grande de mostaza, mostaza Gulden's, y una modelo, una modelo hermosa.
Yani, belki tam olarak çıplak değil ama resimdeki kâse yüzünden mankenin görünen belirli kısımları sayesinde de çıplakmış gibi görünüyor.
Quizá no debería estar desnuda, pero, debido a la forma del tazón y a las partes de ella que se verán, parecerá que está desnuda.
Neyse, manken ve kâse dolusu hardal üzerinde büyük harflerle de...
Como decía, hay una modelo y un tazón de mostaza. En letras grandes, atravesando la parte superior de la foto se lee :
Bana delikli bir kâse almışlar.
Me dieron un tazón con agujeros.
O kâse falan değil.
Eso no es un tazón.
Ne kâse ama!
¡ Qué monada!
Ayrıca şurada köşede bir kâse olsun istiyorum.
Y me gustaría un tazón allí en la esquina.
"Kâse."
- La luna.
Güzel bir kâse.
Bonito tazón.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]