Zamanlara traduction Espagnol
449 traduction parallèle
"Son zamanlara kadar varlığına pek inanmadığım... "... bir şeyle karşılaştım...
- He sabido algo que hasta hace poco no creí que existiera en el mundo...
Paris müzikhollerinde çıktığım zamanlara ait eski plaklarımdan birini koyuyorum.
- Pongo mis viejos discos, de aquellos días cuando trabajaba en los salones de Paris.
Christine'nin olmadığı zamanlara...
Cuando Christine no existía.
Bu ev beni çok eskilere götürdü Kentucky'de kısa pantolonlu bir çocuk olduğum zamanlara.
Esta casa me recuerda el tiempo en el que... era un muchacho descamisado de Kentucky.
Hayır. bazen kaşınıyorlardı ama son zamanlara kadar hiç dikkat etmiyordum.
No. Suelen irritarme algunas veces, pero nunca les había prestado mucha atención.
Şuandan itibaren önemli olan planlanan zamanlara uymaktı. Hamle hamle.
A partir de ahora, había que ser muy preciso.
Burden Adası'nda yaşadığımız iyi zamanlara.
Por los buenos momentos de Burden's Landing.
Bu isim beni epey gerilere götürdü, Büyük kasabada maden ocağında çalıştığım zamanlara..
Ese nombre me trae a la memoria tiempos pasados, cuando era un juerguista en una ciudad minera.
Peki ya yemek yapmak istediği zamanlara ne demeli, ona hiç izin vermedin.
¿ Por qué no la dejaste prepararle una cena italiana a mi hermano?
Yani ilk zamanlara göre.
De como eras antes, me refiero.
Eski zamanlara ve dostuğa içelim.
Toma. Brindemos por los viejos tiempos y la amistad.
Onunla çaldığım zamanlara ait. O albümde... trompet'te benim olduğum uzun bir şarkı vardı.
Charlie salió y... compró un viejo disco de Tommy Dorsey... de cuando yo tocaba con él.
Şimdi geçmişe gidiyoruz, Hoboken Zephyrs hala ulusal ligdeyken ve bu anıt mezarın - tanrı şahittir - stat olduğu zamanlara.
Estamos en la época en que los Céfiros de Hoboken... era un equipo que pertenecía a la liga nacional. Y éste es el estadio donde ocurrieron los extraños hechos.
Farklı zamanlara ölü veya hissiz bedenler gönderen araştırmacılar şimdi, çok güçlü zihnî izlenimler edinmiş insanlar üzerine yoğunlaşıyordu.
Habiendo enviado sólo cuerpos inertes o insensibles a través de diferentes zonas de Tiempo los inventores estaban concentrados en proporcionar fuertes imágenes mentales a los humanos.
Umarım ikiside aynı zamanlara denk gelir.
Solo espero que ambos lleguen al mismo tiempo.
Eski zamanlara, ne egzotikti ama.
¡ Por el buen tiempo pasado!
Çok uzun mesafelere ve zamanlara götürebilir.
Puede que viniera desde un futuro muy lejano.
İlkel zamanlara geri döndük.
¡ Aquí estamos en la Edad de Piedra!
Belki de, bira dahaki görüşmemiz, mutlu zamanlara rastlar.
A lo mejor nos volvemos a ver en una ocasión más feliz.
Bay Pilgrim, ebediyeti yaşamanın keyifli bir yolu kötü zamanları görmezden gelmek ve iyi zamanlara konsantre olmaktır.
Sr. Pilgrim. Una forma agradable de pasar la eternidad es ignorar los malos tiempos y concentrarse en los buenos.
Bu kasabanın kökeni çok eski zamanlara dayanır.
El origen de este pueblo se pierde en la noche de los tiempos.
Bizim işimizde, korkarım, asla gelecek zamanlara güvenemezsin.
Me temo que en nuestra profesión nunca puedes contar con que ese momento llegue.
Fakat bu geceki kalabalık, başka zamanlara benzemiyor!
¡ Sólo puedo decirles que el público de esta noche es algo especial!
Su eski zamanlara bir bakalim.
~ Let's go way on back when
Seninle tamamen hemfikir olsam dahi hatta hiç kimsenin kişisel mutluluğa sahip olamayacağı düşüncesini kabul etsem bile hayatı mükemmelleştirmenin yolunun batı medeniyetini reddedip, tuhaf inanışların olduğu zamanlara geri dönmek olduğu fikrini kabul edemem.
