English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Ben değil

Ben değil traduction Portugais

12,715 traduction parallèle
Buna mahkeme karar verecek, ben değil.
O tribunal é que vai decidir isso.
- Biliyorum, ben değil mi? İnanması zor tabii.
- Eu sei, é difícil acreditar.
Ben değil.
Eu não.
Başını belaya sen soktun Liam, ben değil.
Você está em apuros Liam, não eu.
- Ben değil, onlar ediyor.
Eu não... eles.
Hayır, ben değil.
Não, eu não.
Hayır. Hayır tatlım. Ben değil.
- Não, não, querida, não fui eu.
Sana ben değil Reynolds yalan söyledi.
Eu nunca te menti, foi o Reynolds.
Yani, bunun bir gelenek olduğunu biliyorum ama sadece ben değil ve neden nefret ettiğimi biliyor musun?
Eu sei que a tradição é esta, mas eu não sou assim. E sabes o que detesto realmente?
- Değil mi? - Ben değil. - Kim ister ki?
Quem precisa daquilo?
Ben değil, sensin!
Tu! Não eu! Tu!
Hayır, ben değil C35 maddesi öyle diyor.
Não, não estou a dizer isso. A subsecção C35 é que está.
Ben bilim adamıyım, pilot değil.
Sou cientista, não piloto.
Ben bir ortodontistim, homoseksüel değil.
Sou um ortodontista, não homossexual.
- Sorun değil dışarı çıkıyordum ben de.
- Não importa, vou sair.
Tahminim doğruysa ben gidince kıdemli doktor sen olacaksın, değil mi?
- Enquanto isso és tu o sócio principal?
Sorun değil, ben seni hatırlıyorum.
Não importa. Eu lembro-me de ti.
Evet, tabii, güven harikadır. Ama belki de ben güvenilmez kötü biriyimdir, değil mi?
Sim, claro, a confiança é bestial, mas, sabes, talvez eu seja um mauzão, em quem não se pode confiar, certo?
Ben mert değil miyim?
Não sou masculino?
- Ben bir işadamıyım, keder danışmanı değil.
Sou um homem de negócios, não um conselheiro.
Charles Barkley sikimde değil ve ben de senin sikinde değilim.
Estou-me a marimbar para o Charles Barkley. - E você está-se a marimbar para mim.
Ben Gabby. Buradaki duman senin için iyi değil, tamam mı?
Este fumo não é bom para si.
FBI'dan değil.
O Ben matou o optometrista. Ele não é do FBI.
Ben polisim, politikacı değil.
Eu sou polícia, não uma política.
Ben öyle biri değilim. Bu hastanenin süslü ve parlak bir yer olması ya da eski püskü ve dökülüyor olması umurumda bile değil.
Não me importo se este lugar é o mais bonito e elegante, ou se está a cair aos bocados.
Sen düşündüğünden daha güçlüsün, Belki benden bile ve bu benim şehrim değil. ben...
És mais forte do que julgas, talvez mais forte do que eu, e esta não é a minha cidade.
Ben ölmeliydim. O değil.
Eu devia ter morrido, não ela.
Ben Stevie'ye hiç birşey sormazdım. ve şimdi o burada değil. Soracağım kimse de yok.
Nunca perguntei nada sobre a Stevie e agora ela não está cá e não há ninguém para perguntar.
Ben generalle görüşürüm. Irgatlarla değil.
Falo com o general, não com o serviçal.
Ben buradayım, değil mi?
Estou aqui agora, não estou?
Dolu değil ama ben öyleyim.
Não está carregada. Mas eu estou.
Simon, değil mi? Ben Elias.
Simon, não é?
Ben bildiğime göre, onlar da bilmeli değil mi?
Agora que eu sei, eles também devem saber, não é?
- Bu yüzden operasyon umrunda değil. - Ben olsam daha iyi bir son söz bulurdum.
Escolhia melhor as últimas palavras.
- Ben biliyorum. May, bu senin hatan değil.
May, isto não é culpa sua.
Sen bana bir iş önerdin. Ben bunu polisle çalışmak için değil seninle çalışmak için kabul ettim.
Aceitei o emprego não para trabalhar com a Polícia, mas para trabalhar contigo.
Ben insanların zam almalarını sağlamaya çalışıyordum. Maaşlarını tamamen kesmeye değil.
Queria que as pessoas recebessem mais, não que recebessem nada.
- Listede ben de varım, değil mi?
- O quê? Estou na lista, não estou?
O kararı ben vermeliydim, sen değil.
Essa decisão era minha para tomar, não tua.
Ben Louis değilim, bu da palavra değil.
Eu não sou o Louis e isso não é mentira.
Biliyorum, biliyorum. Ben resmen deliyim ama plan delice değil, değil mi?
Eu sei, sou um louco mesmo, mas o plano não é, ou é?
- Ve sadece ben ve babanı da değil.
Não só a mim e ao teu pai.
- Donna sekiz yaşında bir çocuk değil ve ben de karımı aldatmıyorum.
- Ela não tem 8 anos. Não estou a trair.
O ben de değil. Kardeşimde de olmadığına oldukça eminim.
Eu não o tenho e a minha irmã também não o tem.
CCPD'de meta-insanlar konusundaki bilimsel danışmanıydın değil mi? - Evet, ben oluyorum o.
Sim, és o conselheiro científico sobre metahumanos na polícia de Central City, certo?
Bir şeyler değişmiş, ben ortadan kaybolduğum için değil bu.
Algo mudou e não foi só porque eu desapareci.
- Kim müzisyen değil ki Morty? - Ben!
- Quem é que não é, Morty?
Harvey'in ne yapacağı umurumda değil çünkü Harvey'in yapacağını ben yapamam.
- Não me interessa o que ele faria. Porque não posso fazer o que o Harvey faria.
- Ben yapacağım, sen değil.
- Eu cuido disso, não você.
Ben bunu dediğimiz umurumda değil.
Chame-lhe o que quiser.
Ben burada bir küçük buzdolabı tutmak için kullanılan Ama, ah, elektrik en Tam güvenilir değil.
Já tive frigorífico aqui, mas a eletricidade não é de fiar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]