Paran traduction Espagnol
20,601 traduction parallèle
Frank sana paranı getire...
- Frank, tendré tu dinero... - ¡ Cállate!
Senden istedigim paranı o koca ağzının... durduğu yere sokman.
Lo que quiero que hagas, es poner tu dinero... donde está tu boca de mierda.
Para ile ne yapacağınızı bildiğinize dair şöhretiniz var ama paranız olduğu zaman bu yok oluyor.
Se dice que saben qué hacer con el dinero... excepto cuando deben tenerlo.
Ortaklığımdan sana bir pay vereyim olur mu? - Nakit paran- -
Te ofrezco un porciento de mi parte, con ingresos...
Yine de bu odada paranın daha önemli olduğunu biliyoruz.
Aunque aquí sabemos que el dinero se parece mucho.
Çocuklarınıza vakit ayıramayacaksanız vicdanınızı, paranızı alarak rahatlatabiliriz.
Si no tienen tiempo para los niños, aliviaremos su culpa tomando su dinero.
Gelmeden önce bir şeyler yeseniz nasıl olur?
¿ Qué tal si paran a comer antes de regresa?
Kendini bir şey sanıyorsun ama o paranın hepsini onlar kaldırıyor. Stüdyoya, kayıt tuşuna basan adama, albüm resmine posterlere ve partilere para alıyorlar.
Pero de ese montón de dinero, van a pagarle al estudio, al ingeniero, la portada del álbum, el afiche, y el lanzamiento.
Her neyse, paranı ayarlayabilirim.
De todos modos... puedo conseguir su dinero.
2 saatlik bir yolculuk ve paranın hepsi senin olacak.
Es un viaje de dos horas El dinero será todo suyo.
Nerede oturduğun, kaç paran olduğu, maymunların otelde ne yaptığı.
Sobre cuánto dinero tiene, dónde vive, lo que hacen los monos en los hoteles. Y, ¿ para qué?
Eğer paranız yoksa, evde bir fincan kahve içmeye, Yemek için de ödeme yapamazsın Faturayı ödeyebileceğini düşünerek.
Si no tienen dinero, pueden tomar una taza de café cortesía de la casa, pero no vayan a pedir comida que no puedan pagar, pensando que podrán salir corriendo sin pagar.
Ama önce ağzının yerine paranı koymalısın
Pero primero, tienes que poner... nuestro dinero donde está tu boca.
Çocuklar verdiğimiz paranın hakkını fazlasıyla veriyorlar.
Tus muchachos están haciendo un gran partido.
- Tüm paranın bana geri ödenmesini istiyorum.
Quiero que se me devuelva hasta el último dólar.
Hazır olduğumda paranı alacaksın!
¡ Recuperará su dinero cuando lo tenga listo!
Paran var mı?
¿ Tienes el dinero?
En çok dört ay içinde paranızı ikiye katlar.
Dobláis vuestro dinero en cuatro meses, máximo ".
Senin ve benim dışımda paranın nereden geldiğini kimse bilemez Andrew.
Nadie puede saber de dónde viene el dinero excepto tú y yo, Andrew.
Odana geri gidip paranı ve pasaportunu alacaksın. Her şey bitecek.
Volverás a tu habitación, recogerás tu dinero y tu pasaporte, y se acabó.
Üzerindeki kâgıt paranın hepsine ihtiyacım var.
Ahora necesito dinero. Tanto como tengas.
O kadar paran var mı?
¿ Tienes?
Siz girin, olayi iceriden cozun.
Van ustedes, y la paran desde adentro.
Eğer avukat tutacak paran yoksa mahkeme sana bir avukat tayin edecektir.
Si no puede pagar un abogado, se le asignará uno.
Paranı idareli kullanman gerek.
Necesitas hacer que tu dinero dure.
Paranızı tutup yeni bir araba almalısınız diyor.
Le ha dicho que debería ahorrarse el dinero y comprar un coche nuevo. ¿ Sí?
Efendim, ben buraya paranızı geri almanızı sağlamak için geldim.
Bueno, señora. Estoy aquí para asegurarme de que recupere su dinero.
Epey paran vardı.
Llevas mucha pasta.
Yine de, bu paranın iki katını yaptığının onda biri zahmetle kazanabilirdin.
De todas formas, podrías haber ganado el doble con muchas menos historias.
Emin olun ki davamız için gereken paranın büyük kısmını çoktan temin ettim.
Está seguro, Ya he conseguido la gran mayoría de los fondos para nuestra causa.
Çoktan temin ettiğime siz de paranızı ekleyip sağlam bir galibiyet için bana yardım edin.
Añadir sus fondos a lo que ya ha asegurado. Ayúdame a asegurar la victoria.
Miktarı 40.000 pound olan paranın size sağlanacağını garanti edebilirim.
"Puedo garantizar que el importe de 40.000 £ será puesto a su disposición".
Miktarı 40.000 pound olan paranın size sağlanacağını garanti edebilirim.
Puedo garantizar el monto de 40,000 libras disponibles para usted.
Biraz paran olduğunu göster.
Gasta algo de dinero.
- Paranın yetebileceği en iyi avukat o.
Él es el mejor abogado que puedes costear.
Ve tüm o gemilerin, adamlar ve o paranın arasında sizi taktim edebilecek tek kişi benim.
Y entre todos esos barcos y todos esos hombres y todo ese dinero, yo soy la única que puede presentarles.
Paranı alacaksın.
Los tendrás.
Kredi kartı uygulamam paranın çekildiğini gösteriyor.
Mi app Amex dice que ya se ha efectuado el cobro.
Sadece paran için seninle birlikte olmak istiyorlar.
Solo quieren cogerte por tu dinero.
Bak, ne kadar paran var?
¿ Cuánto dinero tienes?
- Tamam mı? Al, paran da burada.
Toma el dinero.
Peki ya paranı istemezsem?
¿ Qué tal si no quiero tu dinero?
- Paran da zahmetin de sende kalsın.
- Quedaos vuestro dinero... y problemas.
Paranız yok ki.
No tenéis el dinero.
Senin hiç paran yok.
Tú no tienes dinero para nada.
Çocuklarınız vardı, paranız yoktu ve çocuklarınıza nedenini açıklayacaktınız. Ama kasıtlı yapılmış gibi davrandılar.
Tener hijos sin dinero y explicarles por qué pero actuaron como si estuviera planeado.
Onu bırakın. Paranın kokusunu alamıyor musunuz?
Dejad a ese. ¿ No oléis el dinero?
Paran var.
Tienes dinero.
O paranın üniversite fonum için olduğunu söylemiştin.
¿ Pensé que eso era para mi universidad?
- Paranı alacaksın.
Los tendrás.
- paranı istemiyorum.
- No quiero tu dinero.
paran var 16
paran var mı 160
paranın 16
paranoya 20
paranızın üstü 16
paranı istemiyorum 32
paranı alacaksın 35
paranız var mı 25
paran var mı 160
paranın 16
paranoya 20
paranızın üstü 16
paranı istemiyorum 32
paranı alacaksın 35
paranız var mı 25