English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bir felaket

Bir felaket traduction Français

1,908 traduction parallèle
Yakınlarda bekleyen bir felaket olasılığı varken kimse Vince'in yüzünü bir afişe koymak istemiyor.
Personne ne veut mettre la photo de Vince sur une affiche avec la possibilité d'un désastre en vue.
Bu korkunç bir felaket, Nathan.
C'est une tragédie, Nathan.
Yaşanan, çok büyük bir felaket. Herşey elimizden alındı.
C'est un désastre affreux, c'est impossible!
Evet, E, Ben de bir dağıtımcı bulmadan Cannes'dan geri çevrilirsek bunun bir felaket olacağını söyleyecektim... Vince'in kariyerinin dizginlerini sen ele geçirdiğinden beri, sebep olduğun felaketler dizisinin sadece biri.
Oui, E, je dirais qu'être refusé à Cannes avant d'avoir un distributeur serait un désastre... dans une série de désastres que tu as orchestrée depuis que tu as pris la carrière de Vince en main.
Korkunç bir felaket olmadıkça...
À moins qu'il y ait une terrible calamité...
Jack ara beni, bu bir felaket.
C'est une catastrophe.
Bu bir felaket.
C'est un désastre.
Bir felaket olabilir ama başka kimsem yok.
C'est peut-être une catastrophe, mais il est tout ce que j'ai.
En azından tam bir felaket olmadı. Nerede o? Sen!
Au moins, ça n'a pas été un désastre.
Bu gizli bir felaket senaryosu. Hükümet tarafından onaylanmış Jennings Rall tarafından hazırlanmış.
C'est un plan "catastrophe" top secret, commandé par le gouvernement, préparé par Jennings Rall.
Girdabımda, bir felaket.
Après mon passage, c'est les cataclysmes.
Evet, daha çok bir felaket aslında.
Ouais, plutôt un déraillage, en fait.
Aramızda kalsın yapılan bulunmazsa, çok da üzülmem. Ne dediğimi anlıyor musunuz? Yaşlı Bayan Stackhouse, başlıbaşına bir felaket zaten.
Entre nous, je m'en remettrais, si vous trouvez pas le coupable.
Ama bu, içinde senin adının geçmemesi gereken bir felaket.
Mais c'est un désastre auquel tu ne peux être associé.
New York şehrine... birisi "Güzel bir felaket," demiş..
"Magnifique catastrophe," comme quelqu'un l'a appelé un jour.
Tam bir felaket. Onunla ne yapabiliriz ki?
- La plus grande catastrophe de la classe.
Çünkü... ziyaretçimizin başına... beklenmedik herhangi bir terslik gelmesi bir felaket olur.
Car... ce serait une tragédie s'il arrivait quoi que ce soit de... fâcheux à notre visiteur.
Tam bir felaket.
- C'est un désastre.
Sana bunun bir felaket olduğunu söylemiştim, ama beni hiç dinlemedin.
Je t'avais prévenu, mais tu ne m'as pas écouté.
Senin için değil, hayır, fakat o kız tam bir felaket.
Non, pas pour vous. Mais car cette Chloé est une sale peste.
İlk olarak, bu bir felaket.
Avant tout, mouche-toi.
Bu bir felaket!
C'est un désastre!
Bu olay tam bir felaket gibi gelmişti, ama anlaşılan öyle değilmiş çünkü birkaç gün sonra bizim evde biz de aynı şeyi defalarca yaptık.
Cela semblait avoir été un désastre, mais visiblement non, car quelques jours plus tard on recommença l'expérience chez nous.
Tür olarak ne kadar nadir olduklarını düşürsek bu tam bir felaket.
Du fait de la rareté de leur espèce, c'est catastrophique.
Eğer yok olurlarsa, her türden besin zinciri kırılır ve bunun etkisi, doğal hayat için neredeyse bir felaket olabilir.
Si elles disparaissent toutes sortes de chaînes de restauration seront brisés et l'effet pourrait être peu court de catastrophique pour la faune en général.
