Yakışıklım traduction Espagnol
2,174 traduction parallèle
Birazdan görüşürüz yakışıklım.
No te pierdas amorcito
2. takım hazır olun. Panda kıyafetli adam Frank'in mini marketini soyuyor. Şüphelinin silahli ve çok yakışıklı olduğu düşünülüyor.
Segundo escuadrón, atención hombre vestido de panda robando la tienda de Frank el sospechoso está considerado armado y adorable
# Yakışıklıyım, akıllıyım...
# Me veo guapo, me veo elegante #
Bak canım, Bay Ross'un yakışıklı, aşırı yakışıklı eğlenceli, gerçekten güzel elleri olan, seksi bir adam olduğunun farkındayım.
Escucha, soy consciente de que el señor Ross es un hombre atractivo, muy atractivo, divertido, sexy, y con unas manos preciosas.
- Tanrım, çok yakışıklı.
- Dios, es tan lindo.
Bu benim ilk buluşma fırsatım, hem de öyle böyle değil sonbaharın en önemli dansına, okulun en yakışıklı çocuğuyla gideceğim.
Mi oportunidad de tener mi primera cita finalmente, y no cualquier cita, sino una cita en el baile más importante del otoño con el chico más lindo de la escuela.
Futbol takımının süper yakışıklı kaptanından daha iyisi kim olabilir ki sence?
¿ Cuán más especial puede ser que ir con el súper-sexy capitán del equipo de fútbol?
Dün akşam baktım da iyi tavladın yakışıklı çocuğu.
Buen intento con ese bombón, hermana.
Richard, bu yakışıklıyı rahatsız mı ediyorsun?
Richard, ¿ estás molestando a este apuesto hombre?
Sterling Cooper'dan yakışıklı bir adamla uzun uzun konuştuğumu ve adını hiç söylemediğini anlattım.
He dicho por ahí que había tenido una larga conversación con un tipo apuesto de la Sterling Cooper Y tu nombre apareció enseguida.
İnsanlar da yapardı, sanırım sebebi yakışıklı ve çekici biri olmasıydı.
Y porque era guapo y encantador, supongo que se lo hacían.
Oh, şu yakışıklı adam mı?
Oh, ese agradable joven
Garsona, uzun boylu, koyu tenli ve yakışıklı olup, sevgilisini bekleyen biri var mı diye sordum.
Le pregunté a la camarera si había un chico alto, moreno y guapo esperando a su cita.
Hayalkırıklığına uğrattığım için üzgünüm, ama senin "uzun, koyu tenli ve yakışıklın", şu anda benim "kısa, seksi ve patronvarimin" önünde soyunuyor.
Siento decepcionarte, pero tu "alto, moreno y guapo"... se está desnudando con mi "bajita, sexy y mandona."
Yakışıklı mı?
¡ No lo sé!
Yakışıklı mı?
¿ Buen mozo?
Bekle. Bunun Dr. Yakışıklıyla bir ilgisi var mı acaba?
Espera. ¿ Estás teniendo algo con el Dr. Elegante?
Hem bu gece yakışıklı erkek arkadaşım Patrick'le geliyorum.
Y esta noche iré con mi apuesto novio Patrick.
Bunu bir doktor olarak mı yoksa, fevkalade sıcak elleri olan yakışıklı biri olarak mı söylüyorsun?
¿ Estàs hablando como médico o como... el hombre guapo las manos maravillosamente tibias?
- Yakışıklı mıyım?
¿ Me veo apuesto?
İnsanların yakışıklı olmayan, 40 yaşındaki bir sürücü öğretmeniyle çıktığımı düşünmelerini istemiyorum.
No quiero que los chicos de la escuela piensen que estoy saliendo con un instructor de 40 años que ni siquiera es lindo.
Umarım kızı ölümüne yakışıklılığa boğmaz.
Espero que no trate de matarla de fascinación.
Yakışıklı mı?
Guapo?
Yakışıklı adam, bende yakışıklıyım. Artı 1.
No come Okra. 1 menos
Dur bakalım, yakışıklı serseri.
Bueno, adivina qué, vago elegante.
Tanrım! Adam hem yakışıklı hem de zeki. "
Dios, él es apuesto e inteligente ".
