Tamamıyla traduction Français
3,164 traduction parallèle
Ve tamamıyla utanç vericiydi, ama sonraki gün çok üzülmüştü işte, utanmıştı.
C'était vraiment embarrassant mais... il était super gêné le lendemain. Mort de honte...
Yıldız'ın Dönüşüm Çemberi tamamıyla hafızamda. Kolayca tekrar yaratabilirim.
Mais j'ai le cercle de transmutation de l'Étoile en tête.
tamamıyla çökmek üzere olan bir dünya. Birimiz bunların hepsi nerede başladı diye sorabilir.
Alors, quelqu'un pourrait se demander où tout cela a commencé?
Tamamıyla yerel olacak şekilde, tabii ki ham maddeleri küresel kaynak yönetim sistemi yoluyla elde edecek ve az önce tartışıldığı gibi talep şehir nüfusunun kendisi tarafından yapılacaktır.
Entourant complètement la ville, elle obtiendrait les matières premières via le système de gestion globale des ressources, répondant aux demandes exprimées par la population de la ville elle-même.
Kan, tamamıyla soğurulmuştu.
La saturation de sang est régulière.
Bina yapı olarak tamamıyla güvende olmalı ve elbette disilyum da patlamanın etkisini azalttı.
Le bâtiment est structurellement intact puisque l'alliage de disillium a absorbé l'explosion.
Hayır, hayır. Siz beni tamamıyla yanlış anladınız.
Vous avez tout faux.
Tamamıyla yeni bir çağa adım attık! Japonya kökten bir değişimin içerisinde!
Avec les Jeux Olympiques l'année prochaine, notre pays va renaître!
Buna hazır değilsen, bu bana tamamıyla uyar.
Si tu n'es pas prêt, ça me convient parfaitement.
Ayrıca atalarım da ben de o İsa puştunu çarmıha gerdiğimizi tamamıyla kabul ediyoruz.
Mes ancêtres et moi assumons la crucifixion de votre Christ à la con.
Ama benimkini tamamıyla ifşa etmende sakınca görüyorum.
Mais pas exposer ma vie.
Bazı şeyleri tamamıyla ifşa etmenin iyi fikir olmadığı zamanlar vardır. - Gerçekten mi?
Non, mais parfois déballer n'est pas la meilleure idée.
Ve buradan çıkarken, tamamıyla iyileşmiş olacaksınız.
Et quand vous sortirez d'ici, vous serez comlétement guéri.
Bu geceden sonra, tamamıyla senin olacağım.
Bon, après ce soir, je suis tout à toi.
Kendini kanıtlamış bir komutan ve tamamıyla acımasız.
C'est un meneur d'hommes et il ignore totalement la pitié.
Tamamıyla.
Exactement.
Bu tamamıyla senin ilişkin.
Ce sont vos propres affaires.
Nirvana'dayken, müzik üretme süreci tamamıyla basit, sade ve gerçekçiydi.
{ \ pos ( 192,210 ) } Avec Nirvana, le processus de composition { \ pos ( 192,210 ) } était totalement simple, pur, et vrai.
Tamam, sadece, çivinin diğer tarafa tamamıyla geçtiğinden emin ol.
Ok, c'est juste pour s'assurer que le clou a bien traversé.
Anlaşılan, sizi ayıran tek şeyin, Benim olduğum izlenimine kapılıyor. Bu da, bizim hakkımızda tamamıyla dürüst olmadığını düşündürtüyor.
Oui, apparemment il a l'impression que je suis la seule chose qui vous éloigne ce qui me fait penser que tu n'es pas totalement honnête sur nous.
Yaklaşımımız tamamıyla hatalıydı. Hemen savunmaya geçtik.
Notre tactique est mauvaise, défensive.
Bu lanet kurtçukları şehir meclisinde yakamdan düşürecek bir şeyler gerek,... mezarlıktaki kontrolü tamamıyla bana geçirecek ve onların gözetimin dışındaki bir şey.
Je veux que ces minus du conseil me foutent la paix. Je veux le contrôle du cimetière sans leur supervision.
Bunu tamamıyla kabul etti. Çocuğun ağzından içeri giren dışkı, kıça doğru ilerleyecek ve kadının ağzına gelecek. Sonra düzeneği yarı insan, yarı kırkayak, web tarayıcısı ve e-posta cihazı haline getirecek olan tablete ilerleyecek.
Et il est d'accord. en partie navigateur Web et client email.
Senin tamamıyla kötü olmadığını biliyorum.
Je sais que tu n'es pas si mauvais.
Başka biriyleyken, tamamıyla farklı birisiydi.
Quand elle était avec quelqu'un d'autre, elle était complétement différente.
Keşke söyleyebilsem, ama işin doğrusu Tama, bu yeri tamamıyla kontrol altında tutuyor.
