Cesaret traduction Français
6,158 traduction parallèle
Bu cesaret ister.
Il faut des couilles pour ça.
"Cesaret ; korkunun yokluğu değil, korkuya karşı kazanılan bir zaferdir."
"Le courage n'est pas l'absence de peur, mais la capacité de la vaincre."?
Şu kadındaki cesaret...
Cette femme ne se soucie pas de vous...
Gerçeği itiraf edecek cesaret yok mu sende?
Nous n'avons pas le courage d'admettre notre échec?
Ufak bir cesaret kalıntısı... Ona ihtiyacım var.
Un peu de courage irréfléchi... c'est ce dont j'ai besoin.
Cesaret konuşmalarında her zaman iyisindir, öyle değil mi?
T'es vraiment doué pour les encouragements.
Ve şimdi de seninle yüzleşmeye bile cesaret edemiyor.
Et maintenant elle est trop lâche pour te regarder en face.
Benim pastayı yapmama izin vermesini ona sorman bile- - cesaret ister.
Lui demander de me laisser préparer le gâteau... Il faut des tripes.
Ancak cesaret ister.
Mais elle demande du courage.
Ama kalbin paramparçayken yine de gülümsemeye çalışman asıl cesaret budur.
Mais sourire alors que votre cœur est en pièce, ceci est le vrai courage.
Sadece en cesurlar sürüyor ama cesaret edemeyenler bile bir gün cesaret edip sürme ihtimallerine karşı alıyorlar.
Seulement les plus audacieuses osent porter cela. Mais même celles qui n'osent pas l'achètent dans l'éventualité où elles trouveraient le courage un jour.
Bu cesaret değil, çılgınlık.
Ce n'est pas courageux, c'est dément.
Yüzyıllar 300 00 : 13 : 36,525 - - 00 : 13 : 38,291 Bunu bilmiyor olabilir, ama sen koca ver senin cesaret olmak için onun kim olduğunu iç.
Vous l'ignorez peut-être, mais vous donnez à votre mari le courage d'être qui il est au fond de lui.
Nasıl cesaret edersin düşünüyorum ben hile Abel!
Comment osez-vous penser que j'ai trompé Abel!
İşçilerin böyle şeyler söylemesi cesaret ister. Bu onların yiğitliğini gösterir.
Pour les employés, dire quelque chose comme ça est déjà courageux et risqué en soi.
çocuklar bağlantı kuruyorlardı,... o da bundan cesaret alıyordu.
que les gamins en profitaient pour coucher, et qu'il encourageait cela.
Şimdi, oturun, rahatlayın biraz eggnogla tadını çıkarın cesaret edebilirseniz : yayınlanmamış Glee Noel bölümü.
Asseyez-vous, relaxez-vous, prenez un lait de poule et appréciez, si vous y arrivez, l'épisode de Noël de Glee qui n'a jamais été diffusé.
Ama bugün yaptığın şey cesaret ister.
Mais il faut du courage pour faire ce que tu as fait aujourd'hui.
Tamam, bak, Alan senden hoşlanıyorum, ama hep... hep kendime söz vermiştim gerçek bir kadın olmaya cesaret edersem eğer bu kadın tam bir kaşar olacaktı.
Ecoute, Alan... je t'aime bien, mais je me suis toujours promis à moi même que si j'avais le courage de devenir une vraie femme, et bien cette femme... serait une totale salope.
Bu günün geleceğini hayal etmeye bile cesaret edememiştim.
Je n'osais pas rêver que ce jour arriverait.
Fareler bile yanıma yaklaşmaya cesaret edemezken nasıl umudum olabilir ki?
Comment puis-je espérer alors que même les rats n'osent pas venir près de moi?
Çünkü sen "çelikten kalp ve cesaret" deyince ben ne duyuyorum biliyor musun?
Parce sais-tu ce que j'entends quand tu dis, "Forgées dans l'acier et le feu"?
Şimdi cesaret zamanı.