Y aunque me sintiera como tú, si pensara que es imposible ser feliz actualmente, aun así, no pensaría que para que la vida sea maravillosa... debo huir de la civilización occidental... y volver a una especie de no sé qué cosa rara.
Sana sıramı verdiğim zamanlara ne demeli? Sana sıramı verdim. Jerry'nin yanına kadar yaklaşmanı sağladım!
Y la vez que llegaste y yo te di mi lugar?
- En azından ilk zamanlara göre. - Demek istedim ki... aynı madalyonun iki yüzü gibisiniz.
- son el otro lado de la moneda... de los delincuentes con los que siempre se juntan.
Bu çalışmasında bu toprakları kesin olarak tanımlıyor. Bu tanım "Düş Zamanı" dedikleri çok eski zamanlara kadar uzanıyor.
Describen el caso de un litigio por determinadas tierras... cuya posesión deriva de tiempos impensablemente antiguos, los que llaman el "tiempo de sus sueños".
İşte o zamanlara kardeşimin mor periyodu adını taktım.
A ese lo llamo el período azul de mi hermano.
Kimse benim buraya geldiğimi bilmemeli o yüzden zor zamanlara hazırla kendini!
Nadie más debe saber que me encuentro aquí. Así que apriétese los machos.
Eski zamanlara ait mükemmel bir tanık.
Un maravilloso testimonio de tiempos más sencillos.
Eski zamanlara takılıyorken biraz çay al.
Tomad el té mientras recordáis cosas.
♪ Tüm zamanlara damgasını vuran büyük budalayı ♪ ♪ Ve tek yapmam gereken doğal davranmak ♪
# Mmm, el mayor tonto que alguna vez fuera # # y todo lo que tengo que hacer es un Acto Natural #
Bir kaç milyon yıl öncesine dalın hayatın, bu mükemmel fikrin henüz gerçekleşmekte olduğu zamanlara...
Tírate unos varios millones de años atrás cuando la vida, esta maravillosa idea estaba a punto de convertirse en realidad.
Sanki bitki örtüsünün yer yüzünde ilk canlandığı ve büyük ağaçların kral olduğu zamanlara bir yolculuk gibiydi.
Era como viajar al origen del mundo, cuando la vegetación se amotinaba, y los grandes árboles eran reyes.
Son zamanlara kadar böyleydi.
Al menos hasta ahora.
İşte şimdi tüm zamanlara adını yazdırdı.
Ahora pertenece a la historia.
O tür küfürlü konuşmaları oğlanlarla sokak köşelerinde takıldığın zamanlara sakla.
Guarda ese tipo de lenguaje soez para cuando estés dando vueltas en las esquinas con los chicos.
Onları böyle zamanlara hazırlamak için olabilir.
Quizás para prepararlos para momentos como éste.
Kardasyalılar hala buradaydı. O zamanlara ait bir şey bulamazsınız.
Los cardassianos estaban aquí.
O zamanlara ait hiçbir şey bulunmadığına inanmak zor.
Me resulta difícil creer que no exista nada de ese período.
Ben öyle zamanlara "hiç zamanı" derim.
Yo los llamo "nomentos".
Öyle zamanlara da "yavaş zamanı" derim.
Yo los llamo "lentomentos".
- Son zamanlara ait yok.
¿ Tienes una foto?
Tony ile Queens, New York'ta tanıştığınızı söyledi ve son zamanlara kadar yalnızca hayatında bir kere Phoenix, Arizona'dayken torununu gördüğünü söyledi.
Y que Ud. conoció a Tony en Queens, Nueva York,... y hasta hace poco había visto a su nieto solo una vez en la vida en Phoenix, Arizona.
Peg, bir adamın kendi garaj yolunda bir depo benzin yakabildiği zamanlara ne oldu?
Peg, recuerdas el momento en que un hombre Podía quemar un tanque de gas en su propia entrada?
Bir adamın bir et lokantasına bir fahişe götürebildiği ve kimsenin gözünü bile kırpmadığı zamanlara?
Cuando un hombre llevaba a una prostituta A un restaurante y a nadie le importaba?
Tekrar o zamanlara dönmek istemiyorum.
No quiero volver a esa parte del camino.
Bizleri bu zamanlara geri götürmek istiyorum.
Quiero volvamos a aquellos tiempos.
Dünyada bir kadın ve erkek dışında hiç bir şeyin olmadığı zamanlara ait bir hikaye.
Excepto por un hombre y una mujer.
Peg, neden daha basit zamanlara geri dönemiyoruz?
Peg, ¿ por qué no podemos volver a tiempos más simples?
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43