Yok et traduction Français
37,746 traduction parallèle
J. Edgar Hoover tarafından verilen emir bu ülkedeki her siyah, ilerici Üçüncü Dünya hareketini yok etmek üzerineydi.
L'ordre donné par J. Edgar Hoover visait à détruire tout mouvement noir, progressif et défenseur des minorités dans ce pays.
Kasap'ı ve onun ruhlarını sonsuza dek yok etmek için bir büyü biliyorum.
Je connais un sort qui peut arrêter la Bouchère et ses esprits pour de bon.
İnsanların doğal dünyayı yağmalaması, türleri tüketmesi ve bu sırada kültürleri yok etmesine değiniliyor.
Ça parle d'hommes qui saccagent le monde naturel, exterminent des espèces et détruisent des cultures entières.
Ben... Hiç enerjimiz yok ve bitkilerimi hayatta tutamıyorum.
Salut maman, nous n'avons plus d'énergie et je ne peux faire survivre mes plantes.
Laboratuvar ve sera yok olmuştu.
Le labo et la serre étaient détruits.
"Hayır, bu bizi aşar" dersek bu eskisinden daha aşağı insanlara dönüştüğümüzü gösterir ve bu ülkenin böyle bir lüksü yok.
Si nous disons non, que c'est trop pour nous, ça montrera vraiment que nous avons régressé par rapport à ce que nous voulions être et que c'est quelque chose que ce pays ne peut faire.
Kurtarmak için elimden geleni yaptım. Tekrar yapmak gibi bir zorunluluğum yok.
Et j'ai tout fait pour la défendre, mais rien ne m'oblige à recommencer.
Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.
Et tu ne peux rien y faire.
Planı umurumda değil. Sen- - Bilmeni istemedi çünkü engellersin diye düşündü ama şimdi öyle bir şansın yok.
Tu ne devais pas savoir car il ne voulait pas que tu l'arrêtes, et vu tu ne peux plus, il a besoin de notre aide pour rentrer.
Bütün hareket hükümet tarafından suçlu gösterildi ve sistematik bir şekilde yok edildi.
Le mouvement a été jugé hors-la-loi et sapé de manière systématique par le gouvernement.
Hücresinde pencere bile yok, bu beni çok rahatsız ediyor.
Il n'a pas de fenêtre dans sa cellule, et ça me dérange beaucoup.
Yok artık. Miami 5 yıl sonra sular altında kalacak, sizin daha çevre planınız yok mu?
Miami sera sous l'eau dans 5 ans, et vous n'avez pas de politique écologique?
Sana gardiyanların Gallo'ya çalıştıklarını söyledim onlar üzerinde yetkim yok dedin.
Je vous ai dit que les gardiens le soutenaient, et vous n'avez aucune autorité sur eux.
- Keyfine göre işini bırakamazsın. Bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok.
On ne peut pas quitter un job comme ça, et je ne peux rien y faire.
Ceset torbasında olmadığım sürece benim de bir yere gittiğim yok.
- Génial, il ne va nulle part, et moi non plus, sauf les deux pieds devant!
Üzülmene de gerek yok.
Tu ne l'es pas. Et tu n'as pas à l'être.
Öyle yaptı ama ben bir balinayım, o ise köpekbalığı ve başka bir şansım yok.
Il l'a fait, mais je suis une baleine et lui un requin, et je n'ai pas d'autre choix.
Onun için tepeden tırnağa herkesi tokatlayacağım ve bunu yaparken de Mike'a destek olmama karşı bir yasa yok.
Je vais assurer à 100 % et rien ne m'empêche de soutenir Mike en même temps.
DNA'ya dair kanıt bulunmayan davaları neredeyse hiç üstlenmiyorlar. - Senin davanda da hiç yok.
Ils ne prennent quasiment jamais d'affaires sans preuves ADN, et la vôtre n'en a pas.
Bunu mahkemede engellememin şansı yok yani Sutter beni kovacak.
Je ne pourrais pas t'arrêter au tribunal, et Sutter va me virer.
Şirketi ayağa kaldırmak için sandığımızdan çok daha az vaktimiz olduğumuzu öğrendim. Başka bir şeye bir dakika dahi harcayacak lüksüm yok.
Je viens de découvrir qu'on avait très peu de temps pour sauver l'entreprise, et je ne peux pas perdre une minute sur autre chose.
Tara'nın evin benim olduğuna inanması gerek, ki bu da şu anlama geliyor Kapılarda kilit yok, Bahçede'satılıktır'işareti yok,
J'ai besoin que Tara pense que c'est ma maison, ce qui veut dire pas de cadenas sur la porte, pas de panneau à vendre dans le jardin, et pas d'effets personnels dans la maison,
Sen karını ve çocuklarını bile zar zor görebiliyorken, Fransız Riviera'sında bir sahilde güneşleniyor olabilirdi. Bunun senin için önemi yok mu?
Il peut s'étendre sur une plage de la Côte d'Azur, tandis que vous pouvez à peine voir votre femme et vos enfants, et ce n'est pas important pour vous?
Afedersin? Alkollü araç kullanmaktan 3 yıl aldığını söyledin, ama öncesinde hiç sabıkan yok, ve adam tamamen iyileşmiş.
Tu as dit que tu as pris 3 ans pour conduite en état d'ébriété, mais tu n'as eu aucune faveur, et ce gars a été blanchi.
Sen gidince bizi listeye yazdı. 5 gün sonra duruşma var ve elimde hiçbir şey yok.
Après ton départ, elle nous a prévenus. Le procès est dans 5 jours, et je n'ai que dalle.
O çocukların aileleri bugün burada çünkü kabuslarının sona ermesi için 12 yıl beklediler ve acılarını uzatmak için hiçbir yasal gerekçe yok.
