Birşey yap traduction Français
473 traduction parallèle
Birşey yap, Ahmak Shinji!
idiot d'Shinji!
O sandviçler bu sabah tazeydi, ve böyle birşey yapmayacağım. - Şaka yapıyoruz canım.
Ces sandwiches sont frais de ce matin.
Belki hala birşey yapılabilir.
Peut-être qu'on peut faire encore quelque chose.
Şey, ıslık çal birşey yap.
Siffle, fais quelque chose.
Hey, Cos, birşey yap! Bana bir taksi çağır!
Cosmo, appelle-moi un taxi!
- Birşey yapılacağına söz veriyorum.
Je vous promets que ça changera...
Çiftçiler için endişe etmeyi bırak ve sürü sahipleri için birşey yap.
Si vous vous occupiez plutôt un peu des éleveurs? Ce sont eux qui ont appelé Sam Hall ici.
Ama, birşey yapılmalı.
Il faut intervenir.
Yani birşey yap.
Faites quelque chose.
Şey, ben. Önce şu kaymış çatıyın hakkında birşey yap.
Arrangez votre toit de chaume.
Birşey yap yoksa çürüyüp gideceğim burada.
Fais quelque chose! Je crève de soif!
- Lütfen, bayan, birşey yapın! - Mark!
- Brutus, descends.
- Birden çıldırdı! - Birşey yapın!
- Brutus a attaqué Eddie.
Yanlış birşey yapıyor muyum diye bakın. Tamam. Pekala, Brutus...
J'aimerais que vous me disiez si je fais des erreurs.
Sen de, yararlı birşey yap.
Rends-toi utile.
Henüz birşey yapıldı mı?
- Qui c'est?
Birşey yapılmazsa hepsi ölecek.
Ils vont mourir si nous ne faisons rien.
-... dört, beş... - Birşey yap! ... altı, yedi.
4, 5... 7...
Orada öyle durma, birşey yap!
Faites quelque chose!
Sanki yanlış birşey yapıyormuşum gibi bakıyorsunuz.
Vous me regardez comme si j'étais en faute.
Yapılacak birşey varsa, sırada İskoçya'da ziyaret etmem gereken bir adam var.
Il y a un homme en Ecosse que je dois voir après si quelque chose doit être fait.
Bu adamları hiçbir şey durduramaz. Yapılacak birşey varsa..
'Ces hommes ne reculeront devant rien.'
Soğuk birşey, bana yapıştı, sanki buz gibi bir eldi.
Comme une main froide qui s'agrippait.
Evet. Mükemmel birşey bulursan, veya bir yer ya da birini ona yapışmalısın diye bir teorisi vardı, anlatabiliyor muyum? Sizce bu çok mu saçma?
D'après lui, quand on rencontre la perfection, dans quoi que ce soit, il faut s'en tenir là.
Oradakilerden hiçbiri de Bayan Caswell'in nasıl okuduğunu.. .. ya da Bayan Caswell okuyor mu, yoksa başka birşey mi yapıyor, söyleyemezdi.
D'ailleurs, personne ne pourra vous dire si elle jouait ou faisait des claquettes.
Hayranlık uyandırıcı, etkili, müzik ve ateşten yapılmış birşey.
Brillante, vivante, pleine de feu et de musique.
Pekala, bana kalırsa yapılacak tek birşey var.
Tel que je vois les choses, il n'y a qu'une chose à faire.
- Yarım kalmış zaferler... Bayram yapıyoruz, ama gerçekte kazanılmış birşey yok.
On se réjouit alors qu'on n'a encore rien gagné.
- Rahip Takuan saçlarına birşey mi yapıyor?
- Que fait prêtre Takuan avec vos cheveux?
Plan hakkında birşey bilmiyorlarsa neden yapıyorlar?
S'ils ne savent rien du plan de base, pourquoi le font-ils? Simple.
Vurulmak üzereyken, yapılacak fazla birşey yoktur.
Dans ce cas-là, il n'y a pas grand-chose à faire.
Profesör, her zaman yapılacak birşey daha vardır, der.
Il devrait rester une chose à faire.
Yapılabilecek birşey yok.
Ça n'a rien à voir.
Yapılabilecek başka birşey kalmadı... sadece amcalarına gidip tüm gerçeği anlatabilir, anlamasına uğraşabilirim.
Je dois aller trouver leur oncle, lui expliquer et le forcer à comprendre.
- İnsanın parmağını kesmesinden daha iğrenç birşey düşünemem! - Üzerine bir plaster yapıştır!
J'ai horreur d'être blessé au doigt.
... madem bana bir iyilik yapıyorsun, birşey daha istesem?
Vu que t'es prête à faire plaisir, tu m'en fais un autre? .
Pekala, eğer Straccianeve ölmüşse yapılacak fazla birşey yok.
Mais s'il est mort, on ne peut plus rien faire.
Doğuştan çelimsiz olan biri için yapılacak birşey yok.
Rien ne peut changer quand on est né faible.
O an için yapılacak birşey yoktu.
Mais au début, on ne pouvait rien faire.
İnsanların neler yapıyor olduğunu bilmekten daha hoş birşey yoktur.
J'aime aussi savoir ce qui se passe chez les autres.
Sen Doktorsun, yap birşey...
Faites quelque chose!
Albert, bu sık yapılan birşey mi?
Oui. Albert. Ça les prend souvent ça?
Bu ikisi için yapılabilecek birşey kalmamış, Yargıç.
Plus rien à faire pour ces deux-là.
Orası mezara döndü. Yapılacak birşey yok, Scott.
Il n'y a plus rien à faire.
Anne, bu adam birşey istemek için ne yapıyor?
Maman, il fait comment quand il a besoin de quelque chose?
Benim için birşey daha yap.
Rendez-moi un dernier service.
Yanında birşey götürmeni istiyorum. Ne olursa, sadece bir şeyden bir tutam al, ve kanında karıştır, hayatının bir parçası yap, onu sakla. Ve onunla yaşa.
Emporte quelque chose avec toi, mon garçon, ne serait-ce qu'une pincée, et reçois-le dans ton sang, dans ta vie, sauve-le, fais-le vivre avec toi.
Sorun şu ki ; idam asılarak yapılınca uydurulacak fazla birşey yok.
Le problème c'est que c'est une pendaison.
Senin yapıp, onların yapamayacağı birşey var.
Il y a une chose que tu peux faire.
Birşey koluma yapışıp, beni savurdu! Neredeyse kolumu koparacaktı!
Il m'a pris la jambe, m'a secouée, et presque arraché le bras!
Ben işimi yapıyorum, hiçkimse farklı birşey söyleyemez.
Je fais mon boulot, personne ne peut dire le contraire.
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaparsın 77
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yaptılar 29
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yaptık 46
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapmak istemiyorum 51
yapın 121
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yaptık 46
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapmak istemiyorum 51
yapın 121