Teğmen o traduction Espagnol
452 traduction parallèle
Bayan, bu vaftiz oğlum Teğmen O'Rourke.
Señora... le presento a mi ahijado... el teniente O'Rourke.
Acaba Teğmen O'Rourke'la akraba olma ihtimaliniz var mı?
¿ El teniente O'Rourke... es pariente suyo por casualidad?
Teğmen O'Rourke, ahıra kadar gelebilir misiniz efendim?
Teniente O'Rourke, venga a las cuadras.
Sadece Teğmen O'Rourke için küçük bir hoşgeldin.
Pasa. Sólo le deseábamos la bienvenida al teniente.
Böylece Teğmen O'Rourke da seni görebilir. - Bu adil olur mu bilemiyorum.
Así el teniente O'Rourke podrá verte.
Teğmen O'Rourke'u birliğinin orada bulabilirsiniz efendim.
Le encontrará con su escuadrón.
Teğmen O'Rourke, beni izleyin.
¡ Sígame, teniente!
Beyler, emir subayım Teğmen O'Rourke sizinle o ilgilenecek.
Les presento a mi ayudante... el teniente O'Rourke.
Eğer Bill yüzbaşı bende teğmen olsaydım... o raporları yazabilir, ben de burada olabilirdim.
Si Bill fuera capitán y yo teniente, él escribiría los informes y yo estaría aquí primero.
Teğmen O'Hashi, efendim?
Teniente O'Hashi.
Teğmen O'Hashi telsizin yanında değil.
El teniente O'Hashi no está cerca de su radio.
Teğmen O'Hashi'yi bulacaksın.
Ve a por el teniente O'Hashi.
- Teğmen Briçe, geçerli kişidir deniz altında
El Teniente Brice es el actual C.O. del bote.
Onu görünce "Nasılsın?" falan demişimdir. Ama hepsi bu teğmen. Doğru söylüyorum!
"Qué tal" o algo así cuando la veía, pero eso es todo, teniente. ¡ Es la verdad!
Bayan O'Shaughnessy, bunlar da Tegmen Dundy ve Çavus Polhaus.
Srta. O'Shaughnessy, el teniente Dundy y el detective sargento Polhaus.
Teğmen Watson ya da adın her neyse aylak aylak dolaşan işçilerle beraber Hyde Park'da değilsin.
Teniente... Watson o cómo se llame, no se encuentra en Hyde Park perorando ante los gandules ;
Teğmen, duruma hakim olmak o kadar da zor olmasa gerek.
Teniente Forestall, no le costará mucho darse cuenta de la situación.
Teğmen Michael O'Rourke, efendim.
El teniente Michael O'Rourke.
Çavuş Mulcahy, ambulans ve eskort Teğmen Michael O'Rourke için.
El sargento Mulcahy... con una diligencia con escolta... para el teniente O'Rourke.
Teğmen için Apache Kalesi'nden gönderilen ambulansa eskortluk yapıyoruz, efendim.
¿ Qué hacen aquí? Escoltar la diligencia de Fort Apache para O'Rourke.
Seni oğlunla başbaşa bırakıyorum. Teğmen Michael O'Rourke, efendim.
Te dejo con tu hijo.
Michael Shannon O'Rourke, teğmen, Birleşik Devletler ordusu.
"Michael Shannon O'Rourke."
O yaz, ayda iki kez Teğmen ve ben müzik dinledik.
Asíque por lo menos dos veces al mes acudíamos a oír los conciertos.
O içeride, Teğmen. Mutfaktan kaçmaya çalışırken yakaladım onu.
Le sorprendí entrando en la cocina.
Eğer o şekilde olduysa, Teğmen, elimizden gelen tüm yardımı yaparız.
Si es así, le prestaremos toda la ayuda posible.
İçki istemediğine emin misin teğmen?
Toma. ¿ O de veras no quieres un trago, teniente?
Bütün Amerikalılar o teğmen gibi değil.
No todos los americanos somos como aquel teniente.
- O kadar bilgili değilim teğmen.
- No estoy tan puesto, teniente.
Hayır. O yapmadı teğmen.
No, no ha sido él, teniente.
Mesele o teğmen. Conroy.
Teniente, Conroy ha muerto.
Duyacaksınız, istesenizde istemesenizde teğmen.
Pues lo va a oír lo quiera o no, teniente.
O Teğmen Rob Dancy, benim emrime yeni atandı.
Es el Tenjente Dancy, esta a mjs ordenes.
Teğmen Dancy'nin yüzünden efendim. Yüzbaşıyı zorladı, o da hayır diyemedi.
Fue culpa del Tenjente Dancy, convencjo al capjtan, no aceptaba un no.
Teğmen, o yakında buralardan ayrılacak.
Él se irá pronto, teniente.
Yukarıyı mı aşağıyı mı istersin, Teğmen?
- ¿ Arriba o abajo, teniente?
Teğmen. Hemen dönüp o perdeleri asmalıyız!
Teniente, ¡ debemos regresar y colgar las cortinas ahora mismo!
Askerlerin çoğu seninle ve Teğmen Woodruff'la cehenneme bile gider, bunu biliyorsun.
Teniente, la mayoría de los hombres irían al Infierno... por usted o el teniente Woodruff.
Teğmen Costa onu boşver, o dokuz canlı biridir.
No se preocupe. Ya aparecerá.
- Teğmen, büyük Alman tanklarından biri, o büyük tanklardan!
¡ Teniente, uno de esos tanques alemanes!
Bakın Teğmen, ölmesi gereken biri varsa o da bu yerde yatan pislik parçasıdır. O öldü, Teğmen.
Mire, teniente, si un hombre alguna vez mereciera morir... era ese inútil, asqueroso pedazo de basura ahí tumbado.
O zaman hızlı gideyim senyor teğmen.
Iré más rápido, signore teniente.
Ne o teğmen? Yerliler mi?
¿ Son indios, teniente?
O tepeyi asla 12 adamla alamayacağını biliyorsun... teğmen.
No puede tomar la colina con 12 hombres, teniente.
Ama Teğmen Roget o gece devriyesinde Lejeune'u öldürdü... sonra da bana sessiz kalmam için şantaj yaptı.
¡ Pero el teniente Roget mató a Lejeune esa noche... y luego me chantajeó para que no dijera nada!
Teğmen Edward Pell veya Binbaşı Saville'le tanıştınız mı?
¿ Conoció al teniente Pell o al mayor Saville?
- Ya teğmen ve diğerleri o şeyin içindeyse!
Supongo que el teniente y los otros están en esa cosa.
- Teğmen Manion'un karısı... Laura Manion'u o gece barda gördünüz mü?
- ¿ Vio a Laura Manion, la mujer del teniente, en el bar aquella noche?
Teğmen Manion'u o gece Iron City'deki cezaevine mi götürdünüz?
¿ Trajo al teniente Manion aquí, a la cárcel de Iron City, aquella noche?
O halde eğer ilişkiniz yıldırım aşkı değilse... Teğmen Manion'u boşanmadan önce tanıyor olmalısınız.
Entonces, a no ser que tuvieran un noviazgo relámpago, debía conocer al teniente Manion antes de divorciarse.
Galiba ben kocamla dans ederken, o teğmen... durmadan aramıza giriyordu.
Creo que fue porque el alférez nos interrumpió... cuando bailaba con mi marido.
O ve o öteki savcı bizi büroya götürüp... Teğmen Manion hakkında sorular sordular.
ÈI y el otro abogado nos llevaron a su despacho... y nos preguntaron sobre el teniente Manion.