English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Kapı orada

Kapı orada traduction Français

598 traduction parallèle
Kapı orada.
La porte est là.
- Kapı orada, Bay Cutler.
La porte est par là, M. Cutler.
Adam gibi durmayacaksan, kapı orada.
Si tu continues, tu prends la porte.
Kapı orada. - Tamam.
- D'accord.
Ameliyathanenin kapısını açık bırak ve gece yarısı orada ol...
Laissez ouverte la salle d'operation... et venez a minuit.
Orada çok güzel ağaçlar, sanki cennetin kapısına erişebilecek kadar yükselen çok uzun çamlar var.
Il y a des arbres là-bas, de grands pins... qui grimpent, grimpent... comme s'ils voulaient toucher les portes du ciel.
Ve soracaklar, kim bu kadar özel ki orada ve o gece bir çığlık duyulacak otel yakınında insanlar soracak bu otel neden korundu diye şafakta ben çıktığımda kapıdan diyecekler ki, demek o burada yaşadığından.
On se demandera : "Qui peut bien habiter là?" On se demandera :
Ama yarın sabah... rüyandan uyanacak olursan... ve kapının çalınıp açıldığını görürsen... orada elinde bir kahvaltı tepsisi tutan hizmetçi yerine... tutuklama emriyle bir polis olursa... yalnız olduğuna sevineceksin.
Mais si, demain, à ton réveil, on frappe à la porte, non pas la bonne avec le petit déjeuner, mais un policier avec un mandat, il vaut mieux que tu sois seule.
Orada. Kap var.
Voilà le bidon.
Hiç yabancı bir yere gidip, daha önce de orada bulunduğun hissine kapıldığın oldu mu?
N'as-tu jamais eu la sensation d'avoir déjà été à un endroit inconnu jusqu'alors?
Orada görülmek istemedim onun için kapıdan uzaklaştım.
Je ne voulais pas être vu à la porte de Benny.
Kapıcıdan bahsettiniz. Doktor orada olmayacak mıymış?
Le docteur sera-t-il là?
Tam, yatakları hazırlamak için yukarı çıkmıştım ki orada, atölye kapısının yanında durmuş bana bakıyordu.
Je montais ouvrir les lits... Elle était devant l'atelier, qui me regardait.
- Orada, kapının üstünde!
Sur la porte.
Çünkü orada rüzgar, açıklık, güneş ve fırtınalar vardı. Her şey o kapının ötesindeydi.
Le vent, les grands espaces, le soleil, la tempête, il y avait tout derrière cette porte.
- Kapı yok orada.
- Pas de porte.
Ve ben... evi izlediğine... Evi izlediğine dair hisse kapıldım. - Ne kadar süre orada kaldı?
J'ai eu le sentiment qu'il surveillait la maison.
- Defol kapı orada!
- Dehors!
Orada olduğunu biliyorum, kapının altından ışığı gördüm.
Je sais que tu es là! J'ai vu de la lumière.
- Orada, üç kapı aşağıda.
Numéro 26. Là, 3 portes plus loin.
Orada, kapının arkasında.
Là, derrière la porte.
Madenin kapısına geldiler ve orada durup bana baktılar.
Ils sont venus dans la mine et ils m'ont regardé.
Kapıyı kapatıp seni orada bırakmak istemedim.
Je ne voulais pas vous enfermer à l'intérieur.
Ben odama gideceğim. Avluya çık, evin etrafından dolaşıp sağa dön. Orada küçük bir kapı var.
Je vais dans ma chambre, sortez et contournez la maison par la droite, il y a une petite porte, je vous ferai entrer.
Buraya gelip kanlı göz yuvalarıyla bize doğru baksa... - Orada, kapıda!
Imagine qu'il entre ici et nous regarde de ses orbites sanguinolents.
Pederson'lar orada olduğu için mi kapının yanındaydınız?
Vous étiez á cet endroit car la table des Paterson y était?
Şimdi, dolabın kapısı burada elbise dolabı kapısı orada yatak odanızın kapısı da burada ve elektrik süpürgesini oraya doğru süpürüyorsun.
