English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Ş ] / Şansımıza

Şansımıza traduction Français

1,005 traduction parallèle
Şansımıza ne çıkarsa artık.
On risque chacun sa chance.
Şansımıza, onlar da göremiyor.
Par chance pour nous, eux non plus.
Şansımıza, değil mi?
Une chance, n'est-ce pas?
Şansımıza kimsenin henüz haberi yok.
Par chance, personne n'est au courant.
Şansımıza deniz sakindi.
La mer était calme.
Şansımıza içiyoruz.
On boit à la chance.
Ancak şansımıza, onların bulaştığımız bu işle ilgili bilgileri sınırlıydı.
Heureusement, ils ne savent pas vraiment qui est impliqué.
Şansımıza, birgün veya bir hafta, Bir gece, belki aşağı inip, ikimizi de haklıyacak.
Un jour? Une semaine? Ou alors, il descendra une nuit et il nous tuera.
Şansımıza, savaşta şehir bombalanmadı.
Par chance, la ville n'a pas été bombardée pendant la guerre.
Şansımıza bugün Büyük Togo aramızda.
Nous avons la chance d'accueillir le Grand Togo.
Şansımıza aldığı doz öldürücü değildi.
Par chance la dose ne serait pas mortelle.
Artık şansımıza ne çıkarsa! Patlat şimdi!
Tant pis pour lui!
Annabelle? Misafirlerimiz geldiler ve şansımıza hâlâ yaşıyorlar.
Annabelle, nos invités sont là... vivants.
- Bizim şansımıza.
- On s'est fait avoir.
Şansımıza ne çıkarsa.
On va à l'aventure.
"Şansımıza da karşı binada bir lokanta yok mu?" "Eve mükemmel yemekler gönderiyorlar." "Havyar..."
Quelle chance, il y a un restaurant en face... ils nous apportent à manger, du caviar, des steaks, des baklavas, tout ce qu'on veut.
Ama şansımıza, aynı şekilde öleceğiz.
Heureusement, notre mort aussi.
Şövalye'yi oynayan şansımıza Bill Campbell'dı.
Quel que soit le ton donné, c'est le capitaine qui le donne sur le plateau.
- İkimizde şansımıza bakacağız.
- On coulera. - Chacun prend ses risques.
Şansımıza şu kız ile babasından başka ses çıkmadı.
Par chance, on n'entend plus parler de cette fille et son père.
Burada sağlığımıza önem veriyorlar.
Sans blague, ici, c'est tout ce qu'il y a de sain.
Sonra değil, şimdi icabınıza bakacağım!
Je vais vous régler votre compte sans plus tarder.
Şansımıza dışarıya fazla kan akmamış.
Presque pas de sang, heureusement.
Sevgili babacığım... Kendini gayet iyi tanıyan ve kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan işini gören yetişkin bir kıza sahip olduğunu düşünüyordun. Tatlım, keşke -
Mon papa chéri, tu croyais avoir une fille décidée qui sait ce qu'elle veut et qui sait se débrouiller sans l'aide de personne.
Moskova'yı Polonyalılar ve Litvanyalıların saldırılarından Tatarların tekrar sınırlarımıza tecavüz etmelerinden,... kanlı çatışmalar yaşamaktan ve düşmanlarından,... yalnızca parçalanmamış, yasal bir taht koruyabilir :
Seul un pouvoir unique, un seul sang préservera Moscou de ses ennemis. Sans quoi, les Tatars recommenceront leurs incursions. Les Polonais et les Livoniens, leurs invasions.
Yani gerçek bir keşif yapma şansı kucağımıza kendiliğinden geldiğinde Young, Goodheart ve diğer bütün herkesi ikincil bir oyuncakla oynatmak istiyorsunuz.
Jouer les seconds couteaux derrière Young, Goodheart etc... avec une découverte authentique à portée de la main?
Ya kıza güveniriz ya da mayınlarla şansımızı deneriz.
C'est ça ou tenter notre chance avec les mines.
O olmasa bir yığın dert almıştık başımıza.
Sans lui on serait dans le pétrin.
- Bu her zaman başımıza geliyor.
- Ça arrive sans arrêt. - Une minute.
Büyük bir serveti olan savunmasız bir kıza koca olmak onun için mükemmel olmaz mı?
L'emploi de mari d'une jeune fille sans défense et très fortunée ne serait-il pas parfait pour lui?
