Bir hiç traduction Français
59,115 traduction parallèle
Yani, hayatını bir hiç için riske atıyor olabilirsin.
Ce qui signifie que tu pourrais risquer ta vie pour rien.
Bir hiç değil.
Ce n'est pas rien.
Bir hiç olacağımı söyledi.
Je ne compenserai rien.
- Hiç. Bir şeyim yok.
Rien, mec.
Ve şimdilik NSFNET ticari kullanıma açık değil. Ki bu da bizim için hiç seksi bir şey değil. Yapma ama.
Bon, NSFNET n'autorise pas encore d'utilisation commerciale, et n'est pas... sexy du tout...
İşte bütün yolculuğun en önemli kısmı buydu. Hiç sonu olmayan görkemli bir şeyin içinde her yere gidebileceğin muhteşem bir olasılık.
C'était le meilleur moment du voyage... la possibilité incroyable de pouvoir aller partout... à l'intérieur de quelque chose de magnifique et sans fin.
Hiç bir zaman eskisi gibi olmayacak.
Ça ne sera jamais comme avant.
Son dört senedir hiç bir şey yapmadan öylece oturarak kıç büyüttüğümü biliyor musun?
Tu sais combien de temps j'ai attendu... assis durant les 4 dernières années à me tourner les pouces?
Bir kaç gün önce Quebec'te Mount Santa Ana'dan sinyal aldık. Daha önce on gün boyunca hiç sinyal alamamıştık.
On l'a localisé à Mont-Sainte-Anne près du Quebec il y a quelques jours, mais... avant ça, il était déconnecté pendant dix jours.
Bir çok adam öldürmüş olabilirsin ama hiç birazdan öleceğini bildiğin birine savaşmasını emretmedin.
Vous avez tué beaucoup d'hommes, mais vous n'avez pas envoyé un gars se battre en sachant qu'il allait mourir.
Hiç Street Fighter'da bir kıza yenilmedin mi?
Une meuf t'a jamais défoncé à Street Fighter?
Tek bir sorun var, burası çok boktan bir yer yönetsek bile, biz hiç kimseyiz.
Le seul problème est que cet endroit est merdique. Bien qu'on dirige ça, on n'a pas de vrai pouvoir.
Uyuşturucu kullanmanın yasak olduğu bir işte çalışmadım hiç.
J'y connais rien là-dedans. J'ai jamais eu de boulot où fumer était interdit.
Kokain kralı olarak tacını bırakmayı hiç düşünmeyen bir rakipti.
Le roi de la coke, qui comptait bien garder son trône.
Ve ardından Pablo daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yaptı.
Ensuite, Pablo a fait quelque chose qu'il n'avait jamais fait.
Ancak şunu söylemem gerek. Muhtemelen hiç kimse afişinize bakmayacak çünkü bu viraj bir araba şunu yapabilsin diye tasarlandı.
Cependant, je dois vous prévenir il est possible que personne ne voit votre banderole car c'est un virage dessiné pour qu'une voiture puisse le passer comme ça.
Keşke bunu düzeltebilecek bir şeyim olsa ama hiç kimse böyle bir şeye sahip değil bebeğim.
J'aimerais avoir un truc pour ça. Mais ça n'existe pas.
Daha önce hiç beraber bir şey kurtarmamıştık.
Nous n'avions jamais rien sauvé ensemble.
Hiç olmadı bir kere tanışsaydı.
Ils devraient se rencontrer au moins une fois.
Hiç olmadı güzel bir yemek yeriz.
Et puis, nous mangerons bien.
Hiç bir fırsatı kaçırmıyor.
Il ne laisse pas passer sa chance.
Berbat bir şey. Hiç zannetmiyorum.
Cette chose craint.
Hiç, herhangi bir şeyi kolay yoldan söylediğin oldu mu?
Vous avez déjà dit quelque de manière simple?
Sanırım duyguların bu kadar kötü bir yanı olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Je suppose que je n'ai jamais réalisé que les émotions pouvaient avoir un tel inconvénient.
Ben hiç öyle bir şey duymadım.
Pas moi.
Hiç başka bir fedaiyi kovmak zorunda kaldın mı?
Tu as déjà jeté un autre videur dehors? - Oui.
Yaşanacakların karşısında hiç bir şey değil, ve bunu başarmak için yardımına ihtiyacım var.
Ce n'est rien comparé à ce qui arrive, et pour que ça arrive, j'ai besoin de ton aide.
Hey, üçüzler, annenizi ne kadar çok sevdiğimi biliyor musunuz? Yani, hiç bir fikriniz
Hé, la bande de trois... vous savez combien j'aime votre mère?
- Bunu yapabilecek hiç bir şey söy...