- Aman Tanrım! Bu ne kadar yakışıklı olduğunu görmeyen erkeklerden.
Es el tipo de hombre que no sabe que es atractivo.
Elimde sadece cazibem ve zorlama yakışıklılığım var.
Sólo llegué tan lejos por ser encantador y por ser guapo.
Yani yakışıklı, tatlı, duyarlı, romantik, eğlenceli ve akıl almaz derecede atletik olması dışında mı?
¿ Aparte del hecho de que es apuesto, cariñoso... sensible, romántico, gracioso... e increíblemente atlético?
Ve senin için de istediğim bu canım. Yakışıklı prensinle tanışıp onunla mutlu sona doğru dans etmeniz.
Y eso es lo que te deseo, corazón que conozcas a tu príncipe azul y que bailen juntos "felices para siempre".
Dinle, çok yakışıklı olmamın dışında, tamam mı aynı zamanda çok zengin bir aileden geliyorum.
Además de ser increíblemente guapo vengo de una familia increíblemente rica.
Ve 16 yaşlarında yakışıklı yeğenlerin var mı?
Y, ¿ tienes sobrinos guapos de 16 años?
Smokin giymiş yakışıklı sunucu, tamam mı?
El guapo presentador de noticias en esmoquin.
Yakışıklı böcek kimmiş bakalım?
¿ Quién es un insecto hermoso?
Gerçekten genç ve yakışıklı mı?
¿ Él es joven y guapo?
Kocamdan ayrıldıktan sonra sokağa çıktım ve orada bana bakan çok yakışıklı bir adam vardı.
Después de romper con mí marido salí a la calle y me encontré con un tipo que me miraba, con buena pinta.
Dediğim gibi... Kocamdan ayrıldıktan sonra sokağa çıktım ve orada bana bakan çok yakışıklı bir adam vardı.
Como que te contaba... después de romper con mi marido salí a la calle, me encontré con un tipo que me miraba, con muy buena pinta.
Dediğim gibi, kocamdan ayrıldıktan sonra sokağa çıktım ve orada bana bakan çok yakışıklı bir adam vardı.
Como te contaba... Después de romper con mí marido, salí a la calle y me encontré con un tipo que me estaba mirando. Buena pinta.
- Haniy miş yakışıklım?
Quien es un buen niño
şimdi yakışıklı oldunuz, bayım.
Ahora luce guapo, señor.
Şu yakışıklıya bir bakalım.
Y, da una mirada al bonito de aquí.
İnsanlar kardeşime benzediğimi söylerler. Daha yakışıklıymışım ama.
Las personas me dicen que me parezco mucho a mi hermanito, solo que más bonito.
Dostum bu kadar yakışıklı olduğumu bilsem başka bir sektörde şansımı denerdim.
Hombre, si hubiese sabido que tenía tan buen aspecto hubiese intentado otra línea de trabajo.
Ne kadar uzun olduğunu anlamadım ve tabi yakışıklı olduğunu.
No me había dado cuenta de lo alto que eras. E incluso eres más guapo en persona.
Eğlenmeyi seven birçok yakışıklı aktörle tanıştım.
Conocí actores muy apuestos con ganas de fiesta.
Çocukken de akıllı ve yakışıklı mıydın?
¿ Siempre fuiste tan listo y apuesto?
Her şeyden önce sağol fakat "hoş" derken, kuvvetli, yakışıklı anlamında mı dedin?
Gracias, antes que nada. Pero ¿ te refieres a "lindo" como en una especie de "lindo" ... en el sentido de robusto?
Siz kızlar, daha önce yakışıklı siyah bir menajerle tanıştınız mı ha?
¿ Has conocido a un gerente el negro y hermoso?
Yakışıklıyım. Bir motorum var. Kovboy edasıyla dolaşıyorum.
Canta en una banda, se ve bien
Tanrım, çok yakışıklısın.
No se.
Kim bu bana yanaşan yakışıklı yabancı? Benim Hermann'ımınkine benzemeyen bu ses kimin sesi?
¿ Quién es ese extraño guapo que está cerca de mí, cuya voz no suena como la de mi Hermann?