Doğru traduction Français
166,927 traduction parallèle
Dolar Bill doğru söylüyormuş.
Dollar Bill dit la vérité. Ça semble clean.
Belki doğru gelecek, belki de yanlış ama bunu anlamak için balıklama atlaman gerek.
Que ce soit bien ou mal. Mais... tu dois y aller pour le découvrir.
Seni doğru tarafta tutmama izin ver.
Laissez-moi vous aider à rester dans le droit chemin.
Buna inanmakta güçlük çekiyorum. Elimdeki nakit birkaç emlak anlaşmasına gitti ve şu an mülk satmak için doğru zaman değil.
Mon cash disponible est retenu dans différentes affaires immobilières, et c'est pas le bon moment pour vendre.
Sadece onlara doğru sür, Victor.
- Passe au milieu.
Onlara doğru sür hemen.
Fonce dans le tas, tout de suite.
Tamam. Hayır, hayır, hayır, onları bırakırsak,... çiftliğe doğru gidiyor olabilirler. Bunu riske atamayız.
Mais si on fait rien, ils risquent de migrer vers le ranch.
Eğer bunu doğru yapacaksan, yardımıma ihtiyacın var.
Pour faire ça bien, tu auras besoin de mon aide.
Nereye doğru sürükledi?
Où ça?
Doğru olsaydı çok hoş olurdu.
Si seulement c'était vrai...
Hayır, onlarla doğru anlaşamadığı için gitmeli.
Elle doit partir car elle refuse de tourner la page.
Bunun için plan yapmış olamaz, ama bir şeyleri doğru yaptı.
Il s'est trompé, mais il a été utile.
Özel mi? Doğru mu duydum?
"Parler en privé", j'ai bien entendu?
Güneye doğru gitti. Mexicali'de tanıdıkları var.
Elle est partie rejoindre des amis.
"Son sözler yeterince doğru söz söylememiş aptallar içindir."
Les derniers mots sont pour les idiots qui n'en ont pas assez dit.
Çocuklarım doğru şeyi yapmak için bu kadar nefret dolu... ve gururlu yaşlı bir pislik yüzünden ölmeyecekler.
Mes enfants mourront pas à cause d'un vieux con à la fierté mal placée.
Ama çocukların burada, çünkü bu yaşlı pislik... doğru şeyi yapacak kadar cesurdu hep.
Vos enfants sont là parce qu'un vieux con a eu le cran de faire ce qu'il fallait.
Polonya'da o vahşi köpekler yüzünden doğru dürüst dışarı çıkamıyorsunuz.
En Pologne, tu ne peux pas vraiment aller dehors à cause des chiens sauvages.
Biliyorum ama tatlı barına doğru giden başka bir tane daha olabilir diye düşündüm.
Je sais mais je pensais en avoir entendue une autre par ici qui semblait se diriger vers un bar à dessert.
Şimdi, dokuz ay sonra, yeni bir çağa doğru ilerliyoruz.
Maintenant, neuf mois plus tard, nous marchons dans une nouvelle ère.
Ortaklık. Hepimiz için daha iyi bir geleceğe doğru.
Le Partenariat, vers un avenir meilleur pour nous tous.
Başkaldırmak için doğru zamanı bekleseydik hiç olmazdı.
Merci Si on avait attendu le moment idéal pour se révolter, ça ne serait jamais arrivé.
Bu doğru değil ama devam et.
C'est pas vrai, mais continue.
Kendi yolunda ne yaparsan yap, insanların hayatı daha iyiye doğru değişir.
Ce qu'on fait, à notre façon dans l'ombre, peut changer la vie des gens pour le mieux.
Doğru sonra da sana gülmüştük.
Ouais, et on s'est moqués de toi
Aşağıya doğru domal.
À quatre pattes.
Doğru, demedin.
Exactement, vous n'avez rien dit.
Bayan Pain'in kasetlerinin olduğunu söylemek doğru olur mu?
Est-il exact de dire qu'il existe des enregistrements des séances de Madame Pain?
Clive, Ravi hiçbir şeyi doğru yapmıyor.
Clive, Ravi ne fait rien de tout ça.
Doğru.
Bien.
- Doğru.
- Exact.
- Evet, doğru. Bir iki inatçı Kongre üyesi yüzünden bu iş aylarca gecikebilir.
Il suffirait d'un ou de deux députés entêtés pour que ça perdure.
Saçımı ve başımı geriye doğru...
J'avais la tête renversée.
Meclis'in doğru olanı yapmasını umalım.
La Chambre en est consciente.
Doğru mu bu?
C'est vrai?
Doğru kararı vereceksin.
Tu prendras la bonne décision.
Batan güneşe doğru yürü, bulursun.
Marche vers le soleil couchant, et tu le trouveras.
Doğru adama geldiniz.
Je suis l'homme qu'il vous faut.
Doğru olanı yaptın.
Tu as bien agi.
Haftalardır doğru dürüst yemek yemedim.
J'ai pas eu de repas décent depuis un bail.
Doğru bu!
C'est la vérité!
Güzel olabilirsin tatlım ama oynamayı sevdiği doğru oyuncaklara sahip değilsin.
Aussi jolie soit-tu, chérie, tu n'as pas le bon outillage avec lequel il s'amusait.
Şimdi kızgınsın çünkü yapılacak en doğru şeyin bu olduğunu sen de biliyorsun.
Tu es en colère car tu sais que c'est ce qu'on doit faire.
Doğru olanı yapmaya her deneyişim burnumun boka batmasıyla sona erer ve ben de boklu burunları hiç sevmem.
À chaque fois que j'essaie de bien faire, je me retrouve les tétons plein de merde. Et j'aime pas avoir les tétons sales.
- Doğru söylüyorum.
C'est la vérité.
Dokuz ay sonra yeni bir çağa doğru ilerliyoruz.
Neuf mois plus tard, nous nous dirigeons vers une nouvelle ère.
Her adım insanların iyiliğe doğru yöneldiği her an bunun kalıcı olacağına inanmak istiyoruz.
Pour chaque grand pas, chaque avancée vers la bontée que les gens font, nous voulons croire que le progrès est durable.
Doğru mu bu?
- C'est la vérité?
Ira söylüyorsa doğru olacağını biliyordum.
Si Ira le dit, c'est bon.
- Anne, bu doğru gelmiyor.
Je le sens pas.
Doğru açıyı bul.
Tu cherches le point faible.
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187