Perder traduction Espagnol
32,826 traduction parallèle
Ben bunların hiçbirini berbat etmek istemiyorum.
Y no quiero que ese trabajo se eche a perder.
Vance'i kaybettikten sonra başka bir adamın bana dokunmasına izin vereceğimi sanmıyordum.
Ni siquiera creía que sería capaz de dejar que otro hombre me tocara después de perder a Vance.
Ama partnerimizi kaybettiken sonra karmaşık bir bölge olabilir.
Pero puede ser un terreno muy engañoso después de perder a una pareja.
Luke'un seçimi kaybetmesiyle onu utandırması hakkında.
Algo acerca de que Luke lo avergonzó luego de perder en la candidatura al Senado.
# Biliyorum aşkta kaybetmeyi #
♪ Yo sé cómo es perder al amor, ♪
haklı olduğundan değil seni önemsediğim ve bir şeyler hissettiğin bir kadını kaybetmenin nasıl can yaktığını bildiğim için.
No porque tienes razón, sino porque me preocupo por ti, y sé lo mal duele perder una mujer que tiene sentimientos,
Bir anını bile kaçırmak istemiyorum.
No me quiero perder ni un minuto.
Earl. Yine mi kayboldun?
Earl. ¿ Te has vuelto a perder?
Patlamadan kaynaklı basınç düşmesi, yüksekliğimizi koruyamamamıza neden oldu. Bu da istasyonu koruyan iticilere aşırı yüklenmesini sağladı.
- La descompresión explosiva nos ha hecho perder altitud correctiva, lo cual fuerza demasiado las turbinas estabilizadoras.
Ama şimdi ortaya çıkarsak aberasyonu düzeltemeyiz ve İç Savaş'ı kaybedebiliriz.
Pero si nos descubren ahora, no podremos arreglar la anomalía. Y podríamos perder la Guerra Civil.
Gevezelik ederek vaktimizi boşa haracayabiliriz ya da adamlarımın yemek salonuna sakladığı patlayıcıyla uğraşabilirsiniz.
Bueno, podemos perder el tiempo charlando o podéis encargaros del explosivo que mi gente ha escondido en la Sala del Comedor de Estado.
Hala ruhum duruyor. Onu da daha önce kaybettim ve tekrar kaybetmeye niyetim yok.
No me has quitado mi alma, que ya he perdido y no quiero volver a perder.
Evet, ben de genellikle ona sırf ineklik itibarımı kaybetmemek için katılırım ama zaman yolculuğu diyoruz!
Sí, quiero decir, estoy con él, mayormente porque no quiero perder mi credo de nerd, ¡ pero es viajar en el tiempo!
Kızımı kaybetmek istemiyorum.
No quiero perder a mi hija.
Doktor Ivo, Slade Wilson, Suikastçiler Birliği...
El Dr. Ivo... Slade Wilson, la Liga de Asesinos, perder a tu hermana.
- Ablanı kaybetmen. - Senin de oğlunu kaybetmen.
Y perder a tu hijo.
Dillon'a bakınca dengemi kaybettim.
Solo miré a Dillon - y empecé a perder el equilibrio.
Öyle birini kaybetmenin nasıl bir his olduğundan haberin bile yok.
Perder a alguien así, no tienes idea de lo que se siente.
Rene'yi bulacağız ve bulmaya çalışırken umudumuzu yitirmeyeceğiz.
Vamos a encontrar a Rene y no vamos a perder la esperanza mientras lo hacemos.
Dediğim gibi, ailemi tekrar kaybedemem.
Cambié de opinión, ¿ de acuerdo? Como dije, no puedo perder a mi familia otra vez.
Lars'ı bilen bir katil... Tüm bir nakliyatı kaybetme riskini göze alabilecek bir kadın En değerli hediye için...
Un asesino que conocía a Lars, una mujer que... arriesgaría perder todo un cargamento por el gran premio...
Çoğunluğu kaybettikten sonraki ilk toplantı.
Es el primer caucus tras perder la mayoría.
Sanırım anlaşma bozulduğu için üzgün hissediyor.
Creo que se siente mal por haber echado a perder el acuerdo.
Bu bir sandalye kapmaca oyunu Senatör ve sandalyenizi kaybettiniz.
