Körü traduction Français
543 traduction parallèle
Halk onları felakete sürükleyen generalleri körü körüne takip ediyor.
Les gens suivent aveuglément les généraux vers la destruction.
Körü körüne çarpýţmayý býrak da biraz sađduyulu düţün.
Cessez de vous prendre pour Abraham Lincoln.
Bunlar gri mi, yoksa renk körü müyüm?
Vos manteaux sont gris ou je suis daltonien?
Hayır renk körü değilsiniz. Bunlar gri. Peki.
Effectivement, ils sont gris.
O küçük hikayelerini uydurmaya başladığında - Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun..
Mais quand il raconte ses petites histoires, il y croit tellement lui-même qu'on ne peut que...
İngilizlerin de genelkurmayı var ve benim gibi düşünüyorlar. Müttefiklerimiz Majino Hattı'na körü körüne güvenmiyorlar.
L'état-major anglais n'a pas non plus une confiance aveugle dans la ligne Maginot.
Şöyle oldu. Her şeyden önce, renk körü olduğumu fark ettim.
Eh, bien... d'abord, j'étais daltonien.
Fred C. Dobbs, üstün körü konuşmaz.
Foi de Dobbs, je pense toujours ce que je dis.
- Çünkü Lackery renk körü.
Non, Lackery est daltonien.
- Daha sabahın körü.
- Il est 6h10.
Bu burjuvalar, bir fikre körü körüne bağlanıyorlar.
Les bourgeois se font tout une idée de la chose!
Bana yalan söyle, sana körü körüne inanayım.
Mentez et je vous croirai. Aveuglément.
Daha sabahın körü.
On commence le matin.
Sadece sen bir bebek gibi körü körüne güvenebilirsin.
Un bébé comme toi peut pas comprendre.
Amirale körü körüne bağlılığını takdir ediyorum.
J'apprécie ta fidélité aveugle à l'amiral.
Ne yaptın da senin gibi bir körü bu kadar adam deli gibi arıyorlar?
Qu'avez-vous fait pour avoir tant d'hommes à vos trousses?
Yüce Tanrım! Bir körün diğer bir körü eğitmesini mi bekliyorlar?
Grands dieux, on attend d'une petite aveugle qu'elle enseigne à une autre?
Ama izleniyorsan her hatalı ilk izlenime karşı körü körüne ileriye yönel.
Mais si l'on était regardé, ... conduit progressivement en aveugle à travers chaque première vision erronée.
Körü körüne ileriye yönel her hatalı ilk izlenime karşı.
Conduit progressivement en aveugle... à travers chaque première vision erronée.
Emirlerini körü körüne uygulamayacağım.
Autant que vous compreniez que je ne suivrai pas vos ordres aveuglément.
Bu aşırı alçakgönüllü davranışlar... krala körü körüne itaat etmeyi telafi etmeyecektir.
Ces actes excessifs d'humilité ne compenseront pas la soumission à la couronne.
Neden bunca zaman insanlar körü kürüne bir başarısızlık için çalışsın?
Cela fait des années qu'on essaie sans succès. Et si quelqu'un y était enfin parvenu?
Topalı yürütmesi, körü gördürmesi, tepede sakatı dans ettirmesi meşhurdur onun.
Il peut faire marcher les estropiés, rendre la vue aux aveugles et faire danser les mutilés sur la colline.
Körü körüne bağlılık.
M'obéir aveuglément.
Körü körüne bağlı olduğum bir adamı neden öldürteyim?
Pourquoi ferais-je tuer un homme que j'idolâtrais?
Bu işin içine körü körüne girmedin ki.
Et tu n'étais pas aveugle.
Seni oraya her şeyden habersiz körü körüne yollamayacağız, Jim.
Vous ne partirez pas à l'aveuglette, Jim.
Bir göreve tamamen körü körüne gitmeye razı olmayız Bay Jones.
Nous tâchons de nous informer un minimum avant de partir en mission.
Hatayı, apaçık ortada olanı körü körüne kabul edenler yapar.
Les erreurs sont dues à ceux qui acceptent aveuglément l'évidence.
Öldürür umuduyla körü körüne ateş edemeyiz.
