Kırıl traduction Français
25,940 traduction parallèle
Boyun çevresindeki ölüm öncesi yaralar ve dil kemiğinin kırılması asfiksi olduğunu gösteriyor.
Les contusions antemortem autour du cou, ainsi que l'os hyoïde brisé, tout converge pour confirmer l'asphyxie.
Astrid'in kemiklerinden biri kırıldı sandım.
Je pensais que c'était l'un des os d'Astrid.
- Çünkü kırılıyorlardı.
Parce qu'ils cassent.
Panzehir şişesi kırıldı!
La fiole de l'antidote est cassée.
Hanımefendi, Ranjit Singh... başka bir yerde dolandırıcılık suçundan tutklandı.
Ranjit Singh a été arrêté pour fraude à Chandigarh.
Zümrüd-ü Anka taşı ölümsüz düşmanlara karşı gücünü kılıca aktarır.
La pierre du phœnix donne à l'épée son pouvoir contre des ennemis immortels.
Bir vampiri kalbinden bıçaklayınca kılıç kendi içine sihirli bir kanal açarak ruhlarınızı yarattığınız kişisel cehennemize aktarır.
Quand un vampire est poignardé au cœur, l'épée agit comme un conduit magique, transférant leur âme dans cette vilaine pierre, créant votre propre petit enfer.
Çünkü, Robyn'in kaldırıldığı hastaneye ulaştık ve moda açısında biraz karışık bir durum söz konusu.
Parce que nous l'avons cherché à l'hôpital où Robyn avait été emmenée. et son formulaire d'admission, il y a une contradiction de mode.
Hayır, hayır, hayır. Dediğim gibi, arkadaşımız Aradiyarlar'da tıkılı kaldı.
Notre ami est coincé dans le Neitherland.
Saklı tutmalıyım, diğer türlü adaletin kılıcı tepemizde sallanır.
Je dois les garder ou la police sera sur nous.
Kusura bakma da kendisi hâlen kız kardeşim sayılır.
Je te rappelle que c'est ma sœur.
Bence siz ona NZT'nin yan etkilerine karşı bağışıklık kazandırıyorsunuz o da bizim öğrendiklerimizi size söylüyor.
Je devine que vous lui donnez l'immunité aux effets secondaires du TNZ et il vous a dit ce que nous sommes jusqu'à?
Para demişken, New York Akıl ve Hafıza Enstitüsü yakın zamanda 500 milyon dolarlık bir yatırım almış.
Sociopathie occasionnelle. En parlant d'argent, L'institut New-Yorkais "Esprit Mémoire"
Açık bile olmayan aşırı güvenlikli bir bankadaki kasa kutusuna nasıl ulaşırız?
Alors comment peut-on accéder au coffre d'une banque extrêmement sécurisé qui n'est pas encore ouverte?
- Paketleme için kusura bakma. - Hayır, en sevdiğim kısımdır o.
Non, l'emballage est ma partie préférée.
Nükleer saldırıları engellemenin en iyi yolunun karşılıklı anlaşılan yıkım olduğuna karar verenler bu tip insanlar.
Ce sont des gens comme cela qui a décidé destruction mutuelle assurée comme le meilleur moyen de dissuader les attaques nucléaires.
İki günlük ciddi iş ilişkisinden sonra Mavi Sınır'ın, Lucy'nin muhbiri dahil olmak üzere kadınları öldürmek için para ödediği kişinin adresini bulduk ama bir sorunla karşılaştık.
Donc, après deux jours de collaboration strictement professionnelle, nous avons l'adresse de la personne qui était rémunéré par The Blue Limit. pour tuer ces femmes, y compris la source de Lucy, mais on a rencontré un problème.
Cyrillus Holding ve Mavi Sınır'da tutuklamalar yapmaya başladıklarında dokunulmazlık karşılığında Friedrich'in rolünü doğrulayacak tonla kişi bulduk.
Et des qu'ils commenceront a mettre sous verrous des employés de Cyrillus Holdings et du Blue Limit, les langues se délieront pour corroborer le rôle de Friedrich en échange de leur immunité.
Sanırım artık işlerin daha iyi olma şansı var ve birlikte çalışabilmemizin bir yolu varsa, o hakkı kullanmak istiyorum.
Je pense que j'ai une chance de devenir meilleur maintenant, et s'il y a un moyen pour que l'on travaille ensemble, c'est ce que je veux.
Kodlu yazılmış ama sanırım kodu kırdım.
C'est codé, mais je pense l'avoir déchiffré.
Saate en son ne zaman baktın bilmiyorum ama yaklaşık bir saat önce balkabağına dönüştüm sayılır.
Je ne sais pas quand tu as regardé ta montre pour la dernière fois, mais je suis redevenu
Evet veya hayır olarak gözünü kırpamıyorsa nasıl iletişim kuracağız ayrıca?
Et s'il ne peut pas cligner pour "oui" ou "non", comment communiquer?
Brian, Huston'ın Kilitli Kalma Sendromu denilen, sıfır beden kontrolüyle algısı açık bir zihin sağlayan bir hastalık yaşadığını sezdi.
L'intuition de Brian c'est que Huston est dans un état appeler le syndrome d'enfermement, reclus dans son propre enfer, et en gardant une pleine conscience, sans le contrôle de son corps.
Altı aydır seks yapmadım ve iki aydan kısa süre önce neredeyse patlıyordum. Beni biraz rahat bıraksan olmaz mı?
