Ve sen bunu biliyorsun traduction Français
470 traduction parallèle
Onun hakkından gelebilirim ve sen bunu biliyorsun.
Vous savez que je suis plus fort.
Bu çocuğun başka bir jüriyle şansı yok, ve sen bunu biliyorsun.
Il n'a aucune chance avec un autre jury, vous le savez.
- Ben biraz abartırım ve sen bunu biliyorsun.
- J'exagère et tu le sais.
Babamın ölümüyle ilgili yapacak hiçbir şeyim yoktu, ve sen bunu biliyorsun.
Je n'ai rien à voir avec la mort de mon père et tu le sais très bien.
Sevdiğim biri yok, ve sen bunu biliyorsun.
Je n'aime personne.
- Ve sen bunu biliyorsun.
Tu sais que ça t'excite. - Il n'y a que toi à le savoir.
Halka yayıldığı için buraya geldi ve sen bunu biliyorsun.
Il est là à cause de l'opinion publique.
Başarılı olamaz ve sen bunu biliyorsun.
Allez. Allez, McCoy, fais-les monter!
Marty, hasta olacak en son kişi, ve sen bunu biliyorsun.
Marty est la dernière personne qui craquera, et tu le sais.
Alexander, ben haklıyım ve sen bunu biliyorsun.
Alexander, j'ai raison et tu le sais.
Hayır. Daha iyi değiller. Daha iyi olacak gibi de değiller, ve sen bunu biliyorsun.
Non, et ils n'iront jamais mieux, et vous le savez.
Bu çılgınlık. Ve sen bunu biliyorsun!
C'est insensé et tu le sais.
Ve sen bunu biliyorsun.
Et vous le savez.
Bu imkansız ve sen bunu biliyorsun!
C'est impossible et vous le savez bien!
Kötü düşünceler heryerdedir Peder ve sen bunu biliyorsun acele et.
La pire chose à faire dans ces cas-là, et vous le savez, c'est de précipiter les événements.
Baba, hapse gidiyorum ve sen bunu biliyorsun.
Papa, je vais en taule et tu le sais.
Biz bu olayı sadece bununla çözebilirdik. Ve sen bunu biliyorsun.
Il sait qu'on peut gagner sur ce point.
Sen de bu işin içindesin ve bunu çok iyi biliyorsun.
Vous êtes foutu, vous le savez.
Sen çok iyi dans edersin ve bunu biliyorsun.
Tu sais bien que c'est pas vrai.
Biliyorsun, tıpkı senin gibi Yahudi olan bir sürü çocuk var ve sen bunu söyleseydin, Yahudiliğin kötü bir şey olduğunu, gurur duyulacak bir şey olmadığını kabul etmiş olacaktın.
Il y a des enfants comme toi qui sont Juifs. Si tu disais ça, ce serait admettre que les Juifs sont mauvais et que les non Juifs sont mieux.
Böylesine öfke patlamalarına ve sinire gelin gitmeyeceğim ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun.
Je ne me marierai pas au milieu des cris, je t'avertis tout de suite.
Sen bir Yahudi'sin ve bunu biliyorsun.
Tu es Juif et tu le sais.
Hiçbir tavuğu boğmadım ve sen de bunu biliyorsun.
Je n'ai jamais étranglé de poulet, tu le sais.
Seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum ve sen de bunu biliyorsun.
Je vous ai aimée dès le premier instant. Vous le saviez.
Burada bir başımızayız ve bunu sen de biliyorsun.
- Pour Berlin, nous sommes du menu fretin.
- Evet ve sen de bunu biliyorsun!
Je le destine à la publication.
Bu doğru değil ve bunu sen de biliyorsun.
- C'est faux. Vous savez qu'il ne peut pas revenir.
Hayır, ve sen de bunu biliyorsun.
Non, et tu le sais bien.
Seni mahvederim çünkü böyle bir skandala karşı dayanamzsın ve bunu sen de biliyorsun.
Un tel scandale vous brisera.
- Sen kendini McQuown ve Blaisdell'in karşısına koyuyorsun. Seni öldürecekler, bunu biliyorsun!
Avec McQuown et Blaisedell contre vous, vous êtes cuit.
Bu doğru değil, ve sen de bunu biliyorsun.
Ce n'est pas vrai, et vous le savez.
Ya onlar ya bendim, sen bunu biliyorsun ve bu kasaba da biliyor.
C'était eux ou moi. Tu le sais. Toute la ville le sait.
Zenginler ve tahsilliler bunu anlayamaz. Ama artık sen biliyorsun.
Les riches et les diplômés... ils n'y comprennent rien.
- Biliyorum ve hoşlanmıyorum. Bu onun görevi, bunu sen de biliyorsun.
Il est là pour ça, et vous le savez.
Sen bebekken iksirin içine düştün... ve iksirin etkisi sende kalıcı oldu, bunu biliyorsun.
Et tu le sais bien. T'es tombé dans la marmite, étant bébé et les effets de la potion sont permanents chez toi.
Senin için yaptıklarım dostluktan da öte, ve bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Et tout ce que j'ai fait, je l'ai fait par amitié pour toi.
Bensiz tamamen kaybedersin kendini Fritz ve bunu biliyorsun. Sen kahrolası bir orospusun.
Tu serais complètement perdu sans moi, Fritz... et tu le sais.
Bu saçmalık ve bunu sen de biliyorsun. Benim gibi aptal bir polis bile savcının jüriyi istediği yere çekebileceğini bilir.
C'est de la connerie et tu le sais, car même un imbécile de flic comme moi sait... que le procureur peut influencer un grand jury comme il veut.
O kurallar bu bina için yeterli değil, ve bunu sen de biliyorsun.
inspecté et approuvé. Le règlement n'est pas assez pour ce type de bâtiment, vous le savez.
Sen partisin ve bunu biliyorsun.
Le parti, c'est toi.
O tesadüften başka bir şey değildi ve bunu sen de bal gibi biliyorsun.
C'était un coup de chance, et tu le sais.
Artık iniştesin ve bunu sen de biliyorsun!
tu es étonnante!
Sen ve ben masumuz. Bunu biliyorsun.
Nous sommes innocents.
- Sen tehlikelisin ve bunu biliyorsun.
- Tu es dangereuse, tu le sais aussi.
O davetiyenin hiçbir esprisi yok ve bunu sen de biliyorsun.
Cette invitation est une foutaise et tu le sais bien!
Sen bunu biliyorsun ve biz bilmiyoruz?
Attends. En sais-tu plus que nous? Qu'est-ce que tu racontes?
Ne tehlikeli ne de deli ve bunu sen de biliyorsun.
Elle n'est ni dangereuse, ni folle et tu le sais très bien.
O masum ve sen de bunu biliyorsun.
Il est innocent, vous le savez.
Ve bunu sen de biliyorsun. Ben de biliyorum. Herkes biliyor.
Vous le savez, tout le monde le sait et moi aussi.
Bu bir yalan ve sen de bunu biliyorsun.
{ \ fs72 \ b0 \ cHFFFFFF } Tu mens et tu le sais.
Sana söylemiştim, Frank, yapabileceğimin en iyisini yaptım... ve sen de bunu biliyorsun.
Je te l'ai dit, j'ai fait de mon mieux.
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
bunu biliyorsun 667
bunu biliyorsun değil mi 52
bunu biliyorsunuz 81
ve şey 20
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
bunu biliyorsun 667
bunu biliyorsun değil mi 52
bunu biliyorsunuz 81
ve şey 20