Anlıyorsunuz ya traduction Portugais
51 traduction parallèle
Anlıyorsunuz ya, ben...
Veja, eu...
Anlıyorsunuz ya efendim burada size bir şey anlatıyorum efendim.
Está a ver, aqui estou-lhe eu dizendo qualquer coisa.
Ama Nelly gerçek bir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya?
Mas a Nelly... é real, se é que me entende.
Anlıyorsunuz ya?
Entendem agora?
Neyse..., adam eve gelmiş, anlıyorsunuz ya, karısıyla en iyi arkadaşı birlikteymiş.
Então o tipo chega a casa e encontra a mulher com o seu melhor amigo.
Bu rakam çok sayılmaz, anlıyorsunuz ya? Haftalık bir karton sigara üç dolar eder.
Um pacote de cigarros por semana custa uns três dólares.
Burada işler farklı yürür. Anlıyorsunuz ya?
As coisas aqui são diferentes de Veneza, percebem?
Anlıyorsunuz ya, bu anlaşmamızın bir parçası.
Sabe, é parte de nosso acordo.
Ama kardeşçe, anlıyorsunuz ya. Başka türlü değil.
Mas de uma forma fraterna, percebestes?
Las Vegas'a çok yakınız anlıyorsunuz ya.
Pois estamos tão perto de Las Vegas.
Anlıyorsunuz ya, belki yanlış bir pozitif sonuç elde ederiz.
Vê se conseguimos um falso positivo.
Anlıyorsunuz ya? Hayır, anlayamadım.
- Não muito bem...
Anlıyorsunuz ya ikimiz de bize soru sorulduğunda cevaplamaya hazır ve istekli olmalıyız.
Sabe, devemos responder quando chamam pelo nosso nome.
Şey, anlıyorsunuz ya... Bu saatle ilgili başka bir düşüncem var.
Sabes, eu pensei melhor sobre o relógio.
Anlıyorsunuz ya, Hopper'ın geri gelmesi benim hatam.
Portanto, é culpa minha o Hopper estar a voltar...
Anlıyorsunuz ya, biliyordu. Gerçekten biliyordu.
Como vêem, ela sabia, ela sabia mesmo.
Anlıyorsunuz ya?
Está a ver?
Tüm o tüpler vesaire. Anlıyorsunuz ya?
Tem muitos tubos a ligá-lo a máquinas.
Bakın, anlıyorsunuz ya. Bu modellerin insanlara yaptıklarının aynısı.
É precisamente isso que vocês, modelos, fazem às pessoas.
- Çok ödüllendirici bir şey, anlıyorsunuz ya.
Torna o meu trabalho muito recompensador.
Anlıyorsunuz ya doktor.
O senhor entende, Doutor.
Başı dertteydi, anlıyorsunuz ya!
Ele estava mal.
Pek vaktimiz yok, anlıyorsunuz ya.
- É que não temos tempo, percebe?
Anlıyorsunuz ya, Batı Yakası değil burası.
Isto não é a Costa Oeste.
Pekâlâ, anlıyorsunuz ya, sanatçı sözü...
Bem, você sabe, a palavra de um artista...
Anlıyorsunuz ya.
Compreendem isso.
Olan olaylar... Anlıyorsunuz ya?
... que nós temos vivido... não é.
Anlıyorsunuz ya?
Você compreende.
Ayrıca bazı dosyalar biraz önemli, ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya?
E assim sendo, alguns dos arquivos são meio sensíveis, se entende o que estou a dizer.
Unutabilmem için, anlıyorsunuz ya...
Assim, poderíamos esquecer, sabe, é...
Anlıyorsunuz ya Bay Reese, o güne kadar hayatımın en iyi kısmını daha çok zengin olmak için harcadım.
Sr. Reese, até àquele dia, eu passava a maior parte da minha vida a enriquecer.
Anlıyorsunuz ya size başka kimsenin sunamayacağı bir şey önerebilirim.
Sabe... Posso oferecer-lhe algo que mais ninguém tem.
- Anlıyorsunuz ya.
- Sabe...
Sadece bir süreliğine, anlıyorsunuz ya.
Não será por muito. Espero que perceba.
Hastalığı beni de çok etkiledi, Çünkü O daima, bilirsiniz, Eğlenceli, şarkı söyleyen, anlıyorsunuz ya?
Isso afeta-me muito, porque ele sempre foi... divertido, cantava...
Sevgili Lord Merton, anlıyorsunuz ya...
Querido Lorde Merton, sabe...
Yaşlanıyorum, anlıyorsunuz ya.
Estou a ficar velho, percebe?
Önemli kişileri arabayla götürmek, malların sevkiyatı, anlıyorsunuz ya?
Transportei pessoas importantes mercadorias, percebe?
Önemli konuşmalardan uzak tutuluyordum. Dediğimi anlıyorsunuz ya?
Deixam-me longe das conversas importantes, se me percebe.
Anlıyorsunuz ya, bu insanlar olmadan hiçbir yere varamazdık.
E, vejam... Sem estas pessoas, não estaríamos em lado nenhum.
- Anlıyorsunuz ya- - - 160 derece!
- 71 oc! - Veja...
- Geldiği yerdenki DNA kanıtını yok etmek için, anlıyorsunuz ya?
- Destruir as provas de ADN... De onde vêm, está a ver?
Bu anahtarlar daha geniş çaplı anlaşmamızın gereği, anlıyorsunuz ya?
Você certamente entende que estas chaves fazem parte do nosso acordo alargado?
Anlıyorsunuz ya, George Bush'un Pablo Escobar için kendi planları vardı.
Sabem, o problema era George Bush ter planos para o Escobar.
Anlıyorsunuz ya, çünkü o hasta değil.
Ela não está doente.
- Ya anlıyorsunuz, tabii.
- Eu sei isso.
Sadece deneyi gerçekleştiren kişi kapağı açınca ya da sizin olayınızda başlığı çıkarınca işte o zaman nasıl bir evrende olduğunuzu anlıyorsunuz.
Só quando o experimentador abre a tampa, ou no seu caso, tira o capacete, só então ele vai descobrir em qual universo ele está dentro.
Anlıyorsunuz değil mi? Yani, ekibim var, anlarsın ya?
Quero dizer, tenho a minha equipa, percebes?
Anlıyorsunuz ya, ben eski bir polisim.
Sabe, eu sou um ex-polícia...
Onlar para değerinin propagandacılarıdır ve kurdukları modellerin, son tahlilde jeton değiş tokuşu mantığında taraflardan biri ya da ikisi için gerçek kazanç anlamına geldiğini görüyorsunuz. Fakat üretime dayalı gerçek dünyadan ne kadar kopuk olduğunu da anlıyorsunuz.
São propagandistas do valor do dinheiro, e veremos que todos os seus modelos se reduzem, basicamente, a trocas simbólicas com o intuito de gerar lucros para um ou ambos os intervenientes, mas estão completamente desligados do actual mundo de produção.
Saygın bir adam, anlıyorsunuz ya.
- Um homem digno, está a perceber?