Yardımınıza çok teşekkür ederim. Bana çok iyi davrandınız ama beni tanımıyorsunuz bile.
Vous avez été vraiment gentil, et sans même me connaître.
- İyi ki size rastladım. - Kızınıza bol şans.
- Si je n'étais pas tombée sur vous...
Bir kıza, gece gibi saçları, fildişi bir saraydaki kırmızı sedir gibi dudakları olduğunu ve yalnız olduğumu söyler, sonra da hüngür hüngür ağlarım.
Je dis aux femmes : "Vos cheveux sont un sanglot dans la nuit... vos lèvres, le canapé rouge d'un palais d'ivoire... et je suis si seul, sans personne pour m'aimer!" Puis j'éclate en sanglots.
Burada Apaçiler ve Dave yeterince sorun yaratıyor zaten. Bir de sen çıkma başımıza.
Nous avons suffisamment d'ennuis avec les Apaches et Dave, sans que vous veniez en ajouter d'autres.
Bak, bunca yıl sana hizmet ettik.. ve her şeyi yaptık, yaptıklarımızı sana sorduk, ama orada sevindirici bir şey yok, şölen ne ailemizene de dostlarımıza!
Il y a tant d'années que je te sers, sans avoir jamais transgressé tes ordres, mais jamais il n'y a eu de réjouissances, de festin pour la famille ou les amis.
Belki de bu çocuk hayatımıza şans getirecek.
Vivre avec la femme d'un autre, et éviter les regards des voisins, me travaillent comme un fou...
Anlayacağınız gibi ; Efendim ve ben yolculuğumuza yanımıza kıyafet almadan çıktık.
Voyez-vous, mon maître et moi-même sommes venus sans bagages.
İzin almadan krallığımıza girdin.
Tu es entré dans le royaume d'Argot sans être argotier.
Eğer az da olsa bir şansımız varsa bu birlikte olmamıza bağlı.
Mais notre seule chance de nous en sortir c'est de faire équipe.
Biz üst düzey subaylarımıza etiketi olmayan şişeden içki içirmeyiz.
C'est pour le commandant. Mais nous ne donnons jamais à nos officiers supérieurs... à boire d'une bouteille sans étiquette.
Firmamıza yakışmayan davranışların oluyormuş, hem benden izin almadan ve benim haberim yokken.
II m'a été rapporté que votre conduite est indigne de notre société. Vous avez suivi cette voie sans que je le sache ou que j'y consente.
Şansınıza hayran kaldım, Bay...?
J'admire votre chance, Monsieur...
- Bay Hirayama, Michiko evlenince yalnız başınıza kalmayacak mısınız?
Vous allez être malheureux sans Michiko.
Şimdi araçlarımıza binip oraya kadar sakin, güvenli ve birbirimize saygı göstererek gidelim.
Je suggère de rentrer dans nos voitures et d'y aller prudemment, à une vitesse raisonnable, sans nous perdre de vue.
İyiliği hak etmediğimizi biliyorum, Yüzbaşı ama bize bir şans daha verirseniz dışarı çıktığımızda daha iyi insan olacağımıza söz veriyoruz.
Je sais qu'on ne mérite pas de bienveillance. Mais si vous nous aidiez, cela nous inciterait sûrement à mener une vie meilleure.
Önce bir kurban sunmadan halkımıza bu yeni hayatı veremeyiz.
Tu ne pourras pas offrir cette vie nouvelle au peuple sans sacrifice.
Şans ayağımıza geldi, millet!
Les gars, c'est notre chance!
Haşhaş tohumu, çayı sizin için zor olan geceyi atlatmanıza yardım edecek hafif teskin edici bir içecek haline getirir.
Le thé de pavot est un sédatif sans danger qui vous aide à passer les nuits pénibles.
Ortaklığımıza, tabii dümen çevirmek yok.
A l'association. Sans coups bas, bien entendu.
Maalesef... bu meselede masumiyeti ayağımıza dolanacak. Mesele şu : Boşanmadan karını değiştiremezsin.
Malheureusement, son innocence est enchevêtrée au fait qu'on ne peut changer de femme sans obtenir l'annulation, et qu'on ne peut l'obtenir que si le pape y consent.
Şansınıza adım şu anda Anastas Poltroni değil.
Mon nom est Anastas Poltroni.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]