Birlikte kalın traduction Portugais
225 traduction parallèle
Size birlikte kalın dedim.
Eu disse para vocês ficarem juntos.
Birlikte kalın.
Não se separem.
Birlikte kalın!
Fiquem juntos!
Müfettiş baş tanığımızla birlikte kalın.
- Exactamente. Fique com a sua principal testemunha, Inspector. Pode precisar do depoimento dele.
Birlikte kalın.
Fiquem juntos.
Birlikte kalın.
Permaneçam juntos.
Ne olursa olsun, birlikte kalın!
Aconteça o que acontecer, fiquem juntos!
Birlikte kalın, ayrılmayın.
Fiquem juntos. Não se separem.
Birlikte kalın ; güvende olursunuz.
Fiquem juntos.
Birlikte kalın.
Mantenham-se juntos.
Birlikte kalın!
Velcro... Bem unidos.
Pekâlâ, herkes uzak dursun. Birlikte kalın.
Fiquem juntos!
- Birlikte kalın. - Anlaşıldı.
Mantenham-se juntos.
Ambulans gelen kadar cesetle birlikte kalın.
Fique com o corpo até chegar a ambulância.
Generalle birlikte kalın!
Reagrupem à volta do General.
- Birlikte kalın, hadi.
- Mantenham-se juntos, vamos. - Depressa!
Birlikte kalın. Otobüsün yanında durun... ve kana dokunmayın.
Mantenham-se juntos, perto do autocarro e não toquem no sangue.
Eğer bu bizim son gecemiz ise burda seninle kalıp birlikte geçirmek istiyorum... hangi yıldızların çatıyı oluşturduğunu keşfetmek istiyorum.
Se esta é a nossa última noite, quero passá-la aqui contigo... descobrir que tipo de teto as estrelas teriam sido.
Bununla birlikte, siz burada kalın, çünkü tam bir dakika içinde döneceğim.
No entanto, fiquem aqui, que eu estarei de volta num minuto.
Malikanede çocuklarınla birlikte kal. Hiç bir şeyden mahrum olmazsın.
Podes viver aqui na propriedade com os teus filhos, não serás privada de nada.
Hayır, Gilberte. Kalırsam, yarın kalmamak bende seni terkediyormuşum izlenimi uyandıracak. Yarın da kalırsam birlikte yaşıyor olacağız, yani evli gibi birşey..
Não, Gilberte, se eu ficar, fico com a impressão de te ter deixado por não ficar amanhã e se ficar amanhã teremos um caso, ficamos quase casados e isso não é contrário às nossas convicções?
Burada kalın, benimle birlikte uyanık durun.
Ficai aqui e vigiai comigo.
Hayatta kalıyorum çünkü savaşı kazanan zekam oluyor, birlikte yaşamalarını sağlıyor.
Sobrevivo porque a minha inteligência ganha, e faz com as metades vivam juntas.
O zaman burada kalıp, bizimle birlikte savaşmalısın, Chuka... ve senyoranı en iyi şekilde koru.
Então, terá de ficar conosco e lutar... e proteger a sua senhora o melhor que puder.
Chuck, birkaç adamla birlikte çocuğun yanında kalın.
Chuck, tu e mais dois fiquem com o miúdo.
Değirmende, kasabanın dışında, karısıyla birlikte kalıyor.
No moinho, fora da cidade, Onde vive sua esposa. Esta armado.
Etrafı yerle bir edip, sonra da paralarına sığınırlar, ya da düşüncesizliklerine, onları birlikte tutan her neyse işte. Bıraktıkları pisliği temizlemek başkalarına kalır.
Cometem os erros e refugiam-se no dinheiro, na total inconsciência ou seja lá no que for que os mantém juntos, deixando aos outros a tarefa de reparar os estragos.
Tam tersine, müstakbel eşinle birlikte yeni sarayımızda kalırsınız diye düşünmüştüm.
Muito pelo contrário. Tinha esperanças de que tu e o marido continuassem a viver no novo palácio.
Umarım burada kalırsın... Eve ile birlikte.
Espero que fique aqui, com a Eve.
Annesi kışın Londra'da. Kızı ve oğlu, onunla birlikte bu evde kalıyorlar.
