Taze et traduction Français
1,021 traduction parallèle
Ormandaki avdan, elindeki taze etle eve dönen ve sen genç bayan sen de bekliyorsun.
stanley KowaIski, échappé de Ia préhistoire, rapportant au foyer Ie produit de sa chasse! Et toi, tu l'attends!
Neden ona taze et vermiyorsunuz?
" Essayez la viande fraîche.
Eğer silahım olsaydı, taze et yerdik.
Un dimétrodon! Si j'avais mon arme, on en ferait notre dîner. Il pense à la même chose.
Evde dolaşan genç bir kız kaplana uzatılan bir parça taze et gibidir.
Employer une jeune servante, c'est comme mettre le loup dans la bergerie.
Bize de biraz taze et getirse.
Si seulement il nous rapportait de la viande fraîche!
TAZE ET NAKLİYATI
"VIANDE FRAÎCHE." "livraison"
Sana "Place de l'Opera" daki ufak yaşlı kadından taze mor menekşeler ile bir de "crépes suzettes" almak isterdim.
Je t'achèterai des violettes que vend la vieille dame de la Place de l'Opéra, et des crêpes suzettes.
Paleti kalıp gibi olmuş, fırçaları kurumuştu. Yine de Henri de Toulouse-Lautrec'in dehası, onları tuvale aktardığı günkü kadar taze ve canlıydı.
Sa palette est craquelée, ses pinceaux desséchés, cependant le génie de Henri de Toulouse-Lautrec est aussi frais et vivant que le jour où il les posa.
Pastırma taze ve kızarmış ekmeğin üzerinde bolca tereyağı olsun, lütfen.
Que mon bacon soit croustillant et mes toasts bien beurrés, s'il vous plaît.
Sana gelince, taze hava solumak gibisin.
Et toi, cette pâleur te va à merveille.
Öldüysen taze para bulmamız gerekiyordu, değil mi?
Et vous mort, il nous fallait de nouveaux capitaux, non?
Bir çoğu iskeletlerden birini seçiyor parçalarını birleştiriyor, sevgiyle bakımını üstleniyor ona taze çiçekler getiriyor, başucunda mum yakıyor.
Beaucoup de personne ont choisi un squelette, et en prennent amoureusement soin, apportent des fleurs et laissent brûler une lumière devant. Mais pourquoi?
Derhal, taze ve damla.
Ordinaire, perco et filtre.
- İki aydır taze meyveleri yok mu?
Et pas de fruits en 2 mois?
Taze ve sıcak. Patates püresi, elma ve soğanla beraber.
Avec des pommes et des oignons.
Bugünden itibaren mevsimi olsun olmasın... her ayın birinde 2 kutu taze çilek.
Deux cageots de fraises fraîches... Ie premier de chaque mois, en saison et hors saison... à partir de maintenant.
Yaban çilekleri ve taze süt var.
Des fraises sauvages et du lait tout frais.
Konuştuklarımızı hatırlayacağım ve bu hatırayı ellerimde bir tas taze süt gibi dikkatlice tutacağım.
Je veux me souvenir de nos paroles... et garder ce souvenir entre mes mains avec soin,... comme si c'était un bol rempli de lait frais.
# Taze toprağın kokusunu alabiliyordum, çok eskiden olduğu gibi. # Ve gündüz sefası çiçekleri, gerçi şimdi oralarda bu çiçekler yetişmiyor.
Je sentais l'odeur de la terre, comme il y a tant d'années, et celle des volubilis, bien qu'il n'en pousse plus, là-bas.
Taze kokuyu alınca hızını arttırdı. Sırtındaki mavi yüzgeç suyu yarıyordu.
Il accourait car il sentait la chair fraîche, et son aileron bleu fendait l'eau.
Ve taze para.
- Et de l'argent frais.
Ve kalbinizde cemaatimizin ruhunu taze tutmak.
Et continuer à être charitables envers tous,
İki taze yumurta.
Et deux œufs crus.
Ve mezarında her zaman taze çiçek olmasını sağlayacağız.
Et on mettra toujours des fleurs fraîches sur votre tombe.
Canı taze ekmek isteyen eve gelir. Cash de Andy de bunu iyi bilir.
Si ces deux empotés de Cash et Andy veulent du pain, qu'ils viennent.
Taze incir, yoğurt, koyu kahve. Teşekkürler.
Figues, yaourt et un café bien noir.
Sonra yepyeni bir yıla gireceğiz ve herkes taze bir başlangıç yapacak.
Puis ce sera la nouvelle année et ils prendront un nouveau départ.