La porte du placard est ici. La porte du placard à habits est là-bas. La porte de votre chambre est ici.
Bu kapının orada duruyordum ve...
J'étais près de la porte,
Şimdiye kadar hiç, orada olamayacağımız hissine kapıldın mı?
Frank, ça t'arrive de croire qu'on compte pour du beurre?
Neden orada duruyorsun şimdi kapıdan soğuk giriyor gir içeri.
Reste pas planté là, y a un courant d'air!
Yoksulluğu ve açlığı ne kadar eziyet verici olursa olsun samurayın birinin kapısına gidip orada harakiri yapmak istediğini ifade etmesi hiçbir mazereti olmayacak ve dile getirilemez bir harekettir.
J'admets qu'un samouraï ne doit pas frapper à une porte sous prétexte de vouloir s'ouvrir le ventre. Une telle démarche est vile et inexcusable.
Bu sabah kapıcı oradayken orada ilgini çeken birinin yaşadığını anlamıştım.
Quand la concierge a ouvert la fenêtre, j'ai pigé qu'il y avait un accroche-coeur pour toi.
Bilirsiniz, içimde bir his... Kapıyı açtığım dakikada, sizi orada dikilirken gördüğümde uyanan.
J'ai eu une intuition, quand je vous ai vu dans la porte.
Eve gideceğim, kapıyı çalacağım ve orada neler döndüğünü bulacağım.
Je vais y aller et frapper à la porte pour découvrir ce qui s'y passe.
Bu arada, kapının orada gezinen herifler, muhabirler... Size tavsiyem aceleyle yürüyüp gitmeniz. Onlara bulaşmak istemezsiniz.
Les journalistes devant l'entrée si vous ne voulez pas être importuner...
Orada, karanlıkta, beklenmeyenle yalnız kalan Jim nihayet öteki adamla aynı k orkuya kapıldı.
Là, dans le noir, Jim se laissait envahir par la peur de l'autre.
Orada kapı yok! 24 saat değil, epeydir yok gibi duruyor.
Il n'y a pas de porte ici et il n'y en a pas eu depuis bien plus que 24 heures.
Hep orada saklanıyordu, kapının ardında.
Et lui se met toujours là, derrière la porte!
Açıklığın hemen ardında büyük bir metal kapı var. Hemen orada.
Une grande porte en fer, juste derrière cette ouverture, là-bas.
Kapı hemen orada.
La porte est par là.
Sadece bir tenekeci, Peder. O da ana kapının orada geceliyor.
Un vagabond passe la nuit devant l'entrée.
George Takei, geldiğimde, benim onun rolünü aldığım gibi bir hisse kapıldı. Orada değildi ve onun için yazılmış bir kaç bölüm vardı.
On ne s'est pas vues pendant 20 ans, puis on a repris contact, il y a environ 5 ans, et on va aux congrès ensemble.
Orada dikilp durma be adam, kapat kapıyı.
Ne reste pas là, fermez la porte!
Orada bir kadınla tanıştığım konusunda aptal bir fikre kapılmış ve... gitmemize karşı çıktı...
Elle s'est mise en tête que j'ai une amante là-bas, et elle refuse...
Mutfak kapısının orada musluk var.
Vous pouvez vous laver près de la cuisine.
Bir kapı var orada. Aç onu.
Avant que j'arrive à le croire, je voudrais essayer avec vous d'être R.
Bakın, orada, kapı önünde.
Regardez, ici, dans la porte.
Kapıları orada.
Ces deux portes là.
- Hemen şu kapıların orada.
- Derrière ces portes.
Teğmene o vagona girmesini ben kapıyı çalana kadar orada kalmasını söyle.
Dites-lui de monter dans le wagon et d'y rester jusqu'à ce que je frappe à la porte.
Orada ne saklıyorsanız buna değmez, açın kapıyı.
Et peu importe importe ce que t'a à l'intérieur, ça peu pas etre plus que ce que l'on a, ouvre la porte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]