J'aimerais bien. Mais Tama a le contrôle total de cet endroit.
Belki öyledir, belki de tamamıyla yalandan ibaret değildir.
Peut-être... ou tout n'était peut-être pas un mensonge.
Tamamıyla polisin suçuydu.
C'est de l'abus total de la police.
Hayır, yani, tamamım. Tamamıyla tamam.
Non, j'arrête vraiment.
Epey ışık görüyor, tamamıyla modern, çokça boş alanı var.
Il y a beaucoup de lumière. C'est moderne et vous avez de l'espace.
Wildoeren'ler tamamıyla kördür. Her hareketlerini koku alma duyularıyla yaparlar.
Les wilddeoren sont aveugles et se fient uniquement à leur odorat.
Tamamıyla anlıyorum.
Je... je comprends vraiment.
Tamam, Sıçrayanlar radyo dalagalarıyla iletişime geçiyorlar, o belli zaten.
Ok, et bien, les Skitters communiquent en utilisant des ondes radios... au moins c'est clair.
Bu altısıyla başlayalım sonra da eleme yaparız. - Tamam.
Commençons par ces six affiches.
Tamamıyla.
Carrément.
Tamam, Bo'yla ben de- -
Bo et moi on va...
Merdivenlerden falan düşmedi, tamam mı? Ely onu itti ve sonra da kafasına ayağıyla bastı.
Ely l'a poussé et lui a écrasé le crâne.
Tamam, bu gitme olayıyla alakalı olarak, hiç denedin mi?
Ok, est-ce que t'as déjà essayé de quitter la maison?
Tamam, idam hatalıydı. ama bu kararı değilştirmez, saygıyla, ip koptuğu için asamadığınız bir adamı tecil etmezsiniz.
Certes l'exécution a échoué, mais ça ne remet pas en cause la sentence.
Cece şu anda babasıyla beraber, gülüyor ve mutlu. Dr. Barbara'ya doğru yoldayız. Tamam, yani o iyi mi?
Je les entends s'embrasser, faire cet horrible bruit.
Bir şey bulunca, Cannon'ın örgütünün bilinen tüm üyelerinden şu an veritabanında kayıtlı olanlarıyla karşılaştır, tamam mı?
Quand tu l'auras fait, compare avec tous les membres connus du gang Cannon dans la base de données.
Savcıyla iletişime geç, tamam mı?
- Oui.
Tamam mı, bunun işle alakası yok. Programıma uymamasıyla bir alakası yok.
Ce n'est pas une histoire de travail, ou d'emploi du temps.
- Tamam. Gördüğüm kadarıyla sizin birşeyiniz var,... o yüzden ben ödev yapmaya gidiyorum.
Vous étiez occupés, visiblement, donc je vais faire mes devoirs.
Tamam, Tina'yla konuştum. Ne kadar çok çalıştığını anlattım. Bu akşamki partiye gelmeye razı oldu.
J'ai parlé à Tina, je lui ai dit que tu travaillais dur, et elle accepte de venir à la fête.
Tamam, Baron'un avukatlarıyla görüşün.
Parlez aux avocats de Baron.
Aldığın miktarın fiziksel ağrıyla bir ilgisi yok. Tamam.
La quantité que tu prends n'a rien à voir avec ta douleur physique.
Tamam, Ayı'yla mutlu günlerimiz oldu. Ama bu yüzden hayatımı mutsuz geçirmem mi gerekir?
Certes, Bear était à mes côtés en cours d'obéissance canine, mais je dois rester malheureux toute ma vie?
Şu filmi izlemiştim, üste para koyup altını lanet gazete kağıtlarıyla doldurdukları film bunun tamamı para sevimli adam, şu Bay Adiakha -
J'ai vu ce film, une fois, c'était des billets sur le dessus, mais en dessous, c'était rempli de putains de papiers journaux. C'est bien des billets partout. Chouette type, ce M. Adlakha.
Tamam mı? Savcıyla görüşebilirim. Ona bir kaza olduğunu söyleyebilirim.
Je peux dire au procureur que c'était un accident.
Hanna'yla aramızda hiçbir şey olmadı, tamam mı?
Ok, il ne s'est passé entre Hanna et moi, ok?
tamam 65623
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamamen 264
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamamen 264
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam efendim 298
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamı 16
tamam oldu 33
tamam öyle olsun 18
tamamiyle 25
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam dostum 85
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamı 16
tamam oldu 33
tamam öyle olsun 18
tamamiyle 25
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam dostum 85
tamam mıyız 25
tamam tamam 209
tamam patron 67
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam işte 104
tamam millet 88
tamam öyleyse 133
tamam değil 44
tamam tamam 209
tamam patron 67
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam işte 104
tamam millet 88
tamam öyleyse 133
tamam değil 44