Ayakkabılar traduction Français
8,742 traduction parallèle
Giysilerinizi ve ayakkabılarınızı hemen çıkarın.
Maintenant enlevez vos vêtements et vos chaussures.
- Bunlar da en sevdiğim ayakkabılar.
- Ce sont mes chaussures préférées.
Ben koleksiyoncu değilim, ayakkabıları saymazsak.
Je ne suis pas une collectionneuse, sauf si les chaussures comptent.
Evet, pantolonunda ve ayakkabılarında da biraz var.
Hum, oui, il en a des traces sur son pantalon et sur ses chaussures.
Güzel ayakkabılar.
Belles chaussures.
Ayakkabılarınızı.
Vos chaussures.
Tabii ki. Birinin sana ayakkabılarının çantana uymadığını söylemesi lazım.
Quelqu'un devra te dire que tes chaussures ne vont pas avec ton sac.
Ayakkabılarım hep uyumludur.
Mes chaussures vont toujours avec.
Bu ayakkabıları bir saat bile giyemem.
Je ne vais pas tenir une heure dans ces chaussures.
Bir tek kaşar ayakkabılarıyla tenis ayakkabılarını giyebiliyorum.
Tout ce que je peux mettre c'est des chaussures sexy et des baskets.
Hadi bakalım, ayakkabılar.
Voyons... Les chaussures.
- Ayakkabıları orada!
- Ses chaussures!
Ayakkabıları, montu ve telefonu olmadan mı gitmiş? Gerçekten mi?
Sans ses pompes, son blouson et son portable?
Yeni ayakkabılarım gıcırdıyor.
C'est mes nouvelles chaussures. Elles grincent.
Ayakkabılarımın gıcırdamasına bakın.
Vous entendez mes chaussures grinçantes?
- Ama ayakkabılarım!
Mais mes chaussures!
Nasıl olmuş da Joe ayakkabılarını ters giymiş, açıklamak ister misin?
Tu nous expliques pourquoi ses chaussures sont à l'envers?
Bence bu ufaklık ayakkabılarını nasıl giyeceğini biliyor.
J'imagine qu'il sait enfiler ses chaussures.
Şimdiyse Jay'in bana aldığı pahalı ayakkabıların üzerinde duruyorum.
Maintenant, je me tiens sur une paire de chaussures chères que Jay m'a achetée.
Birinin ayakkabıları bile aynıydı neredeyse.
Et une avec presque les mêmes chaussures.
Neden kadınlar ayakkabılarını kutularında saklar ki?
Pourquoi les femmes gardent leurs boîtes à chaussures?
Silah yok, barut izi yok, Sadece kanlı ayakkabıları var.
Pas d'arme, pas de résidu de tir, juste du sang sur ses chaussures.
Bilirsin, en iyi elbisesini giyip Ayakkabılarını parlatıp aileye güzel bir çek gösterdi. - Ne, 5 milyon mu?
Et c'est dans son meilleur costume, faisant de la lèche avec ses petites chaussures brillantes, en agitant un gros chèque devant la famille.
Çaldığın o ayakkabıları bana verince bırakacağım.
Je le ferai, dès que tu m'auras donné les bottes que tu as volé.
Ayakkabıları çıkar, bunu giy, hadi bakalım.
Enlève tes chaussures, mets ça, on y va.
Ayakkabılarını çıkar.
Enlève tes chaussures.
Merhaba, aa, ayakkabıların nerede?
Salut. Salut, où sont tes chaussures?
Neden ayakkabılarıma ihtiyacım var? Sadece koridordayım.
Pourquoi j'aurais besoin de mes chaussures?
Yatağının başucunda duran rumba klasikleriyle dolu CD çaların yanında duran dans ayakkabılarını hemen bulmuşsun.
T'as pas perdu de temps pour trouver tes chaussures bien rangées près de ton lit à côté d'un lecteur CD avec tous les classiques de rumba. Mae!
- Danny'nin ayakkabıları, o nerede bilmiyorum!
- Danny a ces baskets.
Tatil bile yapamıyorum çünkü sürekli peşimdesin ayakkabılarımı fırçalıyorsun, şarkı söyleyerek uyandırıyorsun çim biçme makinasıyla beni öldürmeye çalışıyorsun.
Et je ne peux pas, car à chaque fois que je me retourne tu cires mes chaussures, ou tu me chantes une berceuse ou tu essaies de me tuer avec une tondeuse.
Bu evden, elbiselerinden o güzelim ayakkabılarından mesela.
Cette maison, tes habits, toutes ces jolies chaussures.
Nick'in Bay Conner'in pantolonunda Ve ayakkabılarında bulduğu kırmızı toz.
La poudre rouge que Nick a trouvé sur les pantalons et les chaussures de M. Conner.
Ve her cumartesi hemşire ayakkabılarımı giyip parkta tempolu yürüyüş yapıyor muyum?
Et est-ce que je fais de la marche rapide avec des chaussures d'infirmière tous les samedis au parc?
Cenazedeki insanlar beyaz çorap ve havalı ayakkabılarınla nasıl da süslenmiş.
Je ne suis pas à jour! Il y a beaucoup de chaussettes blanches avec des chaussures de ville ici.
Ayakkabıları...
Tête découverte.
Çünkü katil arka koltuktaysa, ayakkabıları da oradadır.
Si le tueur était à l'arrière, ses chaussures aussi.
Bu işte en iyi adli tıpçıları istiyorum mide içerikleri, ayakkabılarındaki kir, onların nerede olduklarını söyleyecek herhangi bir şey.
Que nos meilleurs experts analysent contenus stomacaux, semelles... Tout ce qui pourra me dire d'où ils venaient.
Evet, bowling fena değil ama ayakkabılar iğrenç. Sprey sıkıyorlar gerçi ama...
On discutait sur ce que l'on allait faire pour l'anniversaire de Stacey.
Şimdi de ayakkabılarınızı çıkartın.
Maintenant, enlevez vos chaussures.
Ayakkabıların güzelmiş.
Jolies chaussures.
- Ayakkabılarımı beğendin mi? - Evet.
T'aimes mes chaussures?
Böyle ayakkabıların olsun ister miydin?
T'en voudrais une paire pour toi?
Ayakkabılarını çıkart.
Enlève tes chaussures.
Ah tatlım, bir de kendine yeni ayakkabılar alman gerekecek.
Et chéri, tu vas devoir te procurer de nouvelles chaussures.
Mobilya örtüsüyle sarılmışlar, hayattan yoksun. Yine kusacaksanız ayakkabılarımdan uzak durun.
Si vous voulez encore vomir prenez garde à mes chaussures.
Topuklarını üç kez birbirine vur ve gitmek istediğin yeri düşün. - Ayakkabılar seni oraya götürecek.
Claque des talons trois fois et pense à l'endroit où tu voudrais être et ces chaussures t'y emmèneront.
Ayakkabılar biraz paspal gerçi.
Mes chaussures sont un peu usées.
Pekâlâ Defiance, umarım parti ayakkabılarınız yanınızdadır çünkü Hazine Bebeği sizlere sadece Tarr Traxx'da bulunan yepyeni Casti pop grubu Strength in Numbers'ı çalacak.
Ok, Defiance, j'espère que vous avez apporté vos chaussures de danse, car Poupée Trésor vous amène de la pop Casti du tout nouveau groupe Strength in Numbers, disponible seulement sur le réseau Tarr.
- Ayakkabılarını gördüm.
- J'ai vu ses baskets. - Laisse-le parler.
Bebek, ayakkabılarımın üzerine kustu.
Un bébé a vomi dessus.