English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ Ç ] / Çok sıkıcı

Çok sıkıcı traduction Espagnol

4,531 traduction parallèle
Çok sıkıcı bir yer.
Es tan aburrido.
İtiraf etmek istemesem de savaş bölgesinde bulunduktan sonra evde hayat çok sıkıcıydı.
No quería admitirlo, pero la vida de vuelta en casa era aburrida después de estar en una zona de guerra.
Çok sıkıcı.
Es aburrido.
Çok sıkıcı.
Aburrida.
Ahh! Çok sıkıcıydı.
Eso fue un aburrimiento.
Bu çok sıkıcı.
Esto es tan agotador.
Çok sıkıcı. Öldü mü?
Esto es aburrido. ¿ Está muerto?
Hayatlarının çok sıkıcı olduğunu düşünürdüm.
Solía pensar que su vida era tan aburrida.
Massachusetts çok sıkıcı.
Massachusetts es... lo peor.
Bu rakamlar çok sıkıcı.
Los números son aburridos.
Bu çok sıkıcı! Sıkıcı olmadıkça, gündüz televizyon izlemek yok, biliyorsun.
Sabés que no hay tele de día a menos que sea algo aburrido.
- Spor çok sıkıcı.
Los deportes son tan aburridos.
Çok sıkıcı.
Esto es aburrido.
Hadi ama, sana da çok sıkıcı gelmiyor mu bu?
¿ No te parece que es terriblemente aburrido?
Bu boktan şey çok sıkıcı, adamım.
Esta porquería es aburrida.
Bu çok sıkıcı.
Esto es tan estúpido.
- Hatırlamıyorum bile, çok sıkıcı.
Ni siquiera me acuerdo. Es tan mediocre.
Güvenli ve çok sıkıcı.
Es segura, aburrida como el infierno.
Çok sıkıcı.
Qué aburrido.
Benimle olman gerçekten çok sıkıcı.
Estar conmigo es verdaderamente muy aburrido.
Çok sıkıcı bir yer.
Es muy aburrido.
- Bu görev çok sıkıcı.
Este trabajo es lamentable.
Geceleri şehir dışına çıktıklarında çok sıkıntı ediyor ama.
Odia cuando salen de noche, a la ciudad.
Artık bir çok kıtada yer alan ülkelerin geleceğe ve üretime dayalı hilelerini, gizli müdahalelerinin etkilerini görüyoruz ve radikal bir biçimde genişlemiş görünüyor bir zamanlar 40 ülkeydi şu anda 75'in üzerine çıkmış durumda ve yüzlerce olmasada düzinelerce örtülü operasyon yapılmakta.
- Estamos viendo los efectos de las intervenciones encubiertas en países en múltiples continentes sin pensar en las repercusiones futuras. Y se han extendido radicalmente. En un momento dado eran 40 países.
Gerçekten yeni bir başlangıç yaparız diye umuyordum, Şu günlerde birbirimiz çok daha sık göreceğimiz göz önüne alınırsa.
, de verdad deseaba que pudieramos tener un buen comienzo, teniendo en cuenta el hecho de que nos estaremos viendo más seguido estos días.
Sıkıntı çıkmadı o zaman, değil mi? Evet, ama Elisabetta'yla ilişkim konusunda çok da destek verici gözükmüyordun.
¿ Parece que no hicieron daño, no? Ya, pero no has sido exactamente un apoyo en mi relación con Elissabetta.
Aslında kızın patronuyla ilgili. Kendisi bu durumla nasıl baş edeceğini bilmiyor ve yardımınıza ihtiyaç duyuyor. Bu durum da çok şaşırtıcı çünkü Dr. Einstein von Parlakfikir'in çoğu zaman bu mevzulara kafası iyi çalışır.
En realidad esto va de su jefe, que no sabe muy bien cómo manejar esta situación y necesita vuestro consejo, lo cual es sorprendente porque el Dr. Einstein Von Cerebro... suele ser muy listo en estas cosas.
Hayatımın o noktasına kadar çok kadınla bulunmuştum. oldukça sıkıcı- - parfümlü vücutlardan öte değillerdi.
Hasta aquel momento de mi vida, había encontrado a la mayoría de las mujeres bastante aburridas... un medio perfumado y engalanado para un fin fisiológico.
Çığlık atıyordum. Ama ağzım çok sıkı kapatılmıştı. Yapa-Yapamadım.
Estaba gritando, pero la cinta me apretaba tanto la boca, que... no podía...
Ve birlikte, bir arada yaşamak zorunda kaldılar. Bu çıplak kayalık adada. Bu farklılık iyi sulanmış bereketli ormanlardan gelen bu sakinler için çok hayati idi.
Y juntos, tenían que ganarse la vida en este desnuda, isla rocosa que era tan radicalmente diferente de los húmedos y exuberantes bosques de donde donde habían venido.
Travis'e karşı çok karmaşık duygular içerisindeyim ve şimdi o çıkmış dışarıda av peşinde. O yüzden Hulk olup her şeyi yok edesim var.
