English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ A ] / Al

Al traduction Portugais

247,567 traduction parallèle
İstersen ikisini birden al.
Tira dois se quiseres.
Dizlerini kır ve yerdeki oklara nişan al.
Dobra-te pelos joelhos e aponta para as flechas na linha.
Ama onlardan bir izlenim alıyoruz bazı durumlarda da söylediklerini kontrol edebiliyoruz.
Mas nós podemos criar uma noção das pessoas, e por vezes podemos verificar as suas informações.
Gerekli önlemleri alıyoruz.
Nós tomamos precauções.
Ürünlerinizi nasıl alıyorsunuz?
Como é que arranjam os vossos produtos?
Lütfen şu mandalinaları alın.
Por favor, leve as tangerinas.
Merkez'deki tüm bölümlerin ve bölge Meskenlerinin onayı alınmadan hiçbir şekilde suikast düzenlenmeyecek.
"Nenhum assassinato sem a aprovação de todos os departamentos da Central e dos residentes locais."
Burada para yok ama alın.
Não há aqui dinheiro, mas... tome.
Süpermarketten çıktı, yarısı dolu bir alışveriş arabasını ardında bıraktı.
... saiu do supermercado, deixou-o com um carrinho de compras meio cheio.
Eğitim yılının ortasında sınıf yükseltmek alışılmadık bir şey, biliyorum ama çocuğun dikkatini çekmişken kaybetmek istemiyorum.
Agora, eu sei que é um pouco anormal a meio do ano escolar, mas nós conseguimos a sua atenção agora. Nós não queremos perder isso.
CIA'de Rusça eğitme işini alırsa...
Se ela conseguir um emprego a ensinar Russo na CIA...
Kurban Bayramı'nda ana yemek olarak verilir, oruç sonrası.
É refeição principal no Eid Al-Adha depois do jejum.
Henry'nin bir üst matematik sınıfına alınması bayağı güzelmiş.
Muito fixe que o Henry tenha sido mudado para uma turma de matemática avançada.
Ben alırdım ama.
Mas eu posso ir buscá-la.
Alışveriş merkezine falan mı gitsek?
Queres ir ao centro comercial ou algo assim?
Dünyanın dört bir yanından en güçlü buğday tohumlarını alıp çaprazlıyoruz ardından bulabildiğimiz en zararlı böcekleri bulup yeni bitkiler üstünde deniyoruz, sonra yeniden üretiyoruz.
Bem, nós... nós recolhemos as variedades de trigo mais fortes em todo o mundo, nós cruzamos essas variedades, depois arranjamos as pragas mais destuctivas que conseguimos encontrar, testamos as novas plantas e voltamos a reproduzi-las.
Ebeveynler ve çocukları arasındaki eski alışkanlıklar gerçekte orada olanı görmemizi engelleyen duvarlar koyar.
Velhos padrões entre pais e filhos criam barreiras que nos impedem de ver o que realmente lá está.
Zihniniz, eski alışkanlıklarınızla ve inanç sistemlerinizle bütün o şeylerle aranıza girip de onların kim olduğunu, sizin kim olduğunuzu söylediğinde anne-babanızın size olan sevgisini ya da sizin evlatlarınıza olan sevginizi hissedemezsiniz.
Vocês não conseguem experienciar o amor que os vossos pais têm para vocês, ou vocês com os vossos filhos, quando velhos hábitos e sistemas de crenças... todas as coisas as vossas mentes estão a dizer-vos sobre quem eles são, quem vocês são... a meter-se no caminho.
Al bakalım.
Toma.
Ne istiyorsanız alın.
Levem o que quiserem.
Mallarımı çiftliklerden alıyorum.
Eu recebo as minhas remessas das quintas.
Evet, üst sınıfa falan alınmışsın galiba, öyle duydum.
Sim, eu soube que tu conseguiste... transferência para uma turma de honra ou algo assim. Sim.
Birinci sınıfa başladığın günü hatırlıyorum da "Ona bir kurşun kalem, bir defter, bir de beyin lazım" demişti "İlk ikisini siz alın, üçüncüsü zaten bolca var kızda."
