English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Kapı zili

Kapı zili traduction Français

176 traduction parallèle
- Kapı zili çaldı. - Ne? Kapıyı açtığı gibi ateş edildi.
On a sonné... elle a ouvert la porte, on a tiré.
-... sonra da kapı zili çaldı ve...
- puis on a sonné à la porte...
- Şey, sonra kapı zili bir daha çaldı.
- On sonna de nouveau.
- Kapı zili katilin işaretiydi. - Kapıyı da dinledin mi?
- C'est ce qui annonça l'assassin.
Kapı zili çaldı ve Diane Redfern senin geceliklerinin içinde kapıya gitti.
On sonna à la porte, Diane arriva en robe de chambre.
Kapı zili çalarsa, cevap verme.
Si l'on sonne, ne réponds pas.
Bu kapı zili.
C'est la porte. Je réponds?
Kapı zili bozuktu. Ben de içeri daldım.
La sonnette était cassée.
İşte bu kez gerçekten kapı zili.
Cette fois, on a sonné.
- Ön kapı zili olabilir mi?
C'est peut-être la sonnette d'entrée?
- Eğer kapı zili çalarsa ne yapıyorsunuz?
Et si quelqu'un sonne?
- ( Kapı zili ) - Haydi. Haydi.
Venez.
Doktor, cerrah, anüs uzmanı ve insan acılarının özverili savaşçısının kapı zili, bu akşamki kahramanımızınkinin üzerindeydi.
Docteur, chirurgien, proctologue, il combat sans relâche les souffrances humaines, et sa sonnette est juste au-dessus de celle de notre héros.
Evet, kapı zili.
Oui, on sonne.
Kapı zili değil mi bu?
On n'a pas sonné?
Ve sonra kapı zili çaldı.
Et la sonnette retentit.
Kapı zili, telgraf gibi çalıyordu.
On sonne, c'est la fille du télégramme.
Kapı zili.
La sonnette.
- ( kapı zili ) - Ah. Zil.
On sonne.
Kat ne diyeceğimi bilemedim. Kapı zili çaldı, sen olduğunu sandım.
On a sonné, je croyais que c'était vous, et elle était debout, là.
Kapı zili o, Al.
- C'est la porte, Al.
Kapı zili.
La sonnette!
Kapı zili.
C'est ma sonnette.
kapı zili çalışmıyor.
La sonnette ne marche pas.
Kapı zili!
CA SONNE!
Kapı zili Bayan Doyle, kapı zili.
Ca sonne, Mrs Doyle, la sonnette.
- Kapı zili çaldı mı?
On a sonné ou on a frappé?
Duvardan duvara parmak izleri, zili çekmeye çalışı, kapıdan kapıya umutsuzca kaçmaya çalışırken katilden düşene dek dayak yemesini görebilirsiniz.
Des traces de mains partout, de la sonnette à la porte, en essayant en vain d'échapper aux coups de l'assassin qui l'a mise à terre.
Bir süre önce kapının zili çaldı efendim.
On a sonné il y a peu.
Bakın çocuklar, zili çaldığınızda kapıyı açanlara çok un atmayın.
Ne jetez pas trop de farine sur les gens.
Kapıyı kapatın ve zili çalarsam gelin.
Sortez et fermez la porte. Je vous rappellerai.
Ben zili çalarken onlar kapıdan çıktı efendim.
- Ces dames ont passé la grille comme je finissais de sonner.
- Kapıdaki zili yarın tamir ederim.
- Je réparerai la clochette demain.
Kapı zili çalıyor.
On peut y plonger depuis l'entrée et se baigner quand on veut.
- Kapı zili.
- La sonnette.
Martha, sen meşgulken, ikiniz meşgulken yani neredeydiniz bilmiyorum, ama bir yerdeydiniz mutlaka kısa bir süre sen meşgulken genç bayan ve ben kısa bir konuşma yapıyorduk. Bilirsin işte, çene çalıyorduk. Kapının zili çaldı.
Pendant que tu étais occupée, pendant que vous deux étiez... je ne sais où, mais quelque part... pendant que tu t'occupais... la petite dame et moi, on faisait la causette... tu sais, cœur à cœur... quand la porte a sonné.
Bu çok garip. Zili çalmadan kapı açıldı.
C'est drole, j'allais sonner et la porte s'est ouverte.
( Kapı zili ) Kim olabilir ki?
Qui ça peut bien être?
Evet. Zili çalmadım ama kapıyı tıkladım.
Oui.J'ai pas sonné, mais j'ai gratté.
Bu yüzden eve geri döndüm, zili çaldım da çaldım ama kapıyı kimse açamdı.
Donc je rentre, je sonne, personne.
Polisler kapılarına geldi. Deliler gibi zili çalıyorlar.
Les flics sonnent à leur porte comme des dingues.
Onunla konuşmalısın. Söyle ona, 10 dakikaya kalmadan kapının zili çalacak ve basın içeri dalacak.
Culley, dis-lui que dans dix minutes, la presse sera ici.
Zili çalmanın bir yararı yok. Çünkü ben de, senin gibi bahçe kapısının bu tarafındayım.
Ce n'est pas la peine de sonner car je suis du même côté de la porte que toi.
ölen ve bize para bırakan benim amcamdı [kapızili çalar] işte mektuplar, o bizim miras çekimiz.
C'est vrai!
Bir not yazdık, kapının altından bıraktık, -... zili çaldık ve kaçtık.
On a écrit une note, on l'a glissée sous la porte, on a sonné et on a déguerpi.
Neden zili çalmak yerine kapıyı kırdılar?
La police? Ils auraient pu sonner.
Zili çalmış, kapı açılmayınca... içeri girmiş ve cesedi bulmuş.
C'était ouvert. Ça répondait pas, elle est entrée et a trouvé le corps.
Doğru.Zili çaldım ama cevap gelmedi ve kapıda kilitli değildi... ve...
C'est la vérité. Tu n'as pas répondu quand j'ai sonné... La porte n'était pas fermée, alors...
- Ön kapıda biri mi var? - Zili duymadım efendim.
- Y a-t-il quelqu'un à la porte?
Eric, fırsat kapıya vurmaz vurmaz, sonra zili çalar ve sonra tekrar çalar ve sonra şöyle bir not bırakır ; üzgünüm seni özledim ve sana telefon ettim...
La chance ne sonne pas deux fois, ni trois fois, et ne laisse pas de petit mot...
Kapı zili, tekrar içeri girmek için ben çalmıştım.
C'est quand j'ai sonné.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]