Kök traduction Français
1,103 traduction parallèle
Bu çocuk... Sanki içimde kök salmış gibi hissediyorum.
Cet enfant, je sens qu'il a pris racine en moi.
Ailesi bir yere kök salmanın ne demek olduğunu biliyor.
Sa famille sait ce que c'est, des racines.
Uygun kök ya da mantarı bulabilmek için her yere baktık.
Nous avons cherché le bon champignon ou la bonne racine.
Su, şeker, glikoz çok az kök özü, tahıl parçacıkları, maya, yapay alkol... ve 17 miligram hyvroxilated quint-etil metacetamine. ( Bir çeşit uyuşturucu )
Eau, saccharose, dextrose, extraits de diverses racines, céréales en poudre, levure, synthéhol... et 17 milligrammes de quintéthyl hydroxilé métacétaminé.
... doğu sahil şehirlerinden kök salan gangster filmleri,.. ... ve Broadway tarafından üretilen müzikal filmler. Bana cazı hatırlatırlar.
Le western, originaire de la frontière, le film de gangsters, des villes de la côte Est, et la comédie musicale née à Broadway.
Kök salmak.
De racines.
Aynı eski ben, bir yuva ve aile isteyen, kök salmak ve onları büyürken görmek isteyen kişiyim.
La bonne vieille Kate, qui veut le foyer et la famille, qui veut planter des racines et les voir pousser.
Bu kök slash boşluk'workspace', slash, boşluk,'çöplük', boşluk
Tape racine, barre oblique, point, espace, barre oblique, point, espace, point.
Kök ya da yaprak görürseniz, alın ama özellikle mavi sukabağını getirin!
Si vous voyez des racines ou des feuilles, prenez-en, mais surtout, rapponez la gourde!
İnsan içkisi. Kök birası deniyor.
- De la bière brune, c'est humain.
Büyük, geniş, sağlam devasa ağaçlardan bahsediyorum. Toprağa yüzyıllardır kök salanlardan.
Je parle d'arbres grands, solides... et massifs aux racines bien profondes depuis des siècles.
Orada neredeyse kök salacak.
Il doit commencer à être bien mûr.
Bana kök söktürdün.
Vous m'en avez fait voir.
Hakkınızda her şeyi biliyoruz beysbol, kök birası, dart okları, atom bombaları.
Le base-ball, la bière, les fléchettes, les bombes atomiques.
İffetli, içkiden uzak ve kök mayası adını verdiğim tatsız pelte yapılan bir kasabada, kim yaşamak ister?
Qui souhaite vivre une vie de chasteté, d'abstinence et manger de la bouillie de maïs fade et insipide?
Doğruluğu ne kadar aşılarsan aşıla çürük kök de eski meyvenin tadı hâlâ kalır.
On ne greffe pas la vertu sur un vieux tronc.
Gregory, kök saldım.
Gregory, je prends racine.
Yani, tek bir kök sistemine sahip tek bir dev organizma olduğu bulundu.
Lls possèdent le même système de racines... - C'était quel genre de lumière?
Her sabah 10 gram kök.
Dix grammes de fibres par jour.
Saldırganlığın çok derinlere kök salmış olduğu kasabalara da rastladık ve tamamen yok etmek zorunda kaldık.
Nous trouvions même des villages entiers... où la tendance à l'agression était si bien enracinée... que nous devions l'éliminer totalement.
Ben bir kök birası alacağım ve onun acilen bir içkiye ihtiyacı var.
Je prendrai un coca, et lui, un truc bien fort.
Sadece kök birası satışının beşe katlayacağını bekliyorum.
J'espère multiplier par cinq les ventes de boissons aux plantes.
Eski bir Kligon atasözü der ki : "Bir adamın ağız tadını kök birasıyla kaçıramazsın."
"Une boisson aux plantes ne délie pas les langues".
Takana kök çayı sever misiniz?
Vous aimez le thé aux racines de takana?
Şu anda çok açım Şu anda Neelix'in leola kök yahnisinden bile bir kazan yerim.
J'ai tellement faim que je pourrais avaler un bouillon aux racines de leola.
İyi sözlerin kök salar çiçek açar, sana iyilik getirir.
Tes mots gentils... prennent racine, fleurissent, et reviennent te bénir.
Kutsal kök Eva Birim 01'e nakledildi.
L'Eva 1 a été marquée par les stigmates sacrés.
Seni beklemekten kök saldık.
Hé!
Kök birası hala mevcuttur. Ama fiyatı 6.50 $ olmuştur.
De la limonade est disponible, mais le prix est maintenant de 6,50 $.
Burada bir damla kök birası bile görmek istemiyorum.