Maintenant, c'est le temps d'être courageuse!
Muazzam bir cesaret gösterdin.
Tu as montré un grand courage.
İnsanlarla ilgili her daim doğruluk-cesaret oynayarak yeni şeyler öğrenebilirsin.
On peut toujours apprendre de nouvelles choses sur les gens grâce à ce jeu.
- Doğruluk mu cesaret mi?
- Action ou vérité?
- Cesaret.
- Action.
- Doğruluk mu cesaret mi?
Action ou vérité?
Cesaret ile devam edebilir miyim?
Je peux prendre action finalement?
- Doğruluk mu Cesaret mi Freddie?
- Action ou vérité, Freddie?
O şarkı cesaret ve bilinmeyene gitmekle ilgili.
La chanson parle de courage et d'affronter l'inconnu.
Görünüşe göre, herkese cesaret verdin, Pat.
On dirait que t'as touché leur corde sensible, Pat.
Bu gece size çocukken hayal ettiğimiz ama gerçekleştirmeye hiçbir zaman cesaret edemediğimiz bir illüzyon sunacağız.
Ce soir, nous vous proposons une illusion don t nous rêvions en tant qu'enfants, sans jamais oser la réaliser... jusqu'é présent.
Kimse oraya gitmeye cesaret edemezdi Sen muhtemelen ona ne derlerdi bilmiyorsundur..
Personne n'y allait, il ne connaissait même pas son nom.
Bu basit cesaret eylemi tüm şehir devletlerini ayağa kaldırıp Yunanistan'ı birleştirmemizi sağlayacak tek amaç için tek düşmana karşı!
Ce simple acte de bravoure va nous permettre de réunir toutes nos cités-États et d'unir la Grèce dans un seul but, contre un seul ennemi!
Vicdanını altına satan bir paralı asker, İşverenini yargılamaya çok zor cesaret edebilir.
Un mercenaire qui a depuis longtemps vendu son âme ne peut prétendre juger son employeur.
Ne iseler ve ne olduysalar o uğursuz gecede gösterdiğin cesaret sayesinde mümkün oldu.
Tout ce qu'ils ont et tout ce qu'ils sont devenus a été rendu possible par le courage dont tu as fait preuve ce soir-là.
Geoffrey neredeyse papazlık eğitimi alacaktı, ki bu da cesaret ister.
Geoffrey était sur le point d'être formé à devenir prêtre. Ça demande du courage.
İçinde saklanan büyülü yaratıkların korkusundan kimsenin girmeye cesaret edemediği gizemli Moors!
Le mysterieux royaume de la Lande où nul n'ose s'aventurer par crainte des creatures magiques qui rodent sur ces terres
Cesaret, Hector.
Courage, Hector.
Unutmayın, korku olmadan cesaret olmaz.
Le courage n'existe pas sans la peur.
Unutmayın korku olmadan cesaret olmaz.
Le courage n'existe pas sans la peur.
Bu cesaret ister.
Ça prend du courage.
O olaydan sonra kıza açılmam için bana cesaret vermişti.
Il m'a donné le courage de l'inviter à sortir.
Buraya inmek cesaret istiyor.
Faut avoir l'estomac bien accroché.
Bu gece sahnede öyle uçmak büyük cesaret işiydi.
Il fallait beaucoup de courage pour aller voler sur scène ce soir.
Buna cesaret mi denir, aptallık mı, orasını bilemem.
Je sais pas s'il est courageux ou abruti
Bu durum cesaret kırıcı gibi görünse de...
Ça peut sembler décourageant.
O çirkin herifle ayrıldığınızdan beri seninle konuşmak için cesaret toplamaya çalışıyor.
Depuis que tu t'es séparée de l'autre tache, il essaie de trouver le courage de t'aborder.
Cesaret... Korkusuzluk... Ve özgürlük...
Courageux intrépides et libres.
Çünkü sen cesaret vardı uzaklaşmak
Parce que vous avez eu le courage de vous éloigner de siècles de tradition par amour.