Yapacaktım traduction Français
1,628 traduction parallèle
Yarın Dublin'deki bir dükkan için anlaşma yapacaktım.
J'allais conclure une affaire dans un magasin à Dublin demain.
Ne yapacaktım, Jo?
Qu'est-ce que je pouvais faire, Joe?
Summer, sana sürpriz yapacaktım.
Summer, je voulais te surprendre.
Bunu senin için olabildiği kadar basit yapacaktım, ama belki de bu doğru değildi.
On dirait que tu n'avais pas besoin de mes attentions.
Bu güç olmasa dahi yapacaktım.
- Je hais les plaisanteries. Je vois...
Tüm bunları "Bize bir ev yapacaktım" demek için yaptım ama ben ev yapmam çünkü ben bir cerrahım ve şimdi de sakat beyinli bir ezik gibi hissediyorum burada.
Je me disais : "Je vais nous construire une maison," mais je ne m'y connais pas, je suis chirurgien.
Yeni bir şeyler yapacaktım, ama...
Je cherchais de la nouveauté...
Ah, tabii ki ben bunu yapacaktım.
" Bien sur que j'allais le faire.
Sana sürpriz yapacaktım ama evde değildin.
Il y a une heure. Je voulais te faire une surprise mais tu étais pas là.
Kendileri kaybeder. "Lady Marmalade"'in reggea versiyonunu yapacaktım.
C'est eux qui sont les perdants. J'allais faire ma version reggae de "Lady Marmalade."
Hey, kahve yapacaktım.
J'allais prendre un café.
Kulağa hoş geliyor. D'Shawn yapacaktım ama siyah klişesine benzedi.
J'allais choisir DeShawn, mais ça fait un peu trop noir.
Deliyim işte. - Tamam, şey yapacaktım...
- Tu bondis de partout.
- Ben de tam bunu yapacaktım. - Pardon.
- Tu sais j'allais le faire.
Ama gözlerinden anladığım kadarıyla, ben ilk defa doğru şeyi yapacaktım.
Mais, vu son regard, je savais que c'était la 1ère fois que j'allais le faire comme il faut.
Yapacaktım, evet.
Tout juste. J'allais prétendre.
Daha waffle yapacaktım.
J'allais faire des gaufres.
Sadece sana sürpriz yapacaktım.
- Que fais-tu là? - Je voulais te surprendre.
Aynen böyle yapacaktım.
C'est juste ce que je comptais faire.
Birkaç rötuş yapacaktım, belki üstünü biraz daha indirebilirim.
Je voulais la retoucher, échancrer plus le décolleté.
Biraz... casusluk gibi geldi, ama ne yapacaktım?
J'ai trouvé ça... un peu romanesque, mais est-ce que j'avais le choix?
Sürpriz yapacaktım ama tam 12 tane yeni video oyunumuz var.
Je voulais garder ça pour plus tard, mais ils ont eu 12 nouveaux jeux vidéo.
İş başvurusu yapacaktım.
Je voudrais faire application.
Ya ne yapacaktım?
Ça l'est pas, d'habitude?
Başka ne yapacaktım?
- J'aurais dû faire quoi?
Ve ben de yapacaktım. Annen öğrendi.
Et j'allais le faire.
Ne yapacaktım ki?
Qu'est-ce que je devais faire?
- Ben ne yapacaktım? - Yolcu listesine bakacaktın.
- C'est quoi déjà mon travail?
Altı ay falan sonra da sahte dergilerin içinde Sklar'ın ismini bulmuş gibi yapacaktım.
Et puis au bout de six mois, j'aurais prétendu avoir trouvé le message codé avec le nom de Sklar dans les copies.
Peki tüm bu hasta insanları ne yapacaktım? Onlara yardım edecek kimse yoktu.
Que devais-je faire de tous ces malades que personne ne voulait aider?
Sana sürpriz yapacaktım.
J'allais te faire la surprise.
Annene yeni bir ev alarak sürpriz yapacaktım.
Je voulais surprendre ta mère avec une nouvelle maison.
Ya ne yapacaktım? Arabada mı bırakacaktım, Bea?
Je ne pouvais pas la laisser dans la voiture, Béa!
Ne yapacaktım?
Et qu'est-ce que j'aurais bien pu faire?
Charlotte bir adım öne çıkıp, doğru olanı yapacaktır.
Charlotte va y aller et tirer ça au clair.
Eminin Bay Rose yardımcı olmak için elinden geleni yapacaktır.
Je suis sur que M. Rose voudra faire tout ce qu'il peut pour aider.
Eski halime dönmemiş olsaydım ne yapacaktın?
Qu'est-ce que t'aurais fait si je n'étais pas redevenue moi-même?
Sen de annenin yaptığını mı yapacaktın bana?
Me laisser comme ta mère, ça non!
Ya ne yapacaktım?
Qu'est-ce que je devais faire? Je t'ai dit qu'on devait s'en débarrasser!
Mahkeme izniniz varsa Bay Frobisher seve seve işbirliği yapacaktır.
Montrez-nous un mandat et M. Frobisher sera ravi de coopérer.
Eminim polis onu bulmak için her şeyi yapacaktır, tatlım.
La police fera tout son possible pour le retrouver, mon coeur.
Ya ben hamile kalsaydım ne yapacaktık?
Et si je tombais enceinte?
Başka ne yapacaktın, tutuklayacak mıydın?
Que pouvais-tu faire d'autre? L'arrêter?
Şimdi, ne yapacaktın, parasını senin idare etmene izin vermesine ikna edip sonra da zamanı gelince her şeyi toplayıp kaçak mıydın?
Dites-moi, qu'allez-vous faire, la convaincre de vous laisser gérer sa fortune, et tout abandonner... après l'avoir saignée à blanc?
O ameliyatımı yapacaktı, ben de seni postalayacaktım.
Il m'opère si je te plaque.
Ve şöyle yazmıştım, defalarca döndürülmüş olan sicimlerden serbest bırakılacaktık. O kadar ki, bırakıldığımızda, deli gibi dönerek bir insan karmaşasına dönüşüp sonra boks yapacaktık.
J'ai écrit qu'on serait suspendus à des cordes qui seraient tellement enroulées qu'en les relâchant, on tournerait à mort et on se verrait complètement flous.
Aslında arkadaşım Bill yapacaktı.
Mon ami Bill devait le faire.
Sen isim yapacaktın ve ben de emekliliğime hazırlanacaktım.
Vous commenceriez à vous bâtir une réputation et je commencerais à me retirer.
Şimdi döndü ve korkarım, bakan bu korkunç gerçekle yüzleşmemek için her şeyi yapacaktır.
Il est de retour et le Ministre est prêt à tout pour fuir cette vérité terrifiante.
Hayatımı değiştirecek bir toplantıydı. Beni önemli bir şahıs yapacaktı.
Un rendez-vous qui allait changer ma vie, faire de moi quelqu'un d'important,
- Bir teslimat mı yapacaktın?
- Tu fais une livraison?