Je n'ai pas fait l'amour depuis 6 mois, et j'étais dans une explosion il y a moins de deux mois, donc laissez-moi tranquille, d'accord?
Durumunu kontrol altına alıp kan incelticileri kesince kırığı düzeltmeleri için ortopediyi arayacağız.
ok, dès qu'elle est stable et l'hémorragie contrôlée, on laisse entrer le chir ortho pour cette mauvaise fracture.
Son şansın : Tuhaflık Kıyameti küresini nasıl alırım söyle bende çocukların canını bağışlayayım.
Dernière chance : dis-moi comment rendre le Bizarremageddon général et j'épargnerais les enfants!
Bu bir farklılık yaratmıştır yani yarattı mı?
Ça a probablement dû être différent. non?
Hayır Steve, büyük ihtimalle tuvalete gittiğinde kıçından çıkar.
Non, Steve, il est sûrement dans ton cul, à côté de l'énorme balai.
Kızlar birliğine de ne bayılırım.
Tu sais que j'adore les fraternités.
Bize taşınırsın, ben de GB'deki adamla tanışırım adı her neyse artık.
Tu emménages avec nous, je verai le mec de l'immigration. - Peu importe son nom.
- Sanırım bu da senin taşınman için açık kapı bıraktı. - Evet.
- Te laissant l'occasion d'emménager...
Hope Zion kır evi festivali açılış töreni.
Au premier festival cottage du Hope Zion.
Hatırla, Charlie Charlie, işler tıkırında.
Rappelle-toi, Charlie-Charlie, il vaut de l'or.
Moxamlar 2003 yılında 13 yaşında olan kaçırılan kızları Ivy'nin bulunduğunu henüz doğrulamadılar.
Les Moxam ont confirmé que leur fille, Ivy, enlevée à l'âge de 13 ans en 2003, a été retrouvé vivante.
13 yaşındaki bir kızın okulda olması gerektiği bir zamanda sizin bir elemanınız tarafından kaçırıldığı zamandan bahsediyoruz.
Quand une enfant de 13 ans qui devait être dans l'une de vos classes, quand elle a été enlevé par un membre de votre personnel.
13 yaşında okulunuzdaki bir sınıfta olması gereken bir kız sizin çalışanlarınızdan biri tarafından kaçırıldı.
Une enfant de 13 ans qui devait être dans l'une de vos classes, a été enlevé par un membre de votre personnel.
Diğer kız kaçırılınca ben de düşündüm ki...
Avec cette autre fille qui a été enlevée, j'ai pensé que...
Onun, Harvard'ın adını kullanıp, okulun ismini lekelemesi bizi çok kızdırıyor.
"Et cela nous rend malade qu'il prenne le nom " de l'école de droit d'Harvard et qu'il le jette dans les toilettes.
Uzun zamandır ABD Savcılık Ofisi'nde aynı konumdasın.
Vous n'avez pas été promue depuis longtemps.
Mombasa'daki korkunç kareoke bar olayından beri kuyruğunu kıstırıp kaçan hep sen oldun.
Vous me léchez les bottes depuis l'incident Dans cet affreux bar de Karaoke à Mombasa
Bu alet genelde duş alan kurbanların üzerinde kullanılır ancak Bay Dowd dosyasında ise ağzına dökülmüş gibi iç kısımdaki ciddi yanıkların ardından kaçınılmaz son gerçekleşmiş.
On l'utilise pour arroser les victimes avec du plomb fondu, ou dans le cas de M. Dowd, pour en verser dans la bouche, causant ainsi de graves brûlures internes conduisant à la mort.
Her kim erken tahliye edilirse karşılığında sapkın arzularını dindirmek için kısırlaştırılıyormuş.
Qui a été libéré plus tôt en acceptant d'être castré pour atténuer ses désirs pervers.
Derler ki nükleer yıkımdan sonra iki şey hayatta kalır hamamböcekleri ve kremalı kek.
Deux choses survivent à l'holocauste nucléaire : les cafards et les Twinkies.
Sanırım takıma neden alındığını artık biliyoruz.
On sait pourquoi elle est dans l'équipe.
Hayal kırıklığıyla sonlanabileceğini bildiğin halde, sadece onu sevdiğin için, büyük bir inanç gösteriyorsun.
C'est un acte de foi. Et vous savez que vous pouvez être déçue. Parce que vous l'aimez.
Onun sevdiği şeyleri biliyorum çünkü biz arkadaştık. Ajan Keen demem bile ona duyduğum saygıdan dolayıdır.
Je le sais, parce que nous étions amis, même si je l'appelais Agent Keen.
Evet, müşteri listenizi aldık ve araştırıyoruz.
Nous avons la liste. Nous l'étudions.
O yüzden evet geri zekalı, günde 30 dolarlık zarar, çalmak sayılır.
Donc, oui, crétin, 30 $ de pertes quotidiennes, c'est du vol.
Hayır, sonra Brooklyn'de bir arkadaşta kalacaktık ama adresi yok.
Non, on devait dormir chez un autre ami à Brooklyn, plus tard, mais je n'ai pas l'adresse.
Yinede olasılık gerçekleşti sanırım.
Voilà ce que je pense qu'il a dû se passer.
Stern'ün kızların kaçırılabilmesi için Aubin'in otobüsüne koyduğunu biliyoruz. Ancak nerede ve ne zaman kaçırılacağını bilmiyoruz.
Maintenant, nous savons que Stern assigne les filles pour Aubin enlever l'autobus à un point pendant le voyage.