Asıl konu traduction Français
357 traduction parallèle
Ama asıl konu şu ki, bayan Kingsby kadar sevimli olsa da... onun kadar kibar, onun kadar alımlı olsa da onun tek bir parçasına dahi özlem duymuyorum dünyadaki tüm paraları verseniz de.
Mme Kingsby a beau être mignonne, charmante et aimable, elle ne m'attirerait pas pour tout l'argent du monde.
Bunlar beni de endişelendiriyor. Ama asıl konu şu : Bu karmaşık sistem içinde başka türlü olamaz.
Que peut-on accomplir parmi ces gratte-papiers?
Hayır, asıl konu Ohara-san hiçbir şeyin hallolmadığı bir sistem içinde bile bir yandan mide kanseriyle boğuşurken Watanabe-san çok şey başardı.
Et dans pareille organisation, Watanabe a accompli cette oeuvre en souffrant. C'est ce que je voulais dire.
Ayrıca asıl konu şu ki... onu hiç yanına almamalıydın. Patronun yok.
D'ailleurs, au fond... tu n'aurais jamais dû prendre une petite.
Orası da var, ama asıl konu o değil.
Ce n'est pas tout ŕ fait exact.
Asıl konu, ben ne yapacağımı bilmiyorum.
Si ce n'est pas le cas, que dois-je faire?
Paralar dışında! Beni endişelendiren asıl konu karının tutumu sevgili Kont!
Outre l'argent, l'attitude de ta femme m'inquiète.
Ama, dediğin gibi olsun. Asıl konu, kızımın seni istiyor olması.
Ce qui compte, c'est qu'elle vous veut.
Bütün bunlar bir tarafa. Asıl konu.
Il n'y a qu'une chose qui compte.
Acele edin. Bay Scott, asıl konu hız.
M. Scott, il est essentiel de faire vite.
Asıl konu, sen fazla açık sözlüsün ve bu yüzden, ister istemez...
Mais vous êtes un peu trop sincère et inévitablement... - Comment dire?
Asıl konu yardım etme...
Il s'agit seulement d'aider...
Asıl konu kiminle gitmek değildir hayatım, seni eve kimin götürdüğüdür.
Ce qui compte, ce n'est pas avec qui on arrive, mais avec qui on rentre...
Asıl konu, ümidin sadece bir hayal olduğu... Sunnyvale Dinlenme Evi'nin sakinleri.
Voici l'exemple des résidents de la maison de retraite de Sunnyvale, où l'espoir n'est plus qu'un souvenir.
Asıl konu da bu işte. Bu bizim ilişkimizdi.
C'est la base de notre relation.
- Evet. Asıl konu : Lise diplomanız, transkriptiniz ve üniversite giriş sınavınız olmadığından ve üniversiteye girenlerden 30, 40 yaş büyük olduğunuzdan sizce üniversite, sizi nasıl öğrenci olarak kabul edebilir?
Mais justement, comme vous n'avez pas le baccalauréat... ni le moindre dossier scolaire ni scores d'entrée... et que vous avez 30 à 40 ans de plus... que nos premières années, comment notre université pourrait-elle être en mesure... de vous accepter comme étudiant?
Pekala, bugün burada ne dersem diyeyim asıl konu, en cömert hayırseverimizi en yeni öğrencimizi onurlandırmak için buradayız. Onun sayesinde bugün burada temel atıyoruz.
Donc, même si le sens de ce que je viens de dire m'échappe... l'important est que nous soyons ici pour honorer... notre bienfaiteur le plus généreux... et nouvel étudiant de première année... l'homme grâce à qui il nous est possible... de commencer à construire ici aujourd'hui...
Asıl konu, zihnin madde üzerindeki etkisi.
C'est le vieux truc de l'esprit qui domine la chair.
Buradaki asıl konu sadakattir.
Le vrai problême, ici, c'est la loyauté.
Ama asıl konuşmaya geldiğim konu Biko'nun yönettiği, halk evi gibi bir merkezde yaşanan bir olaydı.
Vous le trouverez plus modéré et plus intelligent que vous ne le pensez. Mais je suis venu vous parler d'un incident qui a eu lieu dans un centre que Biko essayait de mettre en place.
- Asıl konu bu değil, Hi.