On ne peut pas tirer au hasard dans l'espoir de le tuer.
Katırların ikisi de renk körü.
Mais ces mules sont daltoniennes.
Korkaklıktan, açgözlülükten ve cazip bir gelecek vaatlerinden dolayı körü körüne insanlara zulmedenlerin emirlerine uyduğumu itiraf ediyorum.
J'avoue que par lâcheté, par cupidité, sur des promesses trompeuses, j'ai obéi aveuglement aux écorcheurs du peuple.
Daha sabahın körü.
Il est très tôt.
Ancak uşağım körü körüne.. .. itaat etti.
En revanche mon serviteur lui obéissait aveuglément.
Bir yavru kavurucu sıcağa doğru körü körüne yürümeye başlıyor ve ebeveynleri umutsuzluk içinde seyretmekten başka birşey yapamıyor.
Un des petits s'avance à l'aveuglette par cette chaleur écrasante. Ses parents ne peuvent que le regarder, désespérés.
Oğlunu körü körüne seviyordu. Ondan bir şey esirgemiyordu.
Il avait pour son fils un amour aveugle... et ne lui refusait rien.
Körü körüne mi almak istiyorsun?
Tu achètes chat en poche?
Danny kar körü oldu ve katırın kuyruğuna tutunarak devam etti.
Frappé de cécité des neiges, Danny s'accrochait à sa queue.
Bu nedenle adamımız, dostunu körü körüne, oraya buraya bakınarak bulmaya çalışır. En sonunda, hareket eden bir şeyler gördüğünü sanır.
Alors notre homme chercha l'ami et ŕ tâtons, il cherche, il cherche enfin il croit voir quelque chose remuer.
Bazılarınız kim olduğumu ve nereden geldiğimi bilmek istiyor diğerleri çalışmalarımdan dolayı beni kabul etmeye hazır ve güvenliklerini garanti edersem beni körü körüne izlemeye gönüllüler.
Certains veulent savoir qui je suis, d'où je viens... Les autres sont prêts à m'accepter aux vues de mon travail et à me suivre aveuglément à condition que je garantisse votre sécurité.
Bir daha sorun çıkarırsanız, gecenin körü gelip... geceliğinizin içine bir yarasa koyarım.
Et si vous nous posez encore des problèmes, je viendrai en pleine nuit mettre une chauve-souris dans votre lit.
Bunu anlamaya yönelik uzun yolculuğumuz.. hem körü körüne bir saygı hem de doğal dünyaya haz duymayı gerektirdi..
Cette quête vers le savoir... exige le respect inconditionnel des faits... et l'admiration du monde naturel.
Ben, üstün körü yaratıp bıraktıklarından biri!
Je suis une de tes créatures ratées!
Ama bu saf ve körü körüne bir tutkudan başka bir şey değildi.
Ce n'était qu'ambition pure et aveugle.
Renk körü değilim.
Je ne suis pas daltonien.
Onlar kör. - Başka bir körü dinlemek için para ödemezler.
- Ils ne paieront pas pour voir un aveugle.
Evet, dizlerinin üzerine çöküp körü körüne yanlış tanrına tapınmanı görebiliyorum.
Et maintenant, je te vois à genoux Adorer aveuglement ton faux dieu
Çoğu insana göre kadın avukatlar kendilerine söylenen her yalana körü körüne inanırlar.
Beaucoup de gens diront : "Une femme avocate " va sûrement gober tout ce qu'on lui raconte. "
Unutmadan, ben, gururuna yenik düşüp,... körü körüne hata yapan bir subaydan çok, cehaletini kabul edip soru soran bir subaya saygı duyarım.
Et sachez que j'ai plus d'estime pour un officier qui est prêt à admettre son ignorance et à s'informer, que pour celui qui fonce tête baissée aveuglé par son amour propre.
Tecrübelerimle biliyorum ki personelimin, bir çuval içindeki renk körü bir kirpi sürüsü kadar resim yeteneği var.
Je sais d'expérience que mes hommes ont le talent d'une portée de hérissons daltoniens... dans un sac noir.
Ve emirlerine körü körüne itaat ettiğimse... evet, evet dogru!
Oui! Oui c'est vrai!