Je ne veux pas voir une goutte de boisson aux plantes ici.
Siz şimdiye kadar hiç güzel M-sınıfı bir gezegen bulmayı ve orada kök salmayı düşünmediniz mi?
N'avez-vous jamais songé à vous établir sur une planète?
Göbek bağındaki kandan alınan kök hücreler ölümcül hastalıkların tedavisinde kullanılabilir, mesela...
Les cellules-souches du cordon ombilical vont être utilisées pour traiter des maladies telles que...
Ve sonra orada kök salmış gibi öylece dikilecek, kalbi küt küt atacak, Ve her zaman yemin ederim ki, her kahrolası zaman, Bize dönecek, gemiye doğru herkese doğru ve haykıracaktı ;
Il restait sur place, comme enraciné, le coeur palpitant, et à chaque fois, à chaque bon Dieu de fois, je le jure, il se tournait vers nous, vers le navire, vers tous,
Şeytanın ikinci tercihi kök birası.
Satan aime aussi la limonade.
Ve Bobby'nin babasının ayak bileğinde bulduğun iz, bir kök tarafından yapılmış olabilir. Karin'in babasını mezarından çekenle aynı kök.
Et l'hématome du père de Bobby a pu être causé par les racines qui ont extrait le père de Karin de sa tombe.
Kök salmak diye buna denir.
Quand on parle de prendre racine.
Coats Korusu yetkilileri, Rich ailesinin meyve bahçesindeki toprak ve kök bileşimi üzerine detaylı bir araştırma yürüttüler ama Karin Matthews'un bedenini Michigan çamuruna çeken şeyin ne olduğunu açıklayamadılar. Aynı şekilde yetkililer, Karin'in babasının cesedinin 3 yıl önce mezarından çekilip Karin'in bodrumuna nasıl geldiğini de saptayamadılar.
Les autorités ont analysé avec précision le sol et les racines du verger de la famille Rich, mais sans pouvoir expliquer ce qui a englouti le corps de Karin Matthews, ni comment le cadavre de son père s'est retrouvé dans sa cave trois ans auparavant.
Ooh, kök birası mı?
C'est de la bière?
Bayılırım kök birasına, sen bayılmaz mısın?
J'adore la bière, pas vous?
Biraz kök şarabım var, gidip birer kadeh içelim.
J'ai quelques bouteilles planquées par là. Déballez vos affaires et venez.
Anlaşılan Nelson tekrar kendisine kök saldıracak bir şebek bulmuş.
Une fois de plus, nelson est venu avec ses singes.
Bu kök birası.
C'est de la limonade.
Yani yedikleri kök yüzünden mi herkes bu şekilde davranıyor diyorsunuz?
Vous voulez dire que tout le monde agit de cette façon à cause de la nourriture?
Bahçedeki ağaç, su borusuna kök salmış. Bir de onunla uğraşıyorum.
De plus, il y a des racines dans la canalisation d'eau.
Ben de bir kök-birası alacağım.
Et pour moi, une limonade.
Devrimci fikirleri daha şimdiden insanlar arasında kök salmaya başladı.
Ses idées révolutionnaires déjà germent dans le peuple.
Bir yere kök salmak istiyordum.
Je voulais me trouver des racines.
Polisin dediğine göre... QuickieMart'ın sahibi Nguyen Kok-Suk'ın kesik başı 2 : 39 sularında bir Jerseymaid dağıtıcısı tarafından bulunduğunda hâlâ konuşuyordu, San Fernando Valley Şerif Departmanı ise eşiyle çocuklarının tuhaf ve ayinsel biçimde katledilişini araştırmayı sürdürüyor.
Selon la police, la tête coupée du gérant de supérette Pinh Dang Ku parlait encore lors de sa découverte vers 2 h 39 du matin par un livreur des laiteries Jerseymaid
Bu birlikte getirdiğim kök ; bir nesilden gelen kök.
Le cep que j'ai apporté avec moi.
Belki de analiz etmeyi bırakırsanız kök neden olarak, belki de siz...
- Vraiment?
Dinle, istediğin gibi kıkırda, kok. Ama benim kredi kartım var, yani- -... diyorum sana.
Tu peux rire et puer tant que tu veux, moi, j'ai une carte de crédit, alors...
koko 24
koku 39
kokusu 19
kokuyor 38
kokuyorsun 34
köker 19
kokuşmuş 40
kokusunu alabiliyorum 34
kokuyu alıyor musun 18
kokusunu alıyorum 25
koku 39
kokusu 19
kokuyor 38
kokuyorsun 34
köker 19
kokuşmuş 40
kokusunu alabiliyorum 34
kokuyu alıyor musun 18
kokusunu alıyorum 25