Tavuklar traduction Français
1,141 traduction parallèle
Tavukları senden almıyorum, hala onlara bakıp eğitebilirsin.
Personne ne va te séparer de tes coqs. Tu continueras à les dresser.
Sana tavuklar hakkında her şeyi öğrettim.
Tout ce que tu sais, c'est moi qui te l'ai appris.
Sadece... bunları normal tavuklar gibi mi kesmeliyim?
Je les découpe comme... des poulets ordinaires?
Elbette, normal tavuklar gibi keseceksin.
Oui, comme de vrais poulets.
Yok, herkesin kullandığı yaşlı tavuklar.
Y a que celles qu'on a tous sautées.
Dans eden tavuklar mı?
Les poulets dansants?
- Peki. Önce tavuklar.
- Les poules d'abord.
- Vay be! Güzel tavuklar.
De belles poulettes.
Lanet tavuklarınız geberir inşallah. Rezil çiftçiler!
J'espère que vos poulets vont crever, sales péquenots!
- Hadi gel. Tavuklar nerede?
Dis... tu te dégonfles?
sizi korkak tavuklar dışarı.
- Tes mecs ont les jetons? - Sûrement pas!
Tavukları yemler yemlemez hepinize biraz süt getireceğim.
Dès que j'ai nourri les poulets, je vous amène du lait.
Kahretsin, kadın! Şu hırsız tilkin tavuklarımın peşindeydi!
Sachez madame que votre renard voulait me voler mes poulets.
O tavuklar için sana çok iyi bir fiyat veriyorum!
Je te fais ces poulets à un sacré bon prix!
Tamam, tavuklar, ilerleyin!
Allez, on s'affole!
Sonra görüşürüz tavuklar.
A une autre fois, les morveux!
- Tavuklarımız var.
- Avec des poulets.
Yumurtadan çıkmadan tavukları sayarsan, yumurtalar cılk çıkar.
J'ai un frère et une sœur? Il ne faut pas mettre la charrue avant les bœufs.
Hatta sadece hayvanlar, tavuklar da değil, hadi.
Tous les animaux... les poules.
- Tavuklar bataklıkta nasıl yaşayabilir? - Bu çok saçma.
Des poules dans un marais?
Tavukları, köperkleri, kuşları, inekleri küçük Cocker yavrularını düşün pis bir bataklıkta yaşıyorlar.
Pensez donc : Des poules, des vaches, des petits épagneuls, tout ça dans un marais. Y a de quoi gerber.
Tavuklar gıdaklamaya başlayınca...
Elle devra identifier nos cadavres
Roscoe'daki adam, son model limuzinli birinin... tavuklarını çaldığını söyledi.
Un fermier s'est plaint que le chauffeur d'une limousine neuve lui a volé ses poules.
"tavukları çalan adam budur."
"a volé les poules à ce fermier la nuit dernière".
Tavuklar yaptı defekasyon.
Du poulet, il nous faut les excréments.
"Burada bütün tavuklar kaz görünür."
"L'herbe est plus verte de tous les côtés".
Ben de arkada tavukları öldürüyorlar sanmıştım.
Je croyais qu'ils tuaient des poulets.
Tavukları bir daha kovalarsan Albacete'ye giderim.
Si je t'attrape encore dans le poulailler j'irai à Albacete.
Tavuklar nefis.
Excellent poulet.
- Tavuklar onu görünce yumurtadan kesilirler.
La ponte s'arrêtera dès son arrivée! Rinus, une photo.
Zavallı tavuklar o küçücük kafeslerde kalmak zorundalar. - Bir sürü odaları var.
Toutes ces poules entassées dans leurs cages...
- Evet. En sevdiğin yemek. McNuggets tavukları.
Ton plat préféré, ce sont les McNuggets.
Tavuklar gülmeden nasıl duruyorlar anlayamıyorum.
Je ne sais pas comment une poule peut garder son sérieux.
- Carla, tüyler tavuklar içindir.
- Les plumes, c'est pour les poules.
Norma, niye sen ve küçük kız gidip tavukları beslemiyorsunuz?
Norma, si tu allais nourrir les poules avec Bobby?
Teşekkürler. Bu tavukları yiyor musunuz?
Vous les mangez, ces poulets?
Baba, tavukları besle...
Papa, j'ai nourri les pou...
- Ve Cuma geceleri geç saat... - Evet? Dolunayda, kilise avlularına gizlice girip tavukların kafalarını ısırarak koparırmış.
Et le vendredi soir, très tard quand la lune est pleine, il égorge des poulets dans le cimetière.
Sonra tavuklar... ve ördek, yumurtlayacaklar onları da yiyebiliriz.
Et les poules et le canard... donneront des oeufs. On les ramassera et on vivra tous ensemble dans le parc.
Sarah iki tane minyatür at almış bir tane de keçi ve o benim bu kadar ilgisiz davranmamı beklemediğinden... Lenny ve Jim gelmeden önce neyse, biz ne tavukları ne de ördeği bulabildik...
Sarah a deux petits chevaux miniatures, et une chévre, et elle ne se doutait pas queje serais aussi peu enthousiaste devant Lenny et Jim, et puis on n'a retrouvé ni le canard ni les poules, alors...
Çemberli rampadan, ölüme meydan okuyan, bir atlayış yapacağım. Dönerek, yanan ölüm çemberinden hızla geçecek ve sahte deri koltuğa yumuşak bir iniş yapacağım. Bu arada tavuklarım, "William Tell Uvertürü" nü söyleyerek, Tony Bennett taklidi yapacak.
Je vais d'abord défier la mort... dans un saut périlleux... projetant mon corps à travers l'anneau de feu maléfique... pour atterrir confortablement dans le fauteuil en simili cuir... tandis que mes poules imiteront Louis Amstrong... chantant l'ouverture de "Guillaume Tell".
Köpekler, ayılar, tavuklar vesaire.
Vous savez, des chiens, des ours, des poulets, etc.
Arkadaşları olan o ayıları, tavukları falan getirmeliyiz.
Il faut récupérer ses amis, les ours, les poulets...
" Sevgili ayılar, tavuklar falan :
" Chers ours, poulets et trucs :
Yoldaşlar bir tilki tavuklarınızı çalsaydı tilkiyi gördüğü için domuzunuzu keser miydiniz?
Camarades, si un renard vole vos poules, allez-vous tuer votre cochon sous prétexte qu'il a vu le renard? Non.
Kırmızı bir ahır, ambar, domuz ve tavuklarıyla gerçek bir çiftlik.
Une vraie ferme, avec une grange rouge, des silos, des cochons, des poulets.
Bakalım beğenecek misiniz, tavuklar.
Voyons comment vous aimez, poules mouillées.
Bütün tavuklarım ayaklandı.
Mes poules ont cessé de pondre.
Sizin gibi korkak tavukların sesini keseceğini biliyordum.
Je savais bien que ça vous la bouclerait, bande de lâches.
Tavukları beslerdik, domuzlara lapa verirdik, ahırları gübrelerdik.
Nourrir les poulets, doucher le cochon, curer les box.
- Biz ve tavuklar.
- Nous et les poules.