Birlikte traduction Portugais
73,773 traduction parallèle
Arkadaşlarımın kalıntıları eşliğinde birlikte yeni hayatımıza başlayacağız.
Com os meus últimos amigos sobreviventes, começaremos a nossa nova vida em conjunto.
Annemle birlikte Sovyetler Birliği'ne dönüyoruz.
Eu e a minha mãe vamos voltar para a União Soviética.
Birlikte çalıştığımız süre boyunca ikinizin de harika işler başardığınızı söyledim ama size operasyon sırasında söylediğim gibi gizlilikle ilgili bazı sorunlar olduğunu belirtmek zorunda kaldım.
Eu disse-lhes que ambos fizeram uma data de coisas boas durante o nosso trabalho em conjunto. Mas eu tive que apontar que houve determinados lapsos no respeitante às vossas medidas de disfarce, de que lhes falei durante a operação.
Bunu birlikte yapacağın, birlikte atlatacağınız biri.
Com quem fazer isto, para conseguires seguir em frente com isto.
Altı hafta sonra emekli olacak görevi devretmeden önce üç hafta onunla birlikte orada bulunmanı istiyor.
O Chefe SE vai reformar-se daqui a seis semanas, ele quer-te lá três semanas com ele, antes de ele largar as rédeas.
Neden birlikte gelmedik hiç?
Porque é que nunca vimos cá?
Birlikte, Mary, bir ömür boyu performans sergileyeceğiz.
Juntos, querida Mary... Faremos a performance das nossas vidas.
Birlikte günahla evlenelim.
Vamos casar-nos e pecar juntos.
Ian benimle birlikte Holden'ı beklemeyi kabul etti.
Ian concordou em esperar o Holden comigo.
Birlikte bir hayat yaşadık dedin. Nerede?
Disseste que vivemos uma vida juntos.
Holden'a ikinci bir şans lütfedildi, Annesi Diane ile birlikte... ve kardeşi Luke
Foi concedido ao Holden uma segunda oportunidade... junto com a sua mãe, Diane, o seu irmão, Luke.
Ben komadayken birlikte yaşadığımızı iddia eden Matrixten gelme ninja bir kız ile kasabanın kmlerce dışına kadar arabayla bırakılmayı kesinlikle istemedim.
Não pedi para ser levado para fora da cidade por uma miúda ninja do Matrix a dizer que vivemos uma vida juntos enquanto estava em coma.
Sen, birlikte bir hayat yaşadık dedin.
Tu... Disseste que vivemos uma vida juntos.
Holden orada seninle birlikte miydi?
- O Holden estava lá consigo?
Şu an Holden'la birlikte.
Ele está com o Holden agora.
Şimdi, sen ve ben bir sonraki adımı birlikte atabiliriz.
Agora tu e eu podemos dar o próximo passo juntos.
Her ne yaşıyorsan, birlikte atlatacağız.
Seja lá o que estejas a passar, passamos juntos!
Ama Holden'la birlikte gideceğim.
Mas vou sair daqui com o Holden.
Onunla birlikte Alem'deydik.
Estávamos no Reino com ele.
Gracie'nin eğitimine neden Hudson ile birlikte Yeşil Bölge'de devam edemediğini anlayamıyorum?
Não compreendo porque não pode a Gracie continuar os estudos com o Hudson na Zona Verde.
Teyzen ve kuzeninle birlikte Yeşil Bölge'de biraz daha fazla zaman geçirmeye ne dersin?
O que é que tu achas de... De passares um pouco mais de tempo na Zona Verde com a tua tia e o teu primo?
Ondan sonra da seninle birlikte Ulusal Güvenlik'e gideceğim.
E depois irei para a Segurança Interna contigo.
- Hepsi takımınla birlikte kayboldu.
- Todas perdidas com a equipa.
Ruhları kendisiyle birlikte çeker.
Puxa os espíritos com ele.
Ve tüm seyahatlerinizde, Eros ve sırt, Sen hiçbir şeyle birlikte geldin Kemerin kendisini savunmasına yardımcı olabilir mi?
E nessas viagens a Eros, ida volta, saíram de lá sem nada que possa ajudar o Cinturão a defender-se?