- Rien ne pourra...
Benim için, sorunun kaynağı annemdi. Hiç bir zaman pizza yememize izin vermedi.
Ça vient de ma mère, elle nous interdisait la pizza.
Bana bir tren göster ve önüne atla de, hiç duraksamadan önüne atlarım.
Je me jetterais sous un train pour elle sans hésiter.
Yani demem o ki, son 30 yılda hayatıma bir girer, bir çıkarken, ben gerçekten... anlamadım hatta hiç anlamayacağım.
Toi, tu vas et viens dans ma vie depuis 30 ans comme ça... Je te comprendrai jamais.
Yanlış bilgilendirildiğin ya da aşırı tepki verdiğin için korkunç bir hata yapmadın mı hiç?
Tu n'as jamais fait d'erreur parce que tu as surréagi ou que tu avais la mauvaise information?
Hiç bir şeyi düzeltmiyor.
Ça ne règle rien.
- Doktor olabilirim ama bu daha önce hiç partiye katılmadığım anlamına gelmez. - Bir tane bira içtim.
- Je suis peut-être docteur, mais j'ai déjà fait la fête.
Sanırım hiç içinde olmak istemediğim bir uçaktan yere düşmüş gibiyim.
Je suppose comme... de tomber du ciel d'un avion ou je ne voulais pas être.
Başka bir aleme dalmışsa hiç şaşırmam.
Je ne serais pas surpris si il avait eu une cuite.
Ophelia sana hiç kolye hakkında bir şey söyledi mi?
Est-ce que Ophelia t'a parlé d'un collier? Bien sûr que non.
Soru, hiç spor salonu dolabından bir şey çalındı mı?
Hé, est-ce qu'on t'a déjà volé quelque chose dans ton casier à la gym?
Hiç çaba sarf etmeden bir gün geçirebilirim.
Je peux passer une journée sans effort.
Sen hiç bir vaka çözdün mü?
Vous avez déjà résolu une affaire?
Kayıp bir kız, öldürülmüş babası ve hiç şüphesiz,
Une fille disparue, un père assassiné et indubitablement,
O zaman hiç beklemediğin bir şey oldu.
C'est là qu'une chose complètement inattendue est arrivée.
Babam ölüp ben köpek olduğumda, hiç umut yokken bir ucube ordusuyla gelip günü kurtardın.
Quand mon père est mort, que j'étais un chien et que j'étais désespérée, tu as débarqué avec ton armée de tarés pour me sauver.
Hiç böyle bir şey görmemiştim.
Je n'avais jamais rien vu de tel.
Bir şeyler gördüğün oldu mu hiç?
Ça t'arrive de voir des choses?
Hastalık yüzünden hiç çıkmadığını biliyorum ve şimdi üstüm başım bira içinde - ve bir bebek gibi ağlıyorum ve...
Je sais que tu ne sors plus à cause de la maladie, et je suis couverte de bière, et je pleure comme une mauviette...
Hiç söyleyeceğimi düşünmediğim bir cümle :
Voilà une phrase que j'aurais jamais cru prononcer :
Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
Ce n'était en rien comme ce que j'avais déjà connu.
Yerimde duramıyordum... hiç olmadığı kadar enerjim vardı... çünkü ikinci bir şans yakalamıştım ve berbat etmek istemiyordum.
Je pétais le feu avec... une quantité d'énergie que je pense que je n'ai jamais eu avant... parce que j'ai eu une seconde chance et je ne voulais pas la foirer.
Çoğu kişi olgun bir incir hiç yememiştir.
La plupart des gens n'ont jamais vraiment goûtés une figue mûre.
bir hiçsin 22
hicks 64
hiçbir şey 4260
hiçbir sey 26
hiçbir şey anlamadım 43
hiçbirşey 492
hiçbir şey anlamıyorum 56
hiçbir şey yok 457
hiçbir şeye dokunma 57
hiçbir şey istemiyorum 65
hicks 64
hiçbir şey 4260
hiçbir sey 26
hiçbir şey anlamadım 43
hiçbirşey 492
hiçbir şey anlamıyorum 56
hiçbir şey yok 457
hiçbir şeye dokunma 57
hiçbir şey istemiyorum 65
hiçbir şey yoktu 36
hiçbir şey olmuyor 60
hiçbir şeye ihtiyacım yok 25
hiçbir şey söyleme 96
hiçbir şeye 82
hiçbiri 122
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şey hissetmiyorum 56
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şey bilmiyorum 160
hiçbir şey olmuyor 60
hiçbir şeye ihtiyacım yok 25
hiçbir şey söyleme 96
hiçbir şeye 82
hiçbiri 122
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şey hissetmiyorum 56
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şey bilmiyorum 160