Dişlerini kaybetmeden ve 20 yaşını geçmeden önce, tüm sıradan halk gibi genç ve taze görünüyor olmalıydı. Belki de yakışıklıydı.
Bien, à 20 ans avant qu'il ne perde ses dents et ne prenne cette apparence sans âge que les gens du commun ont, il a pu être beau.
Hâlâ genç ve kusursuzsun, taze bir gelin gibi.
Tu es encore jeune et pure, comme une mariée.
Yani demek istediğim "Star Dust" ve "Melancholy Baby" gibi taze şeyler var.
Je pense aux intemporelles comme "Star Dust"... et "Melancholy Baby".
Baylar, baylar! Sanıyor musunuz ki, bardaklarınızı taze süt ve maden suyuyla doldurunca Vahşi Batınızın vahşiliğine zeval gelecek?
Mes amis, croyez-vous que votre Far West sera moins sauvage et moins libre si vous remplissez vos verres d'eau de source ou de lait fraîchement trait?
- Yumurta yapıyorlar. Taze yumurtanın ne kadar ettiğini biliyor musun?
- Ça fait des œufs et ça rapporte gros.
Taze meyve ve salata istiyorum.
Des fruits frais et de la salade.
Taze meyve ve salata.
Des fruits frais... et de la salade.
Dün sana günlük yiyecekler ve... üç günün taze ekmeğini getirdim.
Hier, je lui ai apporté des produits laitiers... et du pain frais de trois jours.
Krem renkli bardaklar Taze elmalı turtalar
Des petits chevaux Et des tartes à la pomme
Portakal suyu, taze sebze... ya da kısaca "C" vitamini alamayan birçok kişide... 4 ay sonra dişeti kanamaları görülecek.
Pour ceux qui n'auraient pas pu consommer du jus d'orange, des légumes frais, de la vitamine C en général, - et c'est le cas de la plupart des gens - des hémorragies se déclareront dans les gencives au bout de 4 mois,
Daha 17 veya 18 indeydi, yeni açmış taze bir çiçek gibi!
Elle avait 17 ou 18 ans et on aurait dit une fleur fraîchement éclose.
Güzel ve gayet de taze.
Il est bon et cuisiné du jour.
"Her gün çeyrek litre taze süt getirirsin. " içine biraz konyak karistirirsin.
Chaque jour, apportez-lui un grand verre de lait frais et rajoutez-y du brandy.
Çocuk da öyle yapmis, taze sütü konyakla güzelce karistirmis.
Et c'est ce qu'il fait. Il met du brandy dans le lait frais et le donne à sa mère.
Köpeğinki gibi bir sadakatle, daha dün kendi himayesinde olan taze bir aday getiriyor.
Avec son ventre flasque et ses jambes maigres amenant comme un chien fidèle une nouvelle adepte qui, il y a quelques nuits encore, était sous sa protection.
Bir duble taze Oregon böğürtleni ve bir sade kahve.
Un café. Un double Fresh Oregon Boysenberry Sherbet, et un café.
- Bu et pek taze gibi gelmedi bana.
Cette viande ne semble pas fraîche.
Aile üyelerinin bugünü bir arada pirinç, bezelye ve taze balıkla kutlayacağını zannediyorduk.
La première mastication, c'est l'occasion d'une fête, avec du riz et du poisson en présence de toute la famille.
Koca bir parça... hem taze, hem iyi...
Quel morceau énorme Frais et excellent...
6 km ötede şarap, taze balık ve kadınlar var. İlet.
Du vin, du poisson frais et des femmes dans 6 km, fais passer.
Şimdi git ve eski kocanı kara sar. Bu soğukta taze kalır.
Va voir ton ex-mari et recouvre-le de neige.
Mahkûmun Hıristiyan olması durumunda sunak kapıları açılmaz ve yere taze zambak yaprakları serilir. Mahkûm son duasını eder.
Voici les chargés de l'exécution, le procureur, le sous-procureur et le responsable de la détention.
Ya taze peynir ya da bayatlamış et.
Fromage trop frais ou viande périmée.
Minnie Castevet'in bitkileri var. Günlük olarak hazırlatacağım içecek haplardan daha taze, güvenli ve vitaminli olacaktır.
Minnie vous préparera des décoctions d'herbes quotidiennes plus fraîches et plus riches en vitamines que les comprimés.
etkileyici 234
etrafta 23
etmiyorum 100
etmez 34
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etmelisin 16
etrafta kimse yok 27
etmiyor 21
etrafta 23
etmiyorum 100
etmez 34
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etmelisin 16
etrafta kimse yok 27
etmiyor 21