Tengo todos esos sentimientos confusos por Travis, y ahora está por ahí ligando, y me dan ganas de sacar el Hulk y destruir cosas.
Ama çok sık ülke dışına çıkarım.
Pero estuve mucho tiempo fuera del país.
Davacıların stratejisi olabilecek en sıkıcı şekilde ve mümkün olduğunca çok yalan söylemek böylelikle mahkemede uyuyakalıyorsun ve fiziksel olarak kendini savunamayacak hale düşüyorsun.
La estrategia del fiscal es mentir lo más posible en la forma más aburrida posible así te duermes en la corte y te vuelves físicamente incapaz de defenderte.
Çok yakında Mumbai'yın boynunu öyle bir sıkacağım ki tüm Hindistan çığlık atacak.
Tan pronto le retuerza el pescuezo a Mumbai toda la India gritará.
Yargıç Tripathi'nin çok sıkı biri olduğunu duydum.
Escuché que el juez Tripathi es muy estricto.
Çok can sıkıcı.
Demasiado lío.
"... çok'sıkılmıştım', sonra da... "...'sıkıcı'odama gidip'sıkılmış'birinin... "... kocaman bir'bu iğrenç'yediğini gördüm. "
" Estaba'aburrido'en mi'aburrido'sombrero y fui a mi...'aburrida'habitación, donde vi a'alguien aburrido'que estaba comiendo mi gigante'esto apesta'"
Çok can sıkıcı.
Como un dolor en el culo.
Öte yandan, rıhtımın kenarında durup Queen Mary gemisinin New York'a doğru yola çıkışını izlerken rıhtımın yanında bekleyen insanların ağlamadığını görürsünüz çünkü yolcu ettikleri kişileri çok yakında göreceklerini biliyorlar.
Si, por el contrario, te quedas junto al muelle y miras al Queen Mary partir a Nueva York las personas que están en el muelle no están llorando porque saben que los volverán a ver muy pronto.
Bu, genom tarayıcısı kullanarak analizin nasıl yapıldığının bir örneğidir ve kromozomların yaklaşık olarak şematik temsilidir hem de çok yüksek bir çözünürlükte.
Entonces este es un ejemplo de cómo se hace el análisis usando lo que llamamos un explorador de genoma, y es más o menos una representación esquemática de los cromosomas y a un muy alto nivel de resolución.
Kışın şafakta hava sıfırın çok altına inebilir.
Invierno. Las temperaturas pueden bajar a menos de 0 ° C al amanecer.
Ancak çok yakın bir gelecekte size daha önce çıplak gözle göremediğiniz ışık dizilerini gösterebiliyor olacağım. Kızılötesi, x-ışınları... Ultraviyole ışınlar...
Pero en un futuro muy cercano seré capaz de ofrecerle la habilidad de ver en un espectro nunca visto antes por el ojo desnudo... infrarrojos, rayos X, ultravioleta. ¿ Estás interesada?
Onu Alabama'da bulduğum gün çok eski bir zaman değil saçı başı dağınık güzel sesli küçük bir kız yerel bir televizyon şovuna çıkmaya çalışıyordu.
No hace mucho que la encontré en Alabama... una chiquilla de pelo desaliñado con una gran voz... haciendo una prueba para un programa de televisión local.
sağdıçlarda, ışın kılıcı olmasına rağmen, çok güzel bir düğündü.
Bueno, a pesar del hecho de que los padrinos llevaban sables de luz, ha sido una boda encantadora.
- Yolun o kısmında çok çıkış var.
Hay muchas salidas en ese tramo.
Doğu kıyısındaki hayvanlar, değişen iklimi... çok şaşırtıcı bir biçimde hissediyor.
Aquí en la costa este hay animales que sienten el cambio en el clima de una forma muy sorprendente.
ve bilirsin şu üzerimize gelen fıçıları tekmeliyorduk birileri galiba çok sıkı parti veriyordu.
Esos barriles estaban muy bien unidos cuando llegué a la fiesta.
Çok yakışıyorsunuz, çıkıyor musunuz?
Estáis estupendos. ¿ Vais a salir?
Tabi ben bunun hakkında hiçbir şey bilmiyorum, Bu da semptomlardan biriymiş, çok can sıkıcı.
Que aparentemente es uno de los síntomas, y es muy frustrante.
Ve sonraki muhtemelen en önemli evrimsel kilometretaşını bulmak için çok çok uzun bir zaman geriye gitmeniz gerekir. Karmaşık yapı olan ökaryotun ortaya çıkışı.
Luego tienes que barrer de nuevo un... largo, largo tiempo para encontrar el siguiente hito evolutivo, podría decirse que el hito más importante, la aparición del ser complejo, la eucariota.
Hemen asansörlerin çıkışındaki sigorta işlemleri masasında, yani tesadüfen karşılaşmak için çok uygun bir yer.
Tramitación de seguros. Justo afuera de los ascensores, lo cual es muy conveniente para toparme con ella casualmente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]