English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Başka yolu yok

Başka yolu yok traduction Portugais

753 traduction parallèle
Başka yolu yok.
Não há outra forma.
- Başka yolu yok.
- Não há outra saída! - Lutar!
Başka yolu yok.
Não há hipótese.
Göründüğü an onu öldürmekten başka yolu yok, o halde.
Temos de matá-lo quando ele aparecer.
Başka yolu yok.
Tem de ser ou não...
Başka yolu yok mu?
Não há outra saída?
Gidip onları almalıyız başka yolu yok.
Vamos buscá-las no caminho de regresso.
- Buradan çıkmanın başka yolu yok mu diyorsunuz?
- Diz que nâo há forma de sair daqui?
Başka yolu yok.
Não há outro jeito.
Başka yolu yok.
Não conheço outra forma!
Ed, zor bir girişim ama adamlara ulaşmanın başka yolu yok.
Ed, sei que e uma hipotese remota, mas nao ha outra forma de os contactar.
Erkek bulmasının başka yolu yok ki!
Senão como é que algum tipo lhe tocava?
Başka yolu yok.
Tem de resultar!
Helen'a yardım etmenin başka yolu yok.
É a única forma com que posso entrar em contato com Helen.
Benim için tek yol bu, başka yolu yok.
É uma fuga para mim, e nada mais.
Siz teklifimi yeterli bulmazsanız, başka yolu yok.
A menos que considere suficiente esta proposta.
Marcus Aurelius'un gerçek varisinin kim olduğunun... ispatlanmasının başka yolu yok mu Lucila?
Não é possível, Lucila, que tenha outra forma... que alguém torne-se o legítimo herdeiro de Marco Aurélio?
Başka yolu yok.
É a única forma.
Bu en iyisi, biliyorsun. Başka yolu yok, çok riskli olur.
O risco é grande demais para levarmos de outra forma.
- Hayır. Hayır, başka yolu yok.
- Não, não há outro jeito.
Başka yolu yok.
Se houvesse outra forma, faríamo-la.
Başka yolu yok.
Não há saída!
Başka yolu yok.
Não há outro modo.
Başka yolu yok! Garson, not alın.
Ou melhor! Empregado, tome nota.
Beyaz adamla başa çıkmanın başka yolu yok.
Porque não há outra maneira de lidar com o homem branco, meu filho.
Zorlu bir savaşı kazanmanın başka yolu yok. 150 km. yürü. Saldırıya kalk, uyku ve dinlenme yok, sıcak yemek yok.
Nenhuma outra unidade no mundo saiu de uma batalha no Inverno, e avançou 160 km, visando um enorme ataque sem descanso nem sono, nem comida quente.
Para gerekli ve para bulmanın başka yolu yok.
Não temos outro modo de conseguir dinheiro.
Başka yolu yok.
Não há outra maneira.
Sizler çok uzaktan geldiniz... ve şimdi bütün yolu geri gitmekten başka yapacağınız bir şey yok.
Chegaram até aqui... e agora, tudo o que podem fazer é ir até ao fim.
Baska yolu yok.
Não há uma terceira opção.
Durmaktan başka tedavi yolu yok.
Não há outra cura além de parar.
Başka bir insanın yüreğindeki sırrı zorla açmanın hiç bir yolu yok, anne.
Não há maneira de se abrir à força o coração secreto doutro ser humano.
Düğünümüz var ve kiliseye ulaşmanın başka bir yolu yok.
Por precaução, usei cinto e suspensórios.
Çünkü başka çıkış yolu yok.
É a única saída.
Sana yaklaşmaktan başka bu kutuya ulaşmanın yolu yok sanırım.
Suponho que não há mais nenhuma forma de conseguir esta caixa... exceto passando por cima de si.
Başka bir yolu yok mu?
Não há nenhum outro modo?
Başka bir yolu yok inanın bana.
Acredite em mim. Não há outro modo.
Dilsiz... başka bir yolu yok mu?
Muda... não há outra maneira?
- Başka hiçbir yolu yok mu?
- Não tentaria um jeito?
Başka çözüm yolu yok.
Já não sei mais o que lhe diga.
Baylar, başka bir çıkış yolu yok.
Senhores, não sei a quem mais recorrer.
Düşünmek zorundayız ve düşünmek için de sözcüklere ihtiyacımız var. Çünkü düşünmenin başka bir yolu yok.
Precisamos de pensar, e para pensar é preciso falar, não há outra maneira...
- Başka çıkar yolu yok.
- Nao ha outra soluqao.
Baylar, başka bir çıkış yolu yok.
Senhores, não sei a quem mais recorrer :
Başka bir yolu yok.
Não há outra solução.
O makinenin gövdesini yok edebilmenin başka bir yolu yok, bu şeyi onun boğazına sokacağım.
Não há forma de rebentar o casco daquela máquina, portanto, vou apanhar aquilo entrando-lhe pela garganta.
Kral olmanın başka bir yolu yok, hayatta kalmanın ve hem de 50 yaşını bulmanın.
Toda a vida briguei e conspirei. Só assim se continua rei aos 50 anos.
Başka bir yolu yok.
Não temos muitas soluções.
Senin yönteminden başka giriş yolu yok.
Não há outra entrada para além daquela que vai usar.
Bu kanyondan başka çıkış yolu yok, o zaman üstten giderek zaman kazanabiliriz.
Não há outra saída, por isso, pouparemos tempo indo por cima.
Başka bir yolu yok, Tina, tamam mı?
Não há outra maneira, Tina, ok?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]