Aynı traduction Français
117,653 traduction parallèle
Aynı çorabı giyemeyen bir salağın hizmetçisi mi?
Quoi, ses chaussettes ne sont pas assorties à ses caleçons?
Ancak belirtmeliyim ki, aynı şeyi finansal durumunuz için söyleyemeyeceğim. Fred?
Et je dois vous dire que je n'admire pas l'état de vos finances.
Aynı zamanda müthiş bir yazardır.
Et c'est un écrivain fonnidable.
Hep aynısın, herkesi eve alıyorsun.
Tu es toujours pareille, tu fais entrer tous les hommes.
Birini sevdiğin zaman onun da seni aynı şekilde sevdiğini umuyorsun.
Quand tu aimes quelqu'un tu espères être aimé de la même façon.
Ikinizin de aynı duygulan yaşadığını zannediyorsun.
Tu crois que tous les deux vous vivez les mêmes sentiments.
Ben de sizinle aynı şeyi yaşadım.
J'ai vécu la même chose que vous.
Aynı zamanda vahşi, ruhu olmayan, çocuk katili bir manyak.
C'est aussi un malade sans âme qui tue des gosses.
Küçük fahişeler, hepsi de aynı.
Toutes des catins.
Gündüzleri gerçekten çok tatlı ama geceleri için aynı şeyi söyleyemem.
Elle a l'air adorable, mais en pleine nuit, c'est moins ça.
Ama Angela, o aynı... Aynı ben.
Mais elle... elle me ressemble.
Bu konuda yapabileceğin bir şey yok. Ne yaparsan yap sonuç yine aynı olacak.
Vous ne pouvez rien y changer, l'issue restera la même.
Bu banka hesapları, işten çıkarılmalar hep aynı sebepten.
Les comptes bancaires et les emplois, tout en même temps.
Başta iki taraf da aynı noktada olduğunda bu görüşmeler çok daha etkili oluyor.
Ces conversations sont plus efficaces si on est au diapason dès le début.
Günlerce hiç kimse gelmiyor, ve sonra... 15 kişi aynı anda.
Désolé. Personne pendant plusieurs jours, et vlan! Quinze personnes d'un coup.
Şimdiden aynı frekanstayız.
On se comprend déjà.
Görünen o ki, konferans salonunu Harvey ile aynı anda rezerve etmişim.
J'ai réservé la salle de conférence - en même temps qu'Harvey.
İkimizi teklifi kızıştırmak için aynı odaya koydunuz.
Vous avez réservé en même temps pour éviter qu'on surenchère.
İşte tam bu yüzden aynı odayı rezerve etmezsin.
Au fait, c'est exactement pour ça qu'il ne faut pas réserver en même temps une salle de conférence.
- Bilmediğin şu ki terapistin de aynı şekilde hissetmesi de doğaldır.
- Ce que tu peux ignorer c'est qu'il n'est pas anormal pour un psychologue de ressentir la même chose.
Dinleyeceksin, çünkü geriye baktığımızda, sen beni, aynı şeyleri yüzüme söyleyecek kadar önemsiyordun. Ben de iyiliğinin karşılığını veriyorum.
Eh bien, tu vas le faire, car il n'y a pas si longtemps, tu tenais assez à moi pour me dire la même chose en face, et je te rends la pareille.
Ve böylece aynı ürüne sahip iki firmanın kavgasından kar sağlayacağız.
Et nous profiterons tous les deux d'une guerre entre deux marques qui ont exactement le même produit.
- Aynı, dünyadaki dokuz en iyi avukatlık firmasının CEO'larının dördünün avukat olmadığı gibi.
Tout comme les chefs d'exploitation de quatre des neuf premières entreprises au monde.
Donna yönetimde bir koltuk istedi, ben de ona bir tane verdim. Çünkü benim için çalışırken, arkamı kolladı, ve bana karşı gelen herkesi öldürürdü. Senin için çalıştığında da aynı şeyi senin için yaptı.
Donna a demandé un siège au conseil, et j'ai dit oui car, quand elle bossait pour moi, elle protégeait mes arrières, et massacrait tous ceux qui s'en prenaient à moi, et quand elle bossait pour toi, elle faisait la même chose.
Jessica burada olsaydı, aynı şeyi yapmanı söylerdi.
Si Jessica était là, elle te dirait la même chose.
Ya size örgütümüzün de sizinle tamamen aynı şekilde düşündüğünüzü söylesem?
Et si je vous disais que notre organisation est sur la même longueur d'onde?