Bu bir felaket, millet!
C'est un désastre!
İfade tamamıyle bir felaket.
Cette expression est désastreuse.
Dekorasyon tam bir felaket ve Amanda'nın soyunma odasında hazırlanması gerek.
Les décorations sont un désastre, et Amanda doit se préparer à l'école.
Koç Taylor'ın oyun kurucu seçimindeki kararsızlığı belgeli bir felaket.
L'indécision du coach Taylor à choisir son quarterback est un vrai désastre.
Bu bir felaket olabilirdi.
Ça aurait pu être un désastre.
Bu gece tam bir felaket oldu.
Cette soirée est un désastre.
Tam bir fiyaskosun.. .. el yazın felaket, ödevlerin eksik..
Tu es un échec, Ton écriture est affreuse
Bizi bir üst seviyeye çıkaracak filmi felaket olarak mı görüyorsun?
Le film qui nous fera passer à la vitesse supérieure, - tu racontes que c'est un désastre? - Non, non.
Efendim, bu bir felaket! Ne yaptığınızın gerçekten farkındamısınız?
Vous vous rendez compte?
Bu tam bir felaket.
C'est une catastrophe.
Provalar gittim ve felaket tırstım 1989 da efsanevi bir sahne şovu yaptılar.
Je suis allé aux répétitions et j'en suis revenu impressionné. Ils ont fait un concert en 1989 qui est devenu légendaire.
Bir şeyler felaket derecede kötü gitmişti.
Quelque chose avait dérapé.
NE FELAKET BIR GUNDU AMA.
C'était une sacrée journée.
Bu felaket bir şiir, Darnell.
Il craint ton poème, Darnell.
Hey, adamım... sence de yakın bir zamanda şu büyük nükleer felaket gerçekleşir mi?
Hé, mec... Tu penses qu'il va y avoir un holocauste nucléaire?
Daha sonra korkunç, karşı konulamaz ve yeni bir felaket. "
Les choses passant à toute vitesse, le dernier virage en vue, A suivre : Quelque chose de désastreux,
Zavalli Donny'yi bir görseydin. Cildi felaket.
Tu verrais ce pauvre Donny, une peau horrible.
30 ağustos gecesi bazı insanlar buraya geldi. Şehirdeki en yüksek ve kuru yerlerden biri burasıydı. Felaket bir durumdaydılar.
C'était la nuit du 30 août je pense, et un groupe de personnes est arrivé ici... parce que, euh, c'était un des endroits les plus hauts et secs de la ville, et ils étaient... sans ressources.
Hayır... Ama felaket bir başağrısı çekecek.
Non, mais il va avoir un sacré mal de tête.
Böyle bir şey felaket olur.
Ce serait complètement désastreux.
Ona kendimi felaket hissettiğimi büyük bir hata yaptığımı fark ettiğimi ve durumu düzeltmek için her şeyi yapabileceğimi söyle.
Dis-lui que je culpabilise. Que je comprends mon erreur. Et que je ferai tout pour me rattraper.
Felaket ölçüde bir istihbarat başarısızlığı hakkında gürültü koparıp duruyor.
L'échec catastrophique de nos agences le fait bander.
Hap çok fenaydı. Felaket bir şeydi.
ce cacheton etait mauvais. vraiment mauvais.
Evet, yani ofis şu an felaket bir halde ama işler bittiğinde, kayıt stüdyosu mükemmel olacak.
Ouais, mon bureau est un gros foutoir mais le studio d'enregistrement sera d'enfer quand il sera terminé.
Evet, herkes onlardan biri olduğumu düşünecek. İyi niyetli fakat felaket bir uygulama gereği yeni öğrenci olarak bu devasa yeşil yaka kartını giymek durumundaydım.
Tout le monde va penser que je suis l'un d'eux, et pour couronner le tout, en tant que nouveau, je dois porter un énorme badge vert.
Felaket bir gösteri olduğunu kabul etmeliyim.
J'avoue que c'est plutôt pas mal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]