Birlikte bu haldeyiz, yoksa hepsi kayboldu.
Estamos nisto juntos, senão estamos todos perdidos.
Bilirsin, ben babanla birlikte görev yaptım.
Sabe, eu servi com o seu pai.
Tabii ya, illa birlikte havalı bir giriş yapacaksınız.
É claro que vocês os dois tinham que fazer uma cena ao chegar.
- Birlikte daha güçlüyüz.
Mais fortes juntos.
Pantera'daki Pindar'ı bile bilmezsin ama ona rağmen sabah kahvaltısında yulaf ezmenle birlikte Harvard kütüphanesini de silip süpürmüş gibi davranıyorsun.
Não distingues Píndaro de Pantera mas comportas-te como se fosses muito erudito.
Eğer aranızdan konuşmaya devam etmek isteyen olursa, takımımla birlikte barın orada bekleyeceğim.
Se quiserem continuar, estarei no bar com a minha equipa.
Zaten büyük ihtimalle beni bitirecekler. Benimle birlikte batmanı istemiyorum.
Devo afogar-me na mesma, não te quero comigo.
Bu konu üstünde birlikte çalışmak istemiyorsan bana hava hoş.
Tudo bem não quereres trabalhar comigo.
Lawrence Boyd ve Adalet Bakanı Horace Mann'ı birlikte sikerttiler.
Lawrence Boyd e a Procuradora estudaram juntos.
Birlikte bir şeyler yapmalıyız. Bir iş kurmalıyız. Enteresan.
Acho que devíamos abrir um negócio.
Birlikte uyumla çalışacağımız günleri dört gözle bekliyorum.
Anseio por uma relação harmoniosa entre nós.
Ona niyetini belli et. Birlikte devam etmek istediğini göster.
Mostra-lhe que queres manter a união.
Teselli olacaksa o sürtük şu an Canavarla birlikte. Gerçekten ne yaptığını anlamıyorum. Sözüm söz.
O único consolo, é que a cabra está com a Besta, e penso que não vai acabar bem.
Bir kez evlendin mi başka birileriyle birlikte olamayacaksın.
Quando casares não poderás ficar com mais ninguém, literalmente.
Daha önce hiç bir kızla birlikte olmamıştım.
Nunca tinha estado com uma rapariga antes.
Hep birlikte geri döndüğümüzde daha iyi olacağını düşündüm.
Pensei que as coisas iriam melhorar quando estivéssemos todos juntos.
Bakın, epeydir birlikte ilk geceniz bu yani tahminimce romantik türden planlarınız vardır.
Ouçam. Sei que esta é a vossa primeira noite juntos desde há algum tempo, imagino que tenham planos de natureza romântica.
En iyi arkadaşımla birlikte içinde küçük denizaltılar olan yatlara bakmaya gidiyoruz.
Eu e o meu melhor amigo vamos comprar aqueles iates que têm pequenos submarinos.
Birlikte para israfı şaraphane işletecektik.
Íamos abrir juntos um estabelecimento vinícola que só dava prejuízo.
Birlikte çok yol katettik kardeşim. Ancak yollarımızı ayırmamız gereken yer burası.
Viajámos muito longe juntos, meu Beratna, mas é aqui que nos separamos.
Birlikte yeniden başlayabiliriz.
Podíamos recomeçar juntos.
- Hayır, arkadaşımla birlikte gidiyorum.
Não, vou com a minha amiga.
- Birlikte seyahat ediyoruz.
Estamos a viajar juntos.
Ganymede'de birlikte çalıştık ve hayatımı kurtardı.
Era amigo da sua prima, Doris. Trabalhámos juntos em Ganímedes. Ela salvou-me a vida.
Sizinle birlikte olmak için Mars'a geri dönüyordu ama aktarma esnasında kötü şekilde yaralanıp hayatını kaybetti.
Ela estava de regresso a Marte para estar consigo, mas... Foi gravemente ferida em trânsito e morreu.
Bana yardım etmiş olmasaydı muhtemelen benimle birlikte gemide olmazdı.
Provavelmente, não estaria naquela nave comigo se não me tivesse ajudado.