- C'est pas le problème.
- Asıl konu şu ki içeri nasıl gireceğiz?
- Comment rentrerons-nous?
Ama asıl konu şu ki, biz öldük.
Mais le fait est qu'on est morts.
Asıl konu, benim sizden önce burada olmam.
J'étais ici en premier.
Asıl konu ne, biliyor musun?
Tu sais quoi?
Hayır, domuzun kesilme şeklinin temiz olup olmaması asıl konu.
Non, ça dépend de la façon dont on tue le porc.
İşte asıl konu, anlıyorsunuz.
Tout est là.
Asıl konu bu değil.
Ce n'est pas le but.
Ama asıl konu söylediği "onlar" sözü canımı sıktı.
Je ne sais pas, le fait qu'elle ait dit "eux"... me dérange.
Ama asıl konu bu değil.
Mais ça n'est pas le plus important.
Asıl konu hummadan ölen insanlarımız.
- Dites-lui que les fievres deciment les Dombes.
Asıl konu bu değil. Asıl konu nedir, Bay Paris?
- Alors de quoi, M. Paris?
Bence asıl konu bu.
Il ne s'agit pas de ça!
Asıl konu, ilerleme kaydedemediğin.
Vous n'avez fait aucun progrès.
Asıl konu, dostlarımızdan biri hala orada.
Le fait est qu'un mec est toujours à Penang.
Konu şu ki, elimde bir leopar var. Ve asıl soru da şu ki, onunla ne yapacağım?
Qu'est-ce que je vais en faire?
Asıl mücadele yeni başlıyor. Konu o değil.
Tu te trompes.
Ve işte asıl önemli konu.
Et voici une bonne nouvelle!
Kalaslarla desteklemek ve çıkan toprağı dışarı atmak - asıl dert etmen gereken konu bu.
Mais y a l'étayage, Ie déblayage... C'est ça qui est coton.
Bir kilise yapıyoruz. Ve asıl önemli olan konu budur.
La chapelle se construit, et c'est tout ce qui compte.
Mantıklı biri olduğunu biliyorsak.. ... bu küçük köyler arasında dolaştığına göre asıl ilgisini çeken konu neden Engels Barajı olmasın?
Ne serait-il pas raisonnable de supposer que quelqu'un visitant ces petits villages a un intérêt particulier pour le barrage Engels?
Halkı Dinlememe Bakanı bugün Batley'i gezerek sömürü iddialarını araştırdı. Konu, gölge bakanın ev kredisi ıslah yardımları verilirken insanların asıl hallerinden daha beter olduklarına hükmedilmesiydi.
Le Ministre du Mépris du Peuple s'est rendu à Batley vérifier les allégations portant sur le comportement d'un membre de l'opposition, qui aurait jugé à première vue les gens pire qu'ils ne le sont en réalité.
Bak, seni asıl ilgilendiren konu ; sen Annabelle'i tanıyorsun. - Ve onu bir kobay olarak kullanıyordu.
Mais l'important pour vous, c'est qu'Annabelle lui servait de cobaye.
Konu şu ki, onu çok seviyorum.
- Tu as raison. Le problème c'est que je l'aime tellement.
Konu üzerinde gece gündüz arı gibi çalışan bir ekibin mi var yoksa?
Tu as mis une équipe de singes sur l'affaire?
Asıl konu, Roma'dan gitmemi istemesi.
Le plus important est qu'elle veut que je quitte Rome.
Senin parayı çalmanla alakalı değil..,... konu ;
Il ne croit pas que tu as volé de l'argent.
- Haydi Senatör asıl konu üzerine yoğunlaşalım. Çerez üzerine değil.
Pensons au steak, pas aux petits pois.
Onların hepsini öldürmek istedim. Asıl konu buydu.
C'était le but de l'opération.
Konu şu ki hâlâ bebeğe sahip olduğun için bana müteşekkir değilsin.
Donc, c'est grâce à moi que tu l'as!
Bu rüyayı gördün mü hiç? Piyeste oynuyorsundur ama piyesin..,... ortasında sözlerini unutursun. Konu bile aklına gelmez.
T'as déjà rêvé que tu jouais une pièce et que, au beau milieu, tu oubliais ton texte et tu ne connaissais pas l'histoire?
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16