Es el juego de las sillas, senador y usted acaba de perder su silla.
Hamilelik kilosunu vermeye çalışıyorum hala.
Sigue trabajando en perder el peso del bebe.
- Zamanını harcadığım için özür dilerim.
Lo sentimos que hecho perder el tiempo.
Holt'u yitiremem.
No puedo perder a Holt.
Çizgi roman dükkanındaki tuvalet ayrıcalığınızı kaybettiniz.
Acaban de perder el derecho de ir al baño en la tienda de cómics.
Ateşli seksimizi riske atmak istemem ama kulağa berbat geliyor.
No quiero echar a perder la posibilidad de tener sexo contigo ahora, pero ese plan suena fatal!
Sence benim kadar dağılmış birinin ayık kalması mümkün mü?
Crees que sería posible para alguién echado a perder permanecer sobrio?
- Hayır, bilmiyorsun. Bir evladı kaybetmek nasıldır bilmiyorsun.
No sabes lo que es perder a un hijo.
Bir evladı kaybetmek nasıldır bilmiyorsun. Odana çık.
No sabes lo que es perder a un hijo.
Yolumuzu kaybetmek öyle kolay ki egomuz, arzularımız, öfkemiz ve korkularımız tarafından dikkatimizin dağılması ve esas amacımızı unutmak unutarak da başkalarına zarar vermek. Biz...
Es muy fácil perder nuestro camino, distraernos por nuestro ego, nuestros deseos, nuestra ira y los miedos, y olvidar lo que tenemos que hacer, y al olvidar, lastimamos a otros.
- Herkesi kayebedersiniz.
Van a perder a todo el mundo.
Anne-babadan birini kaybetmek nasıldır sen biliyorsun, Ashley.
Y tú sabes lo que es perder a uno de tus padres, Ashley.
Tüm aileni kaybettiğini hayal etsene.
Imagínate perder a toda tu familia.
Sheila'yı kaybetmek dayanılmazdı.
Perder a Sheila fue insoportable.
Kaybetmekte utanılacak bir şey yok, Mr. Castle... Sadece senin aşırı gururun Bunun farklı bir şekilde bitebileceğini sana düşündürüyor.
No es vergonzoso perder, Sr. Castle... sino tener la arrogancia de creer que esto podía acabar de otra forma.
Kaybedecek bir şeyim yok.
No tengo nada que perder.
Yani evlerini kaybedebilirler mi?
¿ Quieres decir que podrían perder la casa?
Evimizi kaybedecek miyiz?
¿ Vamos a perder la casa?
Bugüne kadar gördüğümüz tek evi mi kaybediyoruz?
Entonces vamos a perder la única casa que hemos conocido.
Kaybetmeni seyretmeye geldik.
Solo vinimos para verlos perder.
Evet, kaybetmek bir seçenek değil.
Sí, perder no es una opción.
İşimi kaybedebilirim daha da kötüsü... İdman görevine verirler beni.
Podría perder mi trabajo... O peor... Podría tener que entrenar a agentes.
Warren ve Blake'i kaybetmenin sonuçları kısa süre içinde ortaya çıkmaya başlayacak.
Sí, y perder a Warren y a Blake... Es decir, pronto tendrá sus consecuencias.
Her gece uyumaya çalışırken sesleri dinlerdim. Geçen insanları hayatta amacı olmayan hiçbir şeyi önemsemeyen, kaybedecek bir şeyi olmayan insanları. İçeri girip eşyalarımı almalarından ölesiye korkardım ya da beni.
Cada noche, intentando dormirme, escuchaba las voces... de la gente que pasaba, gente que no hacía nada, ni tenían futuro, ni nada que perder, muerta de miedo de que entraran y cogieran mis cosas,
Vazgeçmeliyim çünkü davayı kazanamam.
Debería, porque voy a perder este caso.
Daha fazla zaman kaybetmek konuşmak ya da bir gün olabilecek farazi hayatımızdan bahsetmek istemiyorum.
No quiero perder el tiempo en conversaciones o algunas vidas hipotéticas algún día.
Hayır, iş gücünü kaybetmek istemiyorlar.
Pero no los mataron. No, no querían perder a los que hacen el trabajo duro.
- Kaybedecek neyimiz var?
Bueno, ¿ qué más tenemos que perder?