Aynı o tarz diğerleri gibi.
La plupart d'entre eux le sont.
Ama sonrasında aynı teklif tekrar söz konusu oldu.
Mais mon accord a été remis sur la table.
Sanırım demek istediğim, sadece yaptığımı itiraf etmeyip aynı zamanda bundan pişmanlık da duyuyorum aldığım her nefeste bu his devam ediyor.
J'admets ce que j'ai fait, Mais... je le regrette du plus profond de mon être.
İfadenin içeriği olduğun kişiden bambaşka biriymişsin gibi davranman ki avukatmış gibi davranarak başından beri yaptığın da bu şu anda burada da aynı şeyi yaptığına inanıyorum.
Vous vous dépeignez comme quelqu'un que vous n'êtes pas, c'est ce que vous faisiez quand vous prétendiez être avocat et c'est ce que vous faites.
O yüzden aynı fırsat ikinci kez ayağıma geldiğinde kabul ettim.
Alors quand l'opportunité s'est représentée, je l'ai saisie.
Benim bildiğim kadarıyla da, siz de aynı şeyi yapıyorsunuz.
Et c'est ce que vous faites.
- O zaman sadece pislik değil aynı zamanda salaksın.
En plus d'être un connard.
- Jessica burada olsaydı aynı şeyi söylerdi.
Si Jessica était là, elle te dirait de faire exactement la même chose.
Aynı zamanda ona hukuki fikrimi belirtmekle de yükümlüyüm. ki o da, bundan çok daha fazlasını kazanabileceği olacak.
- On me demande aussi de leur donner mon avis juridique, lequel est que vous allez perdre beaucoup plus que ça.
Aynı zamanda tarafını da belli etti.
Il a aussi montré sa main.
İsterseniz aynı rahimden çıkmış olun, sırf bir müvekkil için duvara isim yazdırılmaz.
- Je me fiche de savoir si tu es sorti du même ventre que lui. Tu ne veux pas coller le nom de quelqu'un sur le mur - pour avoir un client.
Aynı şeyin tekrar olmasına izin vermeyeceğim.
Et ça ne se reproduira pas.
Bunu yapamam, ortalıkla aynı şey.
Je ne peux pas, c'est la même chose qu'associé.
Ne yaparsan yap aynı bitecek.
L'issue restera la même.
Aynı. Burada işler nasıldı?
Pareil.
Ben de size aynı şekilde davranacağım.
"Moi aussi, j'agirai envers vous " avec la même bonté.
Ben de aynısını düşünüyordum.
Je me disais la même chose.
Doktorum aynı zamanda dişçim, bazen saçımı bile kesiyor.
Mon médecin est aussi mon dentiste, voire mon coiffeur.
Kaç kere söyleyeceğim, hepimiz aynı tür Müslüman değiliz.
Combien de fois je vais le répéter, tous les musulmans sont pas pareils.
Aynı şeyi mi düşünüyoruz?
Tu penses comme moi?
Homolar aynı zamanda şerefsiz olabilir.
Les homos aussi peuvent être des connards.
Geminin enerjisini kesen şey her neyse kuantum birleştiricimize de aynı şeyi yapmış olmalı. Elektromanyetik darbe gibi.
Ce qui a grillé le vaisseau a fait la même chose à notre colleuse quantique, comme une IEM.
Bir daha aynı hataya düşmeyeceğim.
Je ne referai pas cette erreur.
Betül Hanım, Deniz sizi ayn bir severmiş.
Betül, Deniz vous aimait énomément.
- Onları ayn ayn saymak zorundaydım.
- Je devais les emballer séparément.
aynısı 57
aynı senin gibi 61
aynı yerde 37
aynı benim gibi 51
aynı şekilde 90
aynı anda 52
aynı zamanda 238
aynı fikirdeyim 99
aynı adam 26
aynı eski hikaye 16
aynı senin gibi 61
aynı yerde 37
aynı benim gibi 51
aynı şekilde 90
aynı anda 52
aynı zamanda 238
aynı fikirdeyim 99
aynı adam 26
aynı eski hikaye 16
aynı değil 21
aynı hikaye 17
aynı şey 224
aynı gün 23
aynı saatte 29
aynı şey değil 103
aynısından 50
aynı fikirde değilim 49
aynı fikirde değil misin 16
aynı hikaye 17
aynı şey 224
aynı gün 23
aynı saatte 29
aynı şey değil 103
aynısından 50
aynı fikirde değilim 49
aynı fikirde değil misin 16