English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ Ö ] / Ölmüstü

Ölmüstü traduction Espagnol

3,269 traduction parallèle
Ölmüştü yani.
Simplemente muerto.
Charlie ölmüştü.
Charlie se había ido.
Bak, biraz önce ağabeyimle konuştum. Adam 12 sene önce ölmüştü!
Escucha, acabo de terminar una charla con mi hermano, y lleva muerto 12 años.
Ladin'in kız kardeşi birkaç yıl önce ölmüştü, değil mi?
¿ Te acuerdas de cuando me Laden es hermana muerta
- Benim Peter'ım zaten ölmüştü.
- Mi Peter ya estaba muerto.
Ama daha sonra Tyler'ın odasına gittiğimde, ölmüştü.
Pero cuando me di la vuelta y fui a su habitación estaba muerto.
16 kişi ölmüştü.
Lo sé.
Babam hayatta olsaydı Pandey ölmüştü.
Si papa estuviera vivo, Pandey estaría muerto.
O ölmüştü.
Murió.
Nick boğularak ölmüştü.
Nick se ahogó.
Olduğum insan ölmüştü.
Quien era yo murió.
Carl anında ölmüştü.
Carl fue asesinado al momento,
Sanıyorum sonunda birisi ölmüştü?
Y alguien terminó muerto, creo.
Hiçbir şey konuşmadık çünkü ben gittiğimde zaten ölmüştü. Pekâlâ.
- Bien.
Her şey birden karardı ve kendime geldiğimde Stan ölmüştü.
Todo se tornó oscuro, y cuando volví en mí, Stan estaba muerto.
- O ölmüştü.
- Ese payaso murió en tu fiesta.
- Wallace ve Murphy çoktan ölmüştü.
Wallace y Murp ya estaban muertos.
Herkes ölmüştü.
Todo el mundo estaba muerto.
Kadın ölmüştü,... bu yüzden kocasını ölülerle aldatıyordu.
Estaba muerta, así que le estaba engañando con los muertos.
Ailesi ölmüştü.
Él perdió a sus padres.
Son uçuşumdada, mürettebat bunun gibi ölmüştü.
Mi tripulación en el último vuelo, terminaron todos muertos así.
Yani uyandığınızda ölmüştü?
Así que cuando se despertó, ¿ ya estaba muerto?
- Evet, ölmüştü.
Ya estaba muerto.
Cruz'un annesi ne zaman ölmüştü?
¿ Cuándo murió la madre de Cruz?
Çoktan ölmüştü. Bayım, buradan nasıl çıktım gittim tahmin edemezsiniz.
Señor, no podría haber salido de ahí más rápido.
Uyandığımda o ölmüştü ve her tarafımda onun kanı vardı korkudan deliye dönmüştüm.
Cuando me desperté ella estaba muerta y yo estaba cubierto con su sangre, estaba muy asustado.
Ölmüştü. Öyle bırakmalıydım, Sook.
Y debería haberla dejado muerta, Sook.
Evden ayrıldığımda, babam benim için ölmüştü.
No necesitaba tu grandeza.
Ve uyandığımda, o ölmüştü.
Y cuando me desperté, estaba muerta.
Acil durum. Motor ölmüştü.
El motor estaba muerto.
Etrafıma baktım ve üç adamımın yerde yattığını gördüm. Hepsi ölmüştü.
Miro alrededor, y veo a tres de mis hombres tumbados... todos muertos.
- Onlar gelene dek, Travis çoktan ölmüştü.
Travis ya estaba muerto.
Ama ölmüştü işte.
Murió.
İsmine rastladık ama ne yazık ki ajanımız oraya gidene kadar, kadın çoktan ölmüştü.
Surgió su nombre, pero para cuando llegó nuestro agente, ya estaba muerta.
O ölmüştü.
Se supone que está muerto.
Onlar da ölmüştü.
También estaban muertos.
Kardeşin zaten ölmüştü.
Tu hermana ya estaba muerta.
Sandalyede ölmüştü, çantası yatağın üstündeydi.
A él muerto en un sillón, y una maleta en la cama.
O sırada annem ölmüştü ve amcamın yanında kalmam için beni buraya göndermişlerdi.
Porque mi madre murió y me llevaron a vivir con mi tío.
Adam kabul etmeseydi iş ölmüştü.
Si no le pareciera bien, a la mierda el trabajo.
Amcam sarhoş araba kullanırken ölmüştü.
El hermano de mi padre murió por un conductor borracho.
Karısı bir yangında ölmüştü, ondan sonra eski hâline dönemedi bir türlü.
Sabe, su mujer murió en un incendio... y nunca volvió a ser el mismo después de eso.
Gösteri aynıydı fakat neredeyse yirmi senedir... William Borgens'ı canlandıran oyuncu ölmüştü.
Era el mismo programa, pero el actor que representó a William Borgens durante casi 20 años, ya no estaba.
- Buraya geldiğimde ölmüştü.
Él estaba muerto cuando llegué aquí.
Ben oraya gittiğimde memur ölmüştü.
Cuando llegué, el oficial estaba muerto.
Diğerleri gibi havuzda geçiyordu, kız suyun üzerindeydi, ölmüştü.
Estaba en la piscina, como los otros, y ella flotaba allí, muerta.
Kendra ölmüştü.
Kendra estaba muerta.
Yardım etmeye gittim. Brandon'ı yerde yatıyor buldum. Ama çoktan ölmüştü.
Fui a ayudar, y es cuando me encontré con Brandon tirado en el bosque, pero ya estaba muerto.
Mekandaki herkes ölmüştü.
No quedó nadie vivo en ese lugar.
Mekandaki herkes ölmüştü dedin.
"No quedó nadie vivo en ese lugar..."
Ve gerçekten öldüğümde herkes bana bakıp da "filmde çok daha güzel ölmüştü" demeyecek.
Y no será frente a un montón de gente diciendo "Oh, ser murió tanto mejor en la película".

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]