Eu lembro-me de quando foste para a primeira classe. Ele disse, " Vocês precisam de um lápis, um bloco de notas e um cérebro. Vocês compram-lhe as duas primeiras.
- Zaman alıyor bu işler.
- Leva o seu tempo.
Ve zamanla da bu tarz şeylere alışıyor insan.
E... a seu tempo... tu irás conseguir utilizar estas coisas.
Kilo alır, kovulurum sonra.
Iria ganhar peso e ser despedida.
Annesinin onu da alıp Moskova'ya dönmesini isteyeceği kadar mı kötü?
Suficientemente más de modo à mãe dele querer levá-lo para casa em Moscovo?
Yarın gidecektim ama Evgheniya alışverişe çağırdı oraya gitmem gerek.
Era suposto eu passar por lá amanhã, mas a Evgheniya pediu-me para ir às compras com ela, e tenho que fazer isso.
- Destek alıyor musun?
Conseguir apoio?
Paige'inki gibi okullar, ciddi değil, herkes dalgaya alıyor.
Bem, como o a da Paige... eles não são tão rigorosos, os miúdos brincam em serviço, e iria ser difícil captar a atenção dos professores.
Alın, broşürü de burada.
Aqui, aqui têm uma brochura.
Onu alıp götürdüklerinde kendimi öldürmeyi düşündüm.
Quando eles a levaram... Eu pensei em matar-me.
En son ne zaman halk marketinden alışveriş yaptın?
Quando foi a última vez que fez compras num gastrónomo?
Bu iş için sinyal alınca onları bırakıp gittim.
Quando eu percebi os sinais disto, eu simplesmente desapareci de perto deles.
Kazakistan'daki bir türden de bir kısım alındığından şüpheleniyorlar. Bu şaşırtıcı bir şey.
Eles suspeitam que é uma espécie parcialmente criada a partir de uma casta Kazakh, o que é surpreendente.
Dışarı çık, biraz hava al.
Tu devias sair. Apanhar ar.
Filmi alıp da fotoğrafçıya götürmek istemedim.
Eu não quis tirar o filme para revelar nem nada.
Daha alışamadım hâlâ.
Ainda não me habituei à ideia.
Tam anlamıyla alışması iki ila üç yıl sürer.
Leva entre dois a três anos até uma verdadeira adaptação.
Sakin ol, derin bir nefes al.
- Meu Deus... - Mais devagar. Façam uma pausa.
Sence herhangi bir noktada Paige'le Henry'yi alıp ülkemize dönebilir miyiz?
Você acha que... nós poderemos alguma vez levar a Paige e o Henry... de regresso... a casa?
- Oradaki hayata alışabilirler mi, hiç bilmiyoruz...
Nós não sabemos se... eles irão alguma vez adaptar-se de verdade a viver lá...
İki Amerikalı çocuğun oradaki hayata alışmaya çalışırken yaşayacağı sorunları hayal etmesi zor.
É difícil imaginar todos os problemas que dois miúdos Americanos terão para se adaptarem a viver lá.
Kişiliklerini belirleyecek zorluklardan alıkoyamazsınız onları.
E vocês não podem ocultar-lhes os desafios que irão modificá-los.
İnsanların ekmeğini ellerinden alıp üstünden servet elde ediyorlar.
Eles estão a tirar o pão que o povo devia comer e a fazer fortunas com isso.
Her şeye alıştıktan sonra.
Depois de ela se habituar às coisas.
Filmi alıp da fotoğrafçıya götürmek istemedim.
Não quis tirar o filme para revelar nem nada.
Chris, St. Edwards'tan önümüzdeki bir-iki hafta içinde haber alırız dedi.
A Chris que devemos ter uma resposta de St. Edwards na próxima semana ou na seguinte.
Buralarda, seni de alırım.
É perto daqui. Vou levar-te comigo.
Eşine bir şeyler alırsın.
Podes comprar qualquer coisa para a tua mulher.
Karım o süslü yemeklere bir alışsın ne yaparım ben ondan sonra?
Se a minha mulher se habituasse a essas comidas finas... o que é que iria fazer?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]