Et les familles des deux enfants sont ici aujourd'hui car elles ont attendu 12 ans de voir leur cauchemar prendre fin et il n'y a pas de raison légale de prolonger leur souffrance.
Donna başka bir yolu olsaydı sana gelmezdim ama tüm gece düşündüm, başka yolu yok.
Donna, je ne serais pas là s'il y avait un autre moyen, mais j'ai veillé toute la nuit et il n'y en a pas.
Size hayallerini kurdurttuğu o para yok olacak.
Et tout cet argent fictif qu'il agite devant toi ne sera plus là.
Haklısın ama başka bir günüm yok çünkü Sutter izin vermedi.
Certes, mais Sutter m'a éjecté et je n'ai pas d'autre journée.
Aslına bakarsan yok Donna çünkü hayatımın en önemli randevusuna gidiyorum.
- Là, non, Donna, car je vais au rencard le plus important de ma vie, et je ne sais pas où l'emmener.
Adı Mitchell ama bunu yapmana gerek yok.
Mitchell, et tu n'as pas à faire ça.
Olay şu ki ; sen bir anlaşma yaptın yani senin davan falan yok.
Et en fait, tu as passé un accord donc ton cas est réglé.
- Yardımına ihtiyacım var ve pek vaktim yok.
- Donna. - J'ai besoin de ton aide, et vite.
Ama kanıtın yok ve bunları parmaklıkların arkasından söylüyor olacaksın.
Mais vous n'avez pas de preuve, et vous l'hurlerez derrière les barreaux.
Yani küçük bilimsel deneyin kötü kraliçenin neden yaşadığını ve onu nasıl yok edeceğimizi mi gösterecek?
Ta petite expérience scientifique peut vraiment nous dire pourquoi la méchante reine est toujours vivante et comment la détruire?
- Hayır, hayır. Senin niyetin öç almak, adalet değil. İntikama ihtiyacımız yok.
Tu envisages la vengeance, pas la justice, et on n'a pas besoin de vengeance.
- Neyin her seyi? En büyük müsterilerinden biri benim ve benim bile bir isim yok.
C'est con, je suis ton plus gros client et j'ai pas de job.
Yeniden sahneleme yaptığımız sırada, Matt ve Shelby'den... -... yok pahasına satın almıştım.
Matt et Shelby me l'ont vendue à moitié prix durant la reconstruction.
Her yeri aradık ve Agnes'ten hiçbir iz yok.
On a cherché dans le parc, et aucune trace d'Agnès.
Bu ev ve herşey... ateş içinde yok olacak!
Cette maison et tout ce qu'elle contient sera consumé par le feu!
Tarafımızı belirleyip, hâlâ yapabiliyorken karşı koymazsak kendi türümüzün yok olmasına neden olacağız.
Si nous ne prenons pas position et ne nous battons pas, nous serons complices de notre propre extinction.
Yani cihaz yok, araba yok, silah yok ve tek umudumuz profesörün sürgülü cetveli öyle mi?
Donc... pas de gadgets, pas de véhicules, pas d'armes, et notre seul espoir c'est de bosser à l'ancienne?
O kadar derecesi var bu harika arabayı aldı ama tadını çıkaracak vakti yok.
Il est bardé de diplômes, il s'est acheté cette merveille de voiture, et il n'a jamais le temps d'en profiter.
Direktör, Senatör Nadeer ile ortak çalışıyorsa ne planlandıklarını söylemenin imkânı yok.
Et le Directeur est impliqué avec la Sénatrice Nadeer, on ne sait pas ce qu'ils ont prévu.
Onlar için yapamayacağım bir şey yok ve sizin de böyle hissettiğinizi biliyorum.
Il n'y a rien que je ferais pas pour eux et je sais que c'est pareil pour vous.
Yani küçük deneyin bize Kötü Kraliçenin neden hala... hayatta olduğunu ve onu nasıl... yok edeceğimizi söyleyecek?
Donc ta petite expérience va vraiment nous dire pourquoi la Méchante Reine est encore en vie et comment la détruire?
Artık önemi yok, her şey geçmişte kaldı, Geçmişten öğrenebileceğimiz dersler haricinde.
C'es du passé, et ça n'a plus d'importance, à part ce que ça nous apprend.
Kaşiflerin ve yerleşimcilerin bir türün tamamını yok edip ekosistemi sonsuza dek mahvetmesiyle ilgili hikayeleri okuduğumda hissettiğim öfkeyi hatırlıyorum.
J'ai ressenti de la colère en lisant comment les explorateurs et les colons avaient exterminé des espèces entières et, ce faisant, détruit l'écosystème à jamais.
Yok olursa, akıntılar ve hava modelleri değişir.
S'il disparaît, ça changera les courants et les conditions météo.
Sıcaklıklar yükseliyor, mercan kayalıkları yok oluyor. 65 milyon yıl önce düşen meteordan beri, bu kadar kısa zamanda bu kadar bitki ve hayvan türünün soyu tükenmemişti.
Le mercure monte, les récifs coralliens meurent et depuis qu'une météorite a frappé la Terre, il y a 65 millions d'années, des espèces de végétaux et d'animaux ont disparu rapidement.
Tropikal ormanların yok olmasının en önemli sebebi kırmızı et.
De toutes les causes de la déforestation tropicale, la première est l'élevage bovin.
etmeyeceğim 40
etkileyici 234
etrafta 23
etmez 34
etmiyorum 100
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etrafta kimse yok 27
etmelisin 16
etkileyici 234
etrafta 23
etmez 34
etmiyorum 100
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etrafta kimse yok 27
etmelisin 16