English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Ö ] / Öna

Öna traduction Français

224,825 traduction parallèle
Ona bu hastayı bulduğun için teşekkürler. Hayır!
Merci d'avoir trouver pour elle.
- 3-0 naylon ve dikiş şeritleri verin. - Ona karşı koymamızın zamanı geldi.
- 3-0 nylon et Strips-Steri - et je pense qu'il faut qu'on se rebelle
Hiçbiriniz hazır değilsiniz ama bir uzmanın yakın gözetimi altında ve ihtiyaç duyduğunuzda ona devretmek üzere elinizden geleni yapmaya hazırsınız. Yani hazır olmaya çok yakınsınız.
Aucun de vous n'est prêt, mais vous pouvez faire autant que possible sous la supervision d'un chirurgien, et vous pourrez passer le relais si vous en avez besoin, ça veut dire que vous êtes quasi prêt.
Ona zarar veriyorlar.
Ils l'ont blessé....
Ona nasıl nazik davranabiliyorsun?
Je ne sais pas comment tu fais pour être polie avec elle.
Ona vuruyordu.
Il la frappait.
Ona inanamıyorum.
Je ne peux pas le croire.
Tıbbi olarak stabil hale geldikten sonra olacaklar tamamen ona bağlı.
Quand elle sera stable, ce sera son choix.
Bebeğim ölüyor ve ona nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum.
Mon bébé est en train de mourir et je ne sais comment l'aider.
Hastaların yanında ona karşı gelme.
Ne le contredis pas devant les patients.
Ona güvenmiyorum.
Qu'est ce qui se passe? On est prêt? Attends.
Ona izin verme.
Ne la laissez pas.
Ona ayık olduğumu söylemedim.
Je lui ai pas encore dit que j'étais sobre.
Ona çaktın mı?
Tu la tronches?
İçeride bahsettiğin kızı diyorum, ona çaktın mı?
La fille dont tu parlais, tu l'as tronchée?
Yani istiyorum... ona çakmayı.
J'aimerais la... troncher.
Önce ona ayık olduğunu söyle.
Avant de lui dire que tu es sobre.
Bahsettim. Ona çakmamı söyledi.
Oui, il m'a dit que je devais la troncher.
- Ona şeyle ilgili gerçeği...
- Tu lui as dit la vérité au sujet de...
- Ona yalan söylemeye devam mı edeceksin? - Bilmiyorum.
- Tu vas continuer à lui mentir?
- O hâlde ona bir dakika ver.
- Laisse-lui un peu de temps.
Ona iki hafta verelim.
Donnons-lui deux semaines.
Eğer ona dokunulmazlık önerirlerse elektrik şebekesinden zararlı yazılımı etkisizleştireceğini söylüyor.
Il désarmera le maliciel sur le réseau électrique s'ils lui offrent l'immunité.
- Varsayımsal olarak konuşursak bu gece işlenecek bir suçu bilen müvekkilimiz olsaydı ve bu suçu önlemek için size yardımcı olmak isteseydi ona dokunulmazlık vermek için bir anlaşma olur muydu?
- Hypothétiquement parlant, si on avait un client qui était au courant d'un crime allant être commis... disons ce soir, et qui voulait aider à prévenir ce crime, pourrait-il obtenir une immunité?
- Ona bunu söyle.
- Dis-lui ça.
Eğer sert olmayı isterlerse ve ve popülerliğe bakılırsa sanırım ona 5 sene verirler.
S'ils voulaient être durs... compte tenu de la volonté populaire, ils pourraient... Cinq ans.
Ona güvenmiyorum ve az önce sen de bir şey bulmuş gibiydin.
Je n'ai pas confiance en lui, et on aurait dit que tu tenais quelque chose.
- Neden ona çıkma teklif etmedin?
Pourquoi vous ne l'invitez pas à sortir?
Cabe, senden ona çıkma teklif etmeni bekledi.
Elle voulait que vous lui demandiez de sortir.
- Ne olmuş ona?
- Et bien quoi?
Ona bir buz banyosu yaptıracağız demek oluyor.
Ça veut dire qu'on va lui faire un bain glacé.
Ona, bizim için ne ifade ettiğini söylemek için bir an.
Un moment pour lui dire ce qu'il est pour nous.
Sen ona, "seninle çalışmak bir zevkti" dedin.
Tu lui as dit que c'était un plaisir de travailler avec lui,
Ve ona söylemek istediğin son şey buydu öyle mi?
Et c'est la dernière chose que tu voulais lui dire?
Ona yaptığım hatayı telafi edeceğim tatlım.
Je vais me rattraper, chérie.
Ona güle güle dediğini söylerim.
Je lui ai dit que tu partais.
- Bu ona diplomatik dokunulmazlık veriyor.
Ce qui lui donne l'immunité diplomatique.
Birlikte bir kuruluş inşaa ettik ve ona yardım etmenin en iyi yolu... -... onu en derin sulara fırlatmak.
Nous avons construit les fondations ensemble et la meilleure façon de l'aider est de le jeter dans le grand bain.
Yeni bir yaklaşım deniyorum ona yardım etmenin en iyi yolu onu en derin sulara fırlatmak.
Etre génial n'est pas dans ta nature. J'essaye une nouvelle approche, Et le meilleur moyen de l'aider c'est de le pousser dans ses retranchements.
Sen ekibe dâhil olduğundan ve ona yardıma başladığından beri sabit olarak dördüncü seviyedeydi.
Depuis que tu as rejoins l'équipe et que tu as commencé à l'aider, il était stabilisé à quatre.
Paige, daha kötüye gitmeden ona yardım etmek zorundasın. Hayır.
Paige, tu dois l'aider avant que ça s'aggrave.
Neye istersen ona inanabilirsin.
Vous pouvez croire ce que vous voulez.
Artık ona, o gözle bakmıyorum Anne.
Je ne me soucie pas de lui de cette manière, maman.
Ona bir üçkâğıdın Büyükanne bitti diyene kadar bitmeyeceğini söyle.
Dis lui qu'une escroquerie n'est pas finie tant que mamie ne le dit pas.
- Hayır çünkü ona ödeme yapıyorduk.
Parce qu'on la payait.
- Cezanı hafifletmek için ona ihanet mi edeceksin?
Tu l'as trahie pour une peine moins lourde?
Ona neden bakıyorsun?
Pourquoi le regardez-vous?
Polis şiddeti davalarından haberdar ettiğinde ona 300 dolar veriyorum.
Je le paye 300 $ s'il me ramène ce genre d'affaires.
Polis yanımıza geldi ve ona...
Le policier s'est approché de nous.
Ben de ona bir hesap açılması için giriş ücretinin en az iki yüz bin dolar olduğunu söyledim.
Et je lui ai dit que pour ouvrir un compte, il fallait au minimum 200 000 $.
- Ona düşman bir tanık olarak görebiliriz.
On peut le traiter en témoin hostile.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]