A mãe está a passar o Inverno em Londres, e vivia aqui com os filhos,
Bu yüzden şimdi Tanrı'nın ailenizin ve arkadaşlarınızın huzurunda her ikinize de bu dünyada olduğunuz sürece kalıcı bir birliktelik yaşamak amacıyla birlikte olmayı kabul edip etmediğinizi sormak istiyorum.
Peço-lhes agora, na presença de Deus, família e amigos, que declarem suas intenções de união eterna enquanto nesta terra respirarem.
Zaman ve mekanın ötesine geçmeyi isteyen Van Gogh, çok canlı bir palet seçer. Renkler izleyicinin belleğine kazınır ve sonsuza dek onunla birlikte kalır.
No seu desejo de transcender o tempo e o lugar, ele escolhe uma paleta tão vívida que fica gravada na memória do espectador e permanece dentro dele para sempre.
Çok sıskasın. Zayıf çocuk istemem. - Bizimle birlikte mi kalıyorsun?
Tens de engordar, não quero um filho magrinho.
- Birlikte kalın.
Dêem-me a mão.
Jojo'yla uzun zaman birlikte kalırsanız kilo alışını görmeye başlardınız.
Se observavas o JoJo, verias que engordava hora a hora.
John'la birlikte zaman geçirecektik ama Dr. Chang daha önce bilinmeyen bir uygarlığın kalıntılarını bulduğunu düşünüyor.
Era suposto eu e o John passarmos algum tempo juntos... mas o Dr. Chang pensa que encontrou as ruínas... de uma civilização anciã de que ninguém tinha ouvido falar anteriormente.
Yo, yo, ben sadece... Yarın gece birlikte yemeğe çıkalım mı?
Está livre para jantar amanhã?
O zaman yılın yarısı burada Hades'le birlikte öbür dünyada kalıyor, diğer yarısındaysa Doğa Ana'yla kalıyor.
Não há nenhum modo! Levarei isto a Zeus!
John'la birlikte vakit geçirecektik ama Dr. Chang daha önce bilinmeyen bir uygarlığın kalıntılarını bulduğunu düşünüyor.
Eu e o John íamos passar algum tempo juntos, mas o Dr. Chang acha que encontrou as ruínas de uma civilização antiga que ninguém sequer ouviu falar.
"3 kalın arkadaşıyla birlikte."
Tem três amigos com ele que são uns matulões.
3 tane kalın adamla birlikte.
Leva três amigos bem matulões.
Leonard da hep birlikte olmamızı önerdi. Bundan sonra Larry ve Edward garajın önünde futbag * oynuyorlardı. Annen de burada kalıp yemek ve Çiziktirmece * oynamamız için ısrar etti.
O Leonard sugeriu que os juntássemos e, de repente, o Larry e o Edward estavam a jogar Hacky Sack e a tua mãe insiste para que jantemos cá e joguemos Pictionary.
Burada bizimle birlikte kalın.
Tenho uma proposta melhor.
Herkes birlikte kalıp sakin olmaya çalışsın.
Fiquem juntos, calma!
Ya seninle kalırım - ya da bu şansı benimle birlikte kullanırsın.
Fico consigo - ou entra neste DSU comigo e assumimos os riscos.
Restoranın içine göz yaşartıcı gaz sıkalım. Sonra da o herifler maymunla birlikte dışarı çıktıklarında... Kahretsin!
Vamos mandar gás lacrimogéneo para o restaurante e quando eles saírem com o macaco...
- Biriyle birlikte olmayı seçersin ve onunla kalırsın.
Decides ficar com uma pessoa.
Eğer bacağımı keserlerse benimle birlikte kalır mısın?
ficarias ao meu lado se perdesse uma perna?
Kral tekrardan doğacaktı. Ve onun için piramidin doğru ve kalıcı olmasını kim sağlarsa onunla birlikte doğma hakkı olacaktı.
O Rei subirá novamente, e aqueles que cuidarem da sua pirâmide para que esta esteja cuidada e firme, também subirão com ele.
Artık birlikte olamayız Warren. Bunu o kalın kafana sok.
Não há nada entre nós, entende isso!
Babasının evde kalıp, birlikte TV seyretmeleri için kendine zarar veriyormuş.
O miúdo magoa-se para o pai não ir trabalhar e ficar a ver TV com ele.