Yemek geldi traduction Français
256 traduction parallèle
Telgraf, Majeste. Yemek geldi zannettim.
Je croyais que c'était le menu!
- Yemek geldi, düşündüm de burada beraber yeriz, bir şeyler konuşuruz...
Brian, quand ton père aura fini de te gronder, viens donc avec moi dans le garage, d'accord? Alf, c'est à toi que je parle!
Yemek geldi. Getireyim mi?
- J'apporte la commande?
Tam yemek hazırlıyordum, kuryeyle bu mesaj geldi.
Votre déjeuner attend et on a apporté ça.
Ned, Julia. Yemek zamanı geldi, değil mi?
Ned, Julia, c'est l'heure du déjeuner, n'est-ce pas?
Yemek zamanı geldi, değil mi?
Donne-nous donc à souper maintenant.
İşte, yemek de geldi!
Ah, on va manger!
Toplamda üç veya dört sefer geldi. Ama hep yalnızdı. Sadece yemek yedi.
Elle est revenue deux ou trois fois, toujours seule, uniquement pour manger.
Yemek mi ağır geldi, şarap mı ekşi çıktı?
Vous digérerez mal et votre vin surira.
Jeannette geldi. Hadi yemek için hazırlan.
Va te préparer pour le dîner.
Yemek vakti geldi!
A table!
Düşünüyorum da yemek yemenin vakti geldi.
Je pense... qu'il est temps que vous mangiez votre dîner.
Hey millet yemek zamanı geldi mi?
C'est l'heure de se remplir la panse, hein?
Sanırım iyi bir yemek yemenin zamanı geldi.
J'aimerais assez m'offrir un petit repas à terre.
Sofrayı kurduk. Yemek yedik. Komşular geldi.
Entre-temps, mon mari est rentré et on a remis les meubles en place.
Sanırım, bana yemek hazırlamanın zamanı geldi.
Je crois qu'il est l'heure que tu me prépares à manger.
Yemek vakti geldi geçiyor.
C'est l'heure de dîner.
Evet, yemek vakti geldi.
Oui, il est l'heure de dîner.
Neredeyse yemek vakti geldi.
Allez. - Il est presque l'heure de dîner.
Konuklar geldi. yemek verildi.
Le souper est servi.
Gelin, yemek zamanı geldi.
- Venez. C'est l'heure du dîner. - Bon.
Yemek vakti geldi.
II est temps d'aller dîner.
Bir arabaya atlayıp Waldorf'a gidiyoruz, bize bir oda veriyorlar, ayrıca sıcak banyo ve güzel bir yemek, çünkü artık burama kadar geldi.
On va à l'hôtel WaIdorf en voiture, et on nous donnera une chambre, un bain chaud, un vrai repas. C'est fini, je ne veux plus faire Ie clown.
Kusura bakmayın. Savaşı bitirmemiz lâzım çünkü maalesef yemek vakti geldi.
Il faut cesser le combat.
Amanın. Yine Norm'un yemek vakti geldi.
Norm est à nouveau en chaleur.
Yemek yiyip ilacını içme zamanı geldi.
C'est l'heure de sa pilule.
Yemek neredeyse hazır, baharat zamanı geldi...
Bon, le plat est bientôt prêt donc c'est l'heure des épices....
Geldi. "Yemek geldi." Daha iyi bir çeviri olur.
Que disent-ils?
Yemek zamanı geldi.
Il est l'heure de manger.
Meslektaşım yemek esnasında bir kırıntı düşürdü ve kravatının üstüne geldi.
Mon collègue a laissé tomber une miette au cours du dîner et elle est sur sa cravate depuis.
Ama yemek için kadınım geldi.
Ma femme m'attend pour déjeuner.
Yemek daveti 1 ay önce postayla geldi.
L'invitation à ce dîner est arrivée il y a un mois.
- Evet, yemek vakti geldi.
Excusez-moi. - Oh, le déjeuner. Le déjeuner.
Küçük yemek biletimizi izlemenin zamanı geldi. Gerginim, Al.
C'est l'heure de regarder notre gagne-pain faire la météo.
Yemek arkadaşım geldi.
Mon rendez-vous de midi est là.
Yemek için evime geldi, kola olmadığını görünce çılgına döndü.
Il est venu dîner. Il n'y avait pas de soda, et il est devenu fou.
Yemek zamanı geldi.
Ça doit être l'heure du repas.
- Hayvanlarımın yemek yeme zamanı geldi.
- C'est l'heure du dîner pour mes mignons.
- Yemek geldi mi?
C'est tout? - La nourriture est arrivée?
Ana yemek zamanı geldi!
uvre. C'est l'heure du plat principal.
- Fena değil. Yemek vakti geldi mi?
C'est l'heure de manger?
Woodbine'a yemek bile getirtemez duruma geldi.
Woodbine ne veut même plus lui livrer ses repas.
Sanırım yemek vakti geldi, değil mi?
C'est l'heure, hein?
Yemek zamanı geldi.
Au boulot.
İşte geldi. Yemek saati.
Voilà, voilà!
Eve gidip yemek yeme zamanı geldi.
- Bon... Je vais rentrer, moi.
- Evet. Uzun süredir beklediğin insanlar geldi ve birlikte yemek yemek istiyorlar.
Les humains que vous attendiez sont là, ils aimeraient dîner.
Yemek zamanı geldi.
Et maintenant le repas.
Yemek zamanı geldi işte!
Enfin la bouffe!
Yemek zamanı geldi sonunda!
A la bouffe!
Sanırım yemek işi için geri adım atmamın vakti geldi.
Il est temps pour moi de prendre un peu de recul.
geldin 84
geldim 384
geldi 321
geldin mi 58
geldiğinde 28
geldik 352
geldiniz 33
geldik mi 60
geldin demek 49
geldi mi 70
geldim 384
geldi 321
geldin mi 58
geldiğinde 28
geldik 352
geldiniz 33
geldik mi 60
geldin demek 49
geldi mi 70