Tek yapmam gereken traduction Français
2,183 traduction parallèle
Beş uzun yıl ve tek yapmam gereken gözlerimi kapatmak ve Reed'in eğri büğrü yüzünü görebiliyorum.
Cela fait cinq longues années, et dès que je ferme les yeux, je vois son visage de désaxé.
Tek yapmam gereken teklif hazırlamak.
J'ai qu'à rédiger une offre.
Tek yapmam gereken, işi dededen gizli tutmak.
Tout ce que j'ai à faire, c'est pas parler du job à papy.
Tek yapmam gereken bilgilere ulaşmak bu kimlik kartı ve onların sunucularıyla yerlerini ve kimlik numarasını bulacağım...
Je dois juste rechercher ce pseudonyme dans leurs serveurs, un endroit et une identité.
Tek yapmam gereken arabayı yıkatmak ve eşantiyon malzemesi almak.
Je dois passer à la station de lavage et prendre les derniers cadeaux.
Tamam. Tek yapmam gereken size para vermek mi?
hein?
Tek yapmam gereken şey ayağımı şuraya koymak bu taşı tutmak ve kendimi yukarı doğru çekmem.
Je mets mon pied ici... et je prends ce... et je monte.
'Tek yapmam gereken hızlı kaçmak ve uzunca kaçmaktı.'
Tout ce que j'avais à faire était de courir vite et loin.
Tek yapmam gereken imkansıza kalkışmak.
J'ai juste... à tenter l'impossible.
Tek yapmam gereken, onu bulmak.
Reste à le trouver.
İçim şu an oldukça huzur dolu. Tek yapmam gereken bu şeyi öğrenmek.
Mon ventre est super, super pacifique, j'ai plus qu'à faire suivre le reste.
Tek yapmam gereken beklemek.
Il ne me reste plus qu'à patienter.
Sadece gerçekleşmesini bekliyordum ve tek yapmam gereken onu yaşamaktı.
Elle m'attendait, je n'avais qu'à la vivre.
Tek yapmam gereken oraya gitmek.
Je paie juste le trajet.
Tamam, tek yapmam gereken, bir daire daha çizmek ve üçgenlere bölmek.
Tout ce qu'on doit faire, c'est dessiner un autre cercle... et trianguler.
Tek yapmam gereken onu oraya götürmekti.
Je devais juste l'amener au labo.
Tek yapmam gereken mağazamı birkaç aylığına kullanmalarına izin vermekti. Sonra o da hayalimi gerçek yapacaktı.
Je devais le laisser utiliser le resto, et il allait... réaliser mon rêve.
Tek yapmam gereken Hetty'yi, bizi İzlanda'ya göndermeye ikna etmek.
Reste à convaincre Hetty de nous envoyer en Islande.
Tek yapmam gereken odaklanmak ve sakin kalmak.
Je dois juste me concentrer et garder mon calme.
Tek yapmam gereken o merdiveni tutmak, alçaltmak ve Stan'i kurtarmak.
Je n'ai plus qu'à prendre cette échelle, la lui tendre et le sauver.
Yapmamız gereken tek şey şifreyi Enigma makinesine girerek müzenin bilgisayar sistemine ulaşmamızı sağlayacak bir maymuncuk oluşturmak.
Il suffit d'entrer le code dans Enigma pour générer un passe-partout nous donnant accès au musée.
Nick, elimizde yeteri kadar ateş gücü var işte. Tek yapmamız gereken, çatışmaya girmek ve buradan tüymek.
On a de quoi se défendre, faut réfléchir.
Tek yapmamız gereken, yaydığı sinyali takip etmek.
On doit juste inverser le signal.
Tek yapmamız gereken bu adamı harekete geçirmek.
Tout ce qu'on a réussi à faire, c'est le faire se déplacer.
Tek yapmamız gereken, gelecek felaketi beklemek ve Pekbilir'i tarihe gömmek.
Il suffit d'attendre le prochain désastre et de le devancer sur les lieux.
Şimdi tek yapmamız gereken paranın izini sürmek.
