Kitap traduction Français
13,631 traduction parallèle
- Kitap.
- Le livre.
- Kitap özetimi yaptığın için teşekkürler Neil.
Encore? Merci pour la synthèse, Neil.
Peter kitap okurken dudaklarını kıpırdatıyor. Çünkü kitabı yemeye çalışıyor.
Peter bouge ses lèvres quand il lit, parce qu'il essaye de manger le livre.
Hapishane kütüphanesinden olmayan tek kitap bu.
C'est le seul livre qui ne vienne pas de la librairie de la prison.
Sırada ne var? Kitap anlaşması?
Vous allez écrire un livre?
- Kitap almayı unuttum.
J'ai oublié de prendre un livre.
Eğer şarap klübüne aa yani kitap klübünde "SINIRLARINI ZORLAMA" adlı kitabı okumasaydık sizi kıskanırdık.
Si on avait pas lu En avant toutes au club de vin, enfin, au club de lecture,
Eşlerin ölüm karşısındaki kişisel tepkileri çeşit çeşittir. Ama hesap kitap dedin mi işler değişir.
Les réactions personnelles à la mort d'un conjoint sont différentes, mais les affaires financières...
Bir kitap hakkında konuşmuştuk.
On a discuté d'un livre particulier.
Kitap yanında mıydı?
Avait-il le livre avec lui?
Bu kitap, hayatımın bir anlamı olduğunu kanıtlıyor.
Ce livre prouve que ma vie a un sens.
Bu kitap cehennemin kapısı. Şeytani güçleri dünyaya çağırmanın bir yolu.
Ce livre est une passerelle vers l'enfer, un moyen d'invoquer les forces du Mal sur notre planète.
Yani bu kitap şeytanın kaynağı mı?
Alors, le livre est la source du Mal?
Hayır, hayır çaya gerek yok evlat... gidip kitap çevirisini bitirmek zorundayım.
Non merci, je dois y aller... et terminer la traduction d'un livre.
Senin için ghatta kitap satmaya başladım!
Je vends des livres sur le ghat, pour toi!
Gölgelerin babanın kitap Ben çalmak istiyorum.
Je veux que tu voles le Livre des Ombres de ton père.
Ben kitap için buradayım.
Je viens chercher le livre.
Ve ben seçene kadar ben ona vermeyecektir kitap, benim.
Le livre est à moi, et elle ne l'aura pas tant que je ne l'aurais pas décidé.
Bir kitap bile yazabilirsin.
Tu peux même écrire un livre.
Michael ve Gabriel'inki gibi benim adımı Kutsal Kitap'ta bulamazsın ama ilk insan ilkel çamurdan çıktığından beri sonsuza kadar yaşıyordum.
Tu ne le trouveras pas dans les Écritures comme Michael ou Gabriel, mais lorsque le premier humain a rampé hors du fumier originel, j'étais déjà en vie depuis une éternité.
İnsan benim gibi çok kitap okuyunca ister istemez gözleri bozuluyor tabii.
Mais quand on lit autant que moi, on finit par s'abîmer les yeux.
Bu kitap cehennemin kapısı.
Ce livre... est un passage vers l'enfer.
Kitap nedir?
C'est quoi, ce livre?
- Kitap mı okuyorsun?
Un peu de lecture?
Orada bir kitap bulduk.
On a trouvé un livre.
Hepsi o lanet olası kitap yüzünden!
Tout ça à cause de ce foutu livre.
Kitap hâlâ onda, değil mi?
Il a toujours ce livre, pas vrai?
O kitap onda olduğu müddetçe ölüler onu sürekli takip edecek.
Tant qu'il aura le livre, une traînée de cadavres va suivre.
Burada ne işin var ve ailemden çaldığın kitap nerede?
Tu fous quoi sur cette propriété, et où est le livre que tu as volé à ma famille?
Kitap sende ve onu bana vermen gerek.
Tu as le Necronomicon, et tu dois me le donner.
Bakın. Eğer kitap daha önceki gibi gömülürse senin gibi başka bir dangalak gelip onu kullanabilir.
Écoutez, si le livre est enterré comme il l'était avant, alors un autre idiot, comme toi, pourra venir l'utiliser.
Evet, gördüğün üzere kitap ve içindeki şeytani şey bu tip şeylerden pek etkilenmiyor.
Oui, vous voyez le livre et le Mal qui l'entoure, ne sont pas vraiment affectés par ce genre de choses.
Pekâlâ, kitap. Senin canını benimkinden daha fazla yakacak.
OK, livre, ça va te faire plus de mal qu'à moi.
Orada kalemliğin yanında olan kitap kopyasını fark etmişsindir.
Tu as remarqué une copie à côté de ce pot à crayons?
Tipki kitap gibi seffafim.
Je suis un livre ouvert.
Sağlıkla ilgili bir kitap okuyorum. İçine kereviz sapı koydum, ciğerleri temizliyormuş.
J'ai lu ce livre sur la santé, j'ai mis du céleri, apparemment ça purifie les poumons.
- 9 kutsal kitap var.
Il y a neuf écritures.
Eşiyle birlikte kitap kulübündeyiz.
Sa femme et moi sommes dans le même groupe de lecture.
Kitap diyor ki... Tanrı inancı olmadan yaşayanlar ve kutsal şeylere saygısızlık yapanlar ölümle cezalandırılacak.
Le Livre dit que ceux qui vivent loin de dieu... et dans le blasphème, seront condamnés à mort.
Ona renk terapisi üzerine bir kitap verilmişti.
On lui avait offert un livre sur la chromathérapie.
Yıllarca kitap imzalamaktan inanılmaz bir kas hafızası geliştirmiş.
Il a une incroyable mémoire musculaire après toutes ces années à signer des livres.
İçki dahil tüm gelirlerden % 20. George RR Martin kitap satışlarından gelen parayı da bölüşürüz.
20 % de parts, ventes d'alcool comprises et on partage les ventes de livres de George RR Martin
Birkaç saat önce kütüphaneye gidip bir yığın kitap kontrol etmiş.
Elle s'est montrée à la bibliothèque il y a quelques heures et a vérifié une pile.
Senin de fark ettiğin gibi kitabın içine saklanmış başka bir kitap var.
Caché dans le livre, il y a une autre livre, comme tu l'as découvert.
- Kitap işi nasıl? - Kim bilir?
- Et la maison d'édition?
Bu senaryoda Mr. Peanutbutter ile evimizde miyiz? Yoksa terk edilmiş bir Barnes Noble'da ısınmak için kitap yakıp Dickens tarzı fakirliğimizi mi yaşıyoruz?
Dans ce scénario, nous vivons dans notre maison ou nous squattons un Barnes and Noble et brûlons des livres pour se chauffer et vivons dans une pauvreté à la Dickens?
Peki kimsenin kitap okumadığı bir yer olduğunu söylesem?
Si je vous disais qu'il existe un endroit où personne ne lit?
Kitap yazmaktan farkı yok, sadece daha kısa ve daha fazla insan okuyor.
C'est comme écrire un livre. C'est juste plus court et lu par plus de monde.
Kitap trajedi mi çıktı yoksa komedi mi?
Alors, est-ce finalement une tragédie ou une comédie?
Bir kitap buldum.
Et j'ai trouvé un livre.
Kitap okuyun.
Lisez un livre.