On n'a plus qu'à suivre l'argent.
Tek yapmamız gereken 25 yılda ne kadar değiştiğini anlamak.
Ce qu'on doit voir, c'est comment il a changé en 25 ans.
Tamamen masum bir adamı öldürdün Şimdi yapmam gereken tek şey teslim olmak.
Tu as tué un innocent. La seule chose à faire est de te rendre.
- Tek yapmamız gereken para kazanmak.
- Il nous faut juste du fric.
Bu, tek başıma yapmam gereken şeylerden biri.
C'est une chose que je dois faire moi-même.
Tek yapmamız gereken diğerlerinden birinin ismini vermekti.
Ils voulaient qu'on dénonce l'un d'entre nous.
Bize tek gereken hiçbirinizin daha önce askerlik hizmetini yapmamış olmasıdır.
La seule condition est de n'avoir jamais été en prison.
Tek yapmamız gereken, Marcus'un neyin peşinde olduğunu öğrenmek ve onu durdurmak.
Tout ce dont doit faire est de déterminer où Marcus se dirige, - puis de l'intercepter.
Tek yapmamız gereken onu aramak.
Il suffit d'en trouver le moyen.
Tek yapmamız gereken, arabaya atlayıp buradan çekip gitmek.
On traverse le champ et on se tire.
Aradığı kiracı tipi belli. Buradaki anlaşmayı hissedebiliyorum. Tek yapmamız gereken...
Il veut des locataires particuliers, on n'a qu'à...
Diyorlar ki, tek yapmamız gereken tam besinli bitkisel beslenmeye geçmek.
Ils disent que tout ce dont nous avons besoin, c'est d'adopter un régime alimentaire à base d'aliments complets d'origine végétale.
Yapmamız gereken tek şey o köprüyü geçmek,
On n'a qu'à passer le pont et se servir.
Tek yapmamız gereken seni buradan buraya almak.
Il faut que tu passes de ça à ça.
Tek yapmamız gereken, alçı yapmadan önce gevşemiş parçaları sökmek.
On va s'occuper des parties abîmées avant d'étaler l'enduit.
- Şimdi tek yapmamız gereken delikleri kapatmak ve sonra yine özgürüz olacağız!
On a réussi! Plus que ces trous à boucher et on est tranquilles!
Tek yapmamız gereken dün geceye gidip peşinde kimin olduğunu öğrenmek. Harika.
- Super.
Tek yapmamız gereken... bu anlaşmaları imzalamak.
Tout ce qu'on doit faire, c'est signer ces contrats.
Tek yapmamız gereken, Müdür Figgins'ın e - mail hesabından bir mesaj yollamak.
Il faut leur envoyer un e-mail depuis le compte du principal.
Artık tek yapmamız gereken bize kahvaltı hazırlamasını öğretmek.
On n'a plus qu'à lui apprendre à faire le petit déjeuner.
Hadi. Tek yapmamız gereken şu şeyi şarj etmek.
Il faut juste recharger ce truc.
Yapmam gereken tek şey, fabrika ayarlarına döndürmek, o kadar.
Il faut juste réinitialiser le réglage d'usine.
Tek yapmamız gereken, Claypool'u bu suikast timiyle bağlamak sonra da işini bitiririz.
On relie Claypool et ces escadrons de la mort, - et on le tient.
Sonra tek yapmamız gereken, hepimiz ölmeden önce, Ilsa'nın ona o şarabı içirmesi.
Espérons qu'Ilsa lui aura donné le vin avant qu'on soit tous morts.
Yapmamız gereken tek şey, en az onun kadar büyük bir şeyle ona vurmak.
Il faut le frapper avec quelque chose dont la masse est égale ou supérieure.
Tek yapmamız gereken oto yıkama yerini satın almak için şiddet içermeyen, şüpheye mahal vermeyen masumların canını yakmayan ve 20 milyon dolar tutmayan bir yol bulmak.
Reste à trouver un moyen pacifique et discret d'acheter cette station, sans sacrifier des innocents